Urbane Çeviri Türkçe
34 parallel translation
My roles in these films were urbane sophisticated suave.
Bu filmlerdeki rollerim çok nazik, kibar ince zevklere seslenen sevimli şeylerdi.
Kepler relished this urbane scholarly community.
Bu birlik ve dayanışma Kepler'in çok hoşuna gitti.
He's well bred, highly educated, he's distinguished, he's urbane...
O soylu bir aileden gelme, yüksek öğrenim görmüş, seçkin, medeni...
Charming and urbane, with the ability to speak fluent German,
Etkileyici, olgun ve güzel Almanca konuşan
I killed it in the Orinoco, a few miles to amount of Urbane Wool.
Orinoco'da avladım, Urbane Wool'a birkaç mil mesafede.
We were a few miles the amount of Urbane Wool, what, by the way, is one of the places hotter of the world. The moisture was absolutely unbearable.
Urbane Wool'un biraz yukarısında, ki, dünyadaki en sıcak yerlerden biri olduğunu belirteyim, nem, kesinlikle dayanılmaz orandaydı.
No matter how urbane we humans become, something in us still longs for the - for the virgin forest.
Biz insanlar ne olursa olsun medeni olmalıyız. Bizim içimizde bir şey hala bakir orman için can atıyor.
I'm going to accept my limitations and be satisfied to merely be witty and urbane.
Sınırlarımı kabullenip ince esprili ve nazik olmaya devam edeceğim.
Your little urbane jokes won't save you now.
Kibar şakaların seni elimden kurtaramaz.
John's a witty, urbane person.
John, zeki ve kibar bir insan.
See, it's an urbane myth, like that Locked Ness Monstrosity, and the fella with the sweets takes cheques
Bu eski bir destandır. Tıpkı Locked Ness canavarı ve şekeri olan çocuklara para çıktığı gibi.
Urbane, sophisticated, cruel.
Medeni, kültürlü ve zalim.
So later when I saw his films... it was kind of the delight of seeing this kind of savage wit, if you will... that beneath, in Hitchcock's case especially... the very urbane, sophisticated, civilized veneer... was this kind of feral, quick animal... that knew exactly where the jugular was... and kind of delighted in the taste of the blood.
Daha sonraları bu filmi izlediğimde... Bu tip vahşi zekayı görmek bir nevi zevk... Hitchcock'un durumunda özellikle... çok kibar, karmaşık, uygar... bir nevi vahşi hızlı hayvan... ki şahdamarının nerede olduğunu biliyor... ve bir nevi kan tadından mutlu oluyor.
Urbane magazine.
Urbane dergisi.
After the hearing... I was interviewed by a reporter from Urbane magazine.
Duruşmadan sonra Urbane dergisinde çalışan bir muhabirle röportaj yaptım.
Look, I spoke to Towers'assistant at Urbane magazine.
Dinle, Towers'ın Urbane dergisindeki asistanıyla konuştum.
Well, you can't fail me. You told me my writing was smart and urbane.
Beni bırakamazsın.Yazım tarzın zekice ve şehirli demiştin.
Urbane.
Dengeli.
I'm literate and urbane.
Görgülü ve naziğim sadece.
It's smart and urbane.
Akıllıca ve medeni.
And she's sophisticated.And she's urbane.
Ben olsam salak derdim. Salaksın sen be!
- And you don't know what the hell to do with her. - Urbane? Yeah.
Salakmışım Tom çünkü bunca yıldır arkadaş olduğumuzu sanıyordum!
Well, that you're very witty and urbane.
Çok esprili ve kibarmışsın.
Hey, I can't help it if Chelsea finds me witty and urbane.
Hey, ne yapayım eğer Chelsea beni esprili ve medeni buluyorsa.
- Intelligent. - Urbane.
- Biçimli.
Yes, we are going to get dressed up, we're going to drink urbane $ 17 martinis.
Evet, şık bir şekilde giyineceğiz. 17 dolarlık kaliteli martinilerden içeceğiz.
The show we did over there was about a witty, urbane headmaster, hopelessly in love with a middle-aged lesbian.
Orada çektiğimiz dizi, lezbiyenin tekiyle umutsuz bir aşk yaşayan zarif ve görgülü bir okul müdürü hakkındaydı.
Mr. Jeffries worked really hard to find me one, and he did, a wonderful urbane couple from sterling heights.
Bay Jeffries bana bir aile bulabilmek İçin çok sıkı çalıştı Ve harika bir şehirli aile buldu.
No more urbane and upscale.
Artık kibar ve nazik olmayacağız.
- I wasn't done. I'm sure it doesn't hurt your case closure rate that you're also beautiful, witty, urbane, beautiful...
Güzel, zeki, şehirli ve yeniden tekrarlıyorum güzel olman dava kapatma yüzdeni iyi etkiliyordur.
She does look up to me as kind of a urbane man of the world.
Beni görmüş geçirmiş bir insan olarak görüyor.
I was thinking maybe we should do something a little more urbane.
-... düşünüyordum ki belki biraz daha sakin bir şeyler yapmalıyız.
Between Vito and him, Frank was the more intelligent, the more gentlemanly, the more urbane.
Vito'yla onu karşılaştırsak Frank daha akıllı, daha centilmen ve daha nazikti.
And of course, he was very urbane, very charming... and denied everything.
Tabii ki çok nazik, çok etkileyiciydi ve her şeyi inkar etti.