English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ U ] / Upbeat

Upbeat Çeviri Türkçe

365 parallel translation
( upbeat theme playing )
( tempolu müzik çalıyor )
( upbeat march playing )
KATİL DOMATESLERİN SALDIRISI
I'm not in the mood for something more upbeat.
Zaten neşeli parçalar çalıyoruz.
It's commercial, it's upbeat.
Ticari oldu.
It's upbeat, it's commercial.
İyimser bir son. Aptalca.
[Upbeat instrumental music]
Pınar Batum
I think our little floor show will bring out the local critics. [Upbeat instrumental music] Get out of sight, guys.
Küçük şovumuzla ilgili bazı eleştiriler olabileceğini düşünüyorum.
Little...... [loud crashing ] [ upbeat music.... ] [ peaceful tempo]
Küçük... Çellonu getirmiyor musun?
[upbeat happy music ] [ I only knew you for a while...]
# Seni sadece #
- ( Ranchera, Upbeat ) - How you doing?
Nasılsın?
They want an upbeat profile of Lester.
Lester hakkında iyimser bir profil istiyorlar. Onu seviyorlar.
It's going to be very cultural, it going to be very upbeat.
Bir sürü kültür hizmeti olacaktı. Capcanlı bir yer düşünüyorduk.
We want to find a funny, upbeat way of bringing the issue of homelessness to TV.
Komik, tempolu bir şekilde evsizler konusunu TV'ye taşımalıyız.
[Upbeat jazz song]
[Ritimli jazz şarkısı]
I've always been upbeat.
Hep iyimserim.
He should be able to motivate in them a feeling of upbeat ness, strength, ambition to win.
Kolejin yıkılmasına asla izin vermeyeceğim, söz veriyorum! Kolejin yıkılmasına asla izin vermeyeceğim, söz veriyorum!
Gosh, you're an upbeat lady!
İyimser bir kadınsın!
Sell the property, or turn it into something more, upbeat.
Bu mülkü sat veya en azından daha değişik bir şekilde kullan.
It's so upbeat.
Dört dörtlük bir yer.
- You're surprisingly upbeat.
- Bu kadar neşeli olman şaşırtıcı.
Here are some upbeat titles.
İşte birkaç film ismi.
He's got a great personality. You know, you wake him up, he's always smiling and upbeat.
Karakteri çok sağlam, ağladığında bile zırlayarak yüksek tonla ağlıyor.
A fun school, an upbeat school.
Bir eğlence okulu. Mücadele okulu.
But you might wanna make the carnage a little less upbeat.
Sadece katliamı biraz daha az anlatabilirsin.
You know, when I first met your mother she was so upbeat and bouncy I used to fantasize about her wearing a skimpy little cheerleader's outfit, shaking her pom-poms...
... iyimser ve enerjikti ki onu o dar ve ufacık amigo kız kıyafetleriyle düşünürdüm. Ve şöyle tutup... - Lütfen baba!
WE'VE BEEN HOPEFUL, OPTIMISTIC, UPBEAT, HOPEFULLY UPBEAT, OPTIMISTICALLY HOPEFUL. WE--I--I- -
Umutluyduk, iyimserdik, neşeliydik umutluyduk iyimserlikten, iyimserdik umutlanmaktan.
I told him in an upbeat way.
Neşeli bir şekilde söyledim.
I was trying to be really okay and upbeat about it but I just feel so dwarfed by your musical gift.
Bu konuda makul ve iyimser olmaya çabalıyordum ama senin müziksel yeteneğinin yanında gölgede kalmış gibi hissediyorum.
Let's keep this story meeting more upbeat and politically correct, Nellie.
Bu senaryo toplantısını daha iyimser ve politik yapalım. Tamam mı, Nellie.
- I want to hear you upbeat.
- İyimser olmanı istiyorum.
( upbeat music )
Cuma ya da Cumartesi oralarda olacağım.
But Shaggy and Scooby are upbeat all the time.
Ama Shaggy ve Scooby her zaman canlı.
She was chipper and upbeat.
Neşeli ve mutluydu.
Upbeat ] I know you don't think you're good enough for me, but believe me, you are.
Benim için fazla iyi olmadığını düşündüğünü biliyorum, ama inan bana, çok iyisin.
( happy, upbeat whistle playing )
Galiba asansörde kalmış birileri var.
I'd prefer some more upbeat music myself... there're nasty soldiers all over town.
Bana kalsa hareketli bir şeyler olsun derim, ama gördüğünüz gibi şehrin her yanı asker müsveddeleriyle dolu.
No, we can't do this.We have to... we have to be upbeat.
Hayır, bunu yapamayız. Biz biz mutlu olmalıyız.
You might wanna sound a little more upbeat when you say that.
Bunu söylerken biraz daha heyecan gösterebilirsin.
I mean. you used to be so positive and so upbeat.
Fazlasıyla pozitiftiniz. Güçlü bir eşcinsel olarak bir örnektizi. İyimserdiniz.
What drives me crazy and fascinates me at the same time is you are so unrelentingly upbeat about your plight.
Beni hem çıldırtan, hem de büyüleyen şey bu berbat halin hakkında daima iyimser olman.
- We're sick of your upbeat attitude.
- Profesör, iyimser tavrından bıkmaya başladık.
And you're so upbeat.
Ayrıca çok neşelisin.
The police is upbeat.
Ne kadar neşeli bir polis var karşımızda.
First morning atmosphere is upbeat.
İlk gün set hareketli.
( UPBEAT MUSIC PLAYING )
İşte yine J. B.
You know, this would be even better with more upbeat music.
Bilirsin, biraz daha eğlenceli bir müzik daha iyi olacaktır.
( whistles ) ( upbeat music playing on TV )
Nefes ver.
( upbeat music )
Her zamanki gibi.
( upbeat dance music )
Sadece o değil.
( upbeat dance music )
Çabuk, çabuk.
( humming upbeat tune )
Baba?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]