Validated Çeviri Türkçe
123 parallel translation
[Director] That was a little too close for comfort in my opinion, but as a result, nothing has come to light, and our distrust of the cyborgs has been validated.
Ucuz kurtardık, ama bunun sonucu olarak hiçbir şey açığa çıkmadı ve cyborglara olan güvensizliğimiz doğrulandı.
My dear sir, this kind of engagement is validated with rings of grass, and 24-carat kisses...
Bayım, bu şekilde bir nişan için, çimenlerden yapılan bir yüzük ve 24 karatlık öpücükler geçerli olacaktır...
Louis'death needs to become official, his will needs to be validated.
Louis'in ölümü resmiyet kazanmalı, vasiyeti geçerli olmalı.
Like any theory, it needs to be validated with facts statistical evidence.
Tüm teorilerde olduğu gibi, bunun da somut verilerle desteklenmesi, istatistiklerle ispatlanması gerekiyor.
But "All bodies are heavy," is a synthetic judgment but a posteriori, because the idea of weight is not contained in the subject idea, but validated by experience.
Fakat "bütün cisimlerin ağırlığı vardır." sözü sentetik yargıdır ancak tümevarımdır, çünkü ağırlık olgusu cisim kavramında kapsanmış değildir, ancak deneyimle elde edilir.
He's got to get your passport validated.
Pasaportunu onaylatmak zorunda.
Kids, if we buy a new car, we get our parking validated for free.
Çocuklar yeni bir arba alırsak, beleş park yerimiz de olacak.
We have to focus more research into this area so we don't prematurely release information that's not validated.
Bu alanda daha fazla çalışmaya odaklanmalıyız doğrulanmamış verileri erkenden sunmamalıyız.
- Not validated. - What?
- Onaylanmadı.
I feel validated by that.
- Onaylandığımı hissediyorum. - Güzel.
I'm not validated.
Tasdiklenmedim daha.
It's free. You don't even have to have it validated.
Bileti onaylatmana bile gerek yok.
You don't have to have it validated?
- Onaylatmama gerek yok mu?
I feel somehow validated.
Bir şekilde hissedebildiğim onaylandı.
I was going to ask you to get my parking validated.
Aslında park yeri biletimi onaylatmanı isteyecektim.
Our self-worth isn't being validated.
İnsan olarak değer görmek istiyoruz.
You do have people's collections validated, don't you?
İnsanların koleksiyonlarını onaylatıyorsun, değil mi?
You're not getting validated.
Onaylanmıyacaksın.
You've got the validated ticket, you know the one...
Geçerli bilet sene.
Well, well. I'm not feeling very validated right now.
Su anda kendimi pek onaylanmış hissetmiyorum.
Being agreed with and validated?
Onaylanmak ve kabul edilmek.
THANK YOU. MR. BELLWEATHER, I AM SO, SO VALIDATED
Bay Bellweather, Ben yazdıklarınıza çok çok katılıyorum.
- I need to get my parking validated.
- Arabamı park ettiriyorum.
Don't forget to get your parking validated on the way out.
Park cezalarını zamanında ödemeyi unutma. Bu muayene merkezi inanılmaz.
He wants his crimes validated.
O suçlarının onaylanmasını istiyor.
And, Eric... don't forget to get your parking validated.
Ve Eric park fişlerini almayı unutmayın.
We bring our stuff so the points can be validated.
Puanların geçerlilik kazanması için nesnelerimizi getiririz.
I hope that this theory will be validated soon...
Umarım bu teori doğrulanmış olur... yakında.
Do you need your parking validated?
Seninle geleyim de otoparkta sorun çıkmasın.
I'm sorta like odd and geeky and you've always sort of validated me.
Biraz tuhaf ve uyuz olabilirim ama sen her zaman beni tasdiklerdin.
You do not validated my place.
- Parkımı onaylamadınız.
Run along now. Make sure to get your parking validated on the way out.
Hadi uza artık ve çıkışta otopark ücretini ödemeyi de sakın unutma.
It makes me feel wanted and validated all at the same time.
Bu kendimi aynı zamanda istenen ve takdir edilen biri gibi hissettiriyor.
- I believe that the prison is validated.
- Hapse girmesi için bütün belgeler onaylandı.
This exercise validated our design work... and helped shave years of research, had we had to restart the experiment.
Bu egzersiz tasarım işimizi geçerli hale getirdi... yıllar süren araştırmayı traşlamaya yardımcı oldu. Deneylere tekrar başlamamıza yardımcı oldu.
- Validated, perfect!
Onaylandı! Harika!
Well, a friend of mine Canon Fenton of Oxford, actually, said that if the Church validated the Holy Shroud of Turin, he personally would leave the ranks.
Eğer kilise, kutsal Torino kefenini onaylasaydı kendisinin kilise saflarını terk edeceğini söylemişti. Böyle şeyler yapıyorlarsa bunun bir parçası olmak istemiyormuş çünkü. Evet.
Six sick days not validated by a medical professional will result in an official warning.
Ancak bir doktor tarafından onaylanmamış altı hastalık günü, resmi bir uyarı ile sonlanır.
You've been validated.
Kullanma iznin çıktı.
To find a new space suit for Chaz, me and Randy went to the nearest NASA field office, and lucky for us, they validated parking.
Chaz'a yeni bir uzay üniforması bulmak için Randy'le birlikte NASA'nın ofisine gittik ve şansımıza park yerleri vardı.
Ugh, Eli, you validated this guy?
Eli, bu adamın yaptığını onaylıyor musun?
Well, maybe if you validated parking.
İş yerinin önüne park edilmesini onaylamış olsaydın belki gelirdim.
Leopard print dress wants to be validated by someone younger who doesn't represent her ex by being financially successful.
Leopar desenli, kendinden küçük ve ekonomik olarak eski kocasına benzemeyen birini istiyor.
It still needs to be validated.
Hala tasdik edilmesi lazım.
Sorry. I forgot to get that validated.
Pardon, bunu onaylatmayı unuttum.
The United States supreme court has validated The nazi method of execution.
Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi infaz için nazi metodunu kullanıyor.
You know the trust that you've placed in me, it's validated my work, maybe my life.
Biliyorsun, bana güvenin işimi, belki de hayatımı onayladı.
Validated.
Tamamdır.
I need to have my- - my parking validated.
Park yerimin onaylanması gerekli.
Our suspicions in the beginning were very much validated by that P4 memo.
Başlangıçtaki şüphelerimizi P4 yazışmaları tamamen doğruluyordu.
All right, did you get the parking validated?
Tamamdır, park ücretini ödedin mi?