Urgent Çeviri Türkçe
4,999 parallel translation
Mr. Bauer said it was urgent.
Bay Bauer acil olduğunu söyledi.
Sir, I'm putting through an urgent call from downstairs.
Efendim, alt kattan gelen acil bir aramayı aktarıyorum.
But this is turning into an urgent problem for us.
Fakat bu bizim için ivedi bir probleme dönüşüyor.
There were more murders and rapes in this city last year than there have ever been, so if you've come to tell me that we have an urgent security issue here, trust me, I'm aware.
Geçen sene bu şehirde her zaman olduğundan daha fazla cinayet ve tecavüz oldu. Yani bana ivedi bir güvenlik sorunumuz olduğunu söylemeye geldiyseniz inanın bana farkındayım.
Everyone says it's urgent.
Herkes acil olsun istiyor.
No matter how urgent, we must go by the book.
Ne kadar acil olursa olsun biz kitabına uyarız.
This is urgent.
Acele et.
It's urgent.
Acil durum.
I believe it's urgent.
Bence bu acil bir ihtiyaç.
I understand it'll take some time, but this is urgent.
Zaman alacağını anlıyorum ama konu acil.
- Oh, "urgent notice." Hmm.
Ah, "acil bildirim." Hmm.
Sir, I have urgent need of an necropsy.
Bayım, acilen otopsi yapılması gerek.
Good heavens, Sir Malcolm, there hasn't been anything urgent about the Egyptians for 2000 years.
Aman siz de Sör Malcolm. 2000 yıl boyunca Mısırlılar'la ilgili hiçbir aciliyet olmadı.
A gunshot injury of urgent medical attention.
Silahla yaralanma olayı var. Acil tıbbi yardım talep ediyorum.
Sir it's a bit urgent.
Efendim, biraz acilde..
He said it was, like, urgent.
Acil olduğunu söyledi.
You think I'd let my intended leave the Eyrie on urgent business without knowing what that business was?
Müstakbel kocam Kartal Yuvası'ndan acil bir iş için ayrılırken ne olduğunu bilmiyor muydum sence?
And what was so urgent about her likeness that you had to break in here to acquire it?
Peki resmiyle ilgili bu kadar acil ne vardi da almak için buraya gizlice girmek zorunda kaldin?
It's quite urgent that I speak with him.
Onunla çok acil konuşmalıyım.
He says it's urgent.
Acil olduğunu söyledi.
- What's so urgent?
Bu kadar acil olan ne?
It's quite urgent.
Acil bir durum.
It's urgent, take care of it.
Acil bir durum, icabına bakın.
- I am leaving, Crowe, is it urgent?
- Çıkıyordum, Crowe. Acil mi?
One minute she's here and in the next she's not and then she's calling out of the blue for an urgent money drop.
Bir dakika burada duruyor ve sonra kayboluyor ardından birdenbire arıyor ve biraz para yollamanı söylüyor.
But the ability to read minds is obviously a matter of urgent national security.
Ama zihin okuma becerisinin çok önemli bir ulusal güvenlik meselesi olduğu ortada.
Why was urgent that?
Bu kadar acele olan şey nedir?
Sudden, urgent need for extremities.
Acil durum. El-kol ihtiyacı.
One of our brightest and most meddlesome students called this meeting... somehow... to discuss an urgent menu matter.
En zeki ve en işgüzar öğrencilerimizden biri... "artık neyse bu" menü konusunu acilen... görüşmemiz için bizi toplantıya çağırdı.
Sumadi and others equally doe-eyed... need urgent medical treatment.
Sumadi ve diğer badem gözlü çocukların acilen tıbbi tedaviye ihtiyaçları var.
Is it urgent?
Bu kadar mı acil?
Gabriella, it's urgent.
Gabriella, bu acil.
I need to find Miss Eylül. It's urgent.
Eylül Hanım'ı arıyorum, çok önemli bir şey söylemem lazım.
Is it urgent?
Acil mi?
And what was so urgent about her likeness that you had to break in here to acquire it?
Peki resmiyle ilgili bu kadar acil ne vardı da almak için buraya gizlice girmek zorunda kaldın?
I understand, but this is urgent.
Anlıyorum fakat bu durum acil.
True love is urgent and pressing and in need of our immediate attention.
Gerçek aşk ısrar eder, baskı yapar ve dikkatimizi vermemizi ister.
Message, "Urgent, have booked you to appear on GMA at 7 : 00."
Mesaj, "Acil. Saat 7'de'G.A.'ya çıkmanı ayarladım."
I seek your urgent assistance with one of the most delicate matters.
" Çok hassas bir konu için acil yardımınızı istiyorum.
Please give this matter your most urgent attention.
" Sizden bu konuya acil önem vermenizi istiyorum.
I have an urgent case.
- Acil bir davam var.
The situation was urgent.
Bu durum acildi.
Urgent understates it.
Acil az kalır.
I alerted them to some urgent matter inside the Sector so that you and I could straighten some things out without any distractions.
Dikkatimiz dağılmadan bazı şeyleri çözebilelim diye, Sektörün içinde çok acil bir durum olduğunu söyleyerek uzaklaştırdım.
Your message said it was urgent. Well, it is.
- Mesajda acil olduğunu görünce hemen geldim.
L... I am stuck in some urgent work.
.. Acil bir işim çıktı.
Agent Hand needs you, says it's urgent.
Ajan Hand'in sana ihtiyacı var, acil olduğunu söylüyor.
I received an urgent call on your behalf.
Senin adına acil yardım çağrısı aldım.
- Is it urgent?
- Acil mi?
- DS Jayne Akers, calling with request for urgent assistance. Immediate and credible threat to life.
Hayatım muteber tehdit altında.
It's urgent.
Acil.