Volition Çeviri Türkçe
146 parallel translation
Without conscious knowledge or volition... it may cause him to do strange things, even dangerous things.
şuurunuzun farkında olmanız veya istem dışı olarak... değişik şeyler yapmanıza sebep olabilir, hatta tehlikeli şeylere bile.
It'd help us if it could be established that she left of her own volition and you spent the rest of the night at home.
Dairenizden kendi iradesiyle ayrıldığı ve sizin de gecenin geri kalanını evde geçirdiğiniz kesinleşirse, bu bize büyük kolaylık sağlayacak.
I come come here on my own volich... volition.
Buraya kendi radem... İrademle geldim.
The essence of the so-called capitalist world or the communist world is not an evil volition to subject their people by the power of indoctrination or the power of finance but simply the natural ambition of any organization to plan all its actions
Sözümona kapitalist sözcüğünün veya komünist dünyanın özü, ... insanlarını,... beyin yıkamanın veya finansın gücünün.. ... boyunduruğu altına girmesini sağlayan kötü bir iradeden ziyade ;
But as you perhaps know it's not a matter of my own volition.
Ama şunu bilmelisiniz ki,... bu, benim kendi irademle verdiğim bir karar değil.
Activity without end, but with no volition.
Sonu olmayan bir faaliyet, ama bir irade yok.
- He has yet to do anything ofhis own volition.
- Kendi iradesiyle henüz bir şey yapmadı.
The time will come when Hirohito, of his own volition, will cross that moat and come to me, and that will mark the beginning of the end... of his absolute power over the Japanese people.
Hirohito'nun kendi iradesiyle şu su dolu hendeği geçip yanıma geleceği zaman da gelecek ve bu da onun Japon halkı üzerindeki kesin gücünün sonu olacak.
I was there of my own volition as were a lot of other normal people who just needed a little time to rest and sort out their feelings under constant psychiatric supervision.
Orada sürekli psikiyatri gözetiminde kendi isteğimle bulunuyordum tıpkı dinlenmek için zamana ihtiyacı olan ve duygularını açığa vurmak isteyen insanlar gibi.
I entered Golden Brook of my own volition for a little rest, relaxation...
Golden Brook'a kendi isteğimle, biraz dinlenmek ve rahatlamak için gitmiştim...
- I've come on my own volition.
- Ben kendi isteğimle geldim.
I would have preferred to begin the night... without the photograph, but it was clear... you wouldn't ask me out of your own volition.
Böyle bir geceye, fotoğrafsız..... başlamak isterdim ama kendi arzunla bana çıkma teklif etmeyeceğin çok açıktı.
There was no volition.
Kasıt yoktu.
The sisters have made clear to me that they followed you of their own volition.
Rahibeler seni, kendi istekleriyle izlediklerini söyledi.
You're here of your own volition.
Kendi iradenle buradasın.
It's my belief that he wasn't acting under his own volition.
Benim inanışıma göre kendi iradesi ile bu şekilde davranmadı.
But only when Babuji gives me her hand, of his own volition
Ama bunu sadece babası kendi rızasıyla kızının elini bana verirse yapacağım.
Of your own volition?
Kendi iradenle mi?
It should resolve of its own volition.
Evet, konu kendi iradesiyle değişmeli.
We had this thing, when we hurt, we sung for trial and tribulation, and for relief, we sung songs to God and this music that you hear today is the same songs that have been made popular around the world without any volition.
Elimizde bu vardı, incindiğimizde sıkıntı ve dertlerimiz için şarkı söyledik ve rahatlamak için Tanrı'ya şarkılar söyledik ve bugün duyduğunuz, herhangi birinin etkisi olmadan kendiliğinden dünyanın dört bir yanında popüler olmuş bu müzik de aynıdır.
A sane man acting under his own volition could never perform such an act.
Aklı başında bir adam kendi iradesiyle böyle bir şeyi asla yapamazdı.
you must regain your own lost form by your own volition. Even if it means your words become lost... or confused with the words of others.
Bu yüzden, kaybolursan, kendini kurtarmak zorundasın ne söyleyeceğini bilmesen bile, başkalarının sözleriyle kandırılsan bile.
They had no volition.
Özgür iradeleri yok.
You wouldn't have come here of your own volition.
Kendi isteğinle buraya gelmeyeceğini düşündüm. Doğru düşünmüşsün.
If she is to join us, it would have to be of her own volition.
Eğer bize katılacaksa, bu tamamen kendi rızasıyla olmak zorunda.
If you suspected the Captain might not return of his own volition, why did you let him go?
Yüzbaşının kendi isteğiyle geri dönmeyeceğinden şüphe etmenize rağmen, neden gitmesine izin verdiniz?
Talyn told Moya he was choosing Crais of his own volition.
Talyn, Moya'ya kendi iradesiyle Crais'i seçtiğini söyledi.
And, um... you're doing this of your own volition?
Ve bunu kendi iradenle yapıyorsun?
Douglas, do you mind if I take them later, of my own volition?
Daha sonra kendi rızamla alsam mahzuru olur mu, Douglas?
I don't know what "volition" means, but I certainly understand "later." That'd be fine.
Rıza ne demek bilmiyorum ama daha sonra'yı biliyorum. Sorun değil.
Mr. Colby came of his own volition.
Bay Colby kendi isteğiyle geldi.
Benjamin and Angela do you come to be wed of your own volition...
Benjamin ve Angela, buraya kutsal evlilik bağıyla birleştirilmek için kendi rızanızla mı geldiniz?
Unnecessary. I believe... that our reluctant human may soon return... of his own volition.
Bizim gönülsüz... insanın kararından kısa sürede döneceğine... eminim.
Yes, but I know God doesn't answer those kinds of prayers, that Hoyt acted on his own volition and that I had nothing to do with Kirk's demise.
Evet ama Tanrı'nın bu tip dualara yanıt vermediğini biliyorum, Hoyt kendi iradesiyle hareket etti ve benim Kirk'in ölümüyle bir ilgim yok.
Is there any chance she would've left the hospital of her own volition?
Hastaneden kendi iradesiyle ayrılmış olabilir mi?
$ 100,000, our mystery guest... feels like this guy left on his own volition.
Yüz bin dolar, gizemli misafir bu adam sanki kendi isteğiyle gitmiş gibi.
No, I went by my own volition.
Hayır, ben kendi irademle gittim.
Officially, it must be a voluntary and well-weighed decision of your own volition.
Resmi olarak, bu gönüllü ve kendi iradenle aldığın, iyi bir karar olmalı.
Some people pick up cups and make them float around by their own volition.
Bazıları da bir bardak alıp, havada uçurmak ister.
However, this valorous visitation of a bygone vexation stands vivified and has vowed to vanquish these venal and virulent vermin vanguarding vice and vouchsafing the violently vicious and voracious violation of volition.
Her şeye rağmen, varlığını yitirmiş bu vahametin vahdetiyle vücudunda neşenin vuku bulduğu ve veznenin velveleleriyle beslenen, velfecirliğe tenezzül eden, vechleri doyurulamaz bir vahşet arzusuyla kaplı bu vegar dolu vazilerin şimdilerdeki vezirinin vefatını vadetmiş bir vekil.
whatever I'm doing is not of my own volition I'm helpless.
Onlar ne yaparsam onu yapıyor. Anladın mı? Onların bana yararı oldugu sürece emirlerine uymak zorundayım.
I shall let the national seal be used exclusively for Korea's own volition.
Kraliyet mührünün sadece Kore'nin kendi iradesi için kullanılmasına izin veriyorum.
Oh look! It seems to have left of its own volition.
Baksana kendi haline bırakmamız daha iyi olacak gibi görünüyor.
I highly suggest that in the coming weeks, as the race narrows and the candidates start falling out... that you walk away, quietly, of your own volition.
Şiddetle öneririm ki, önümüzdeki haftalarda, yarış bitişe yaklaşırken ve diğer adaylar bırakmaya başlarken siz de çekilin, sessizce, kendi isteğinizle...
Otherwise, maybe it'll be... of the company's volition.
Yoksa belki bu.. şirketin isteğiyle olur.
But unless of one's own volition, certain is it too that one would not be canceled.
Ama iradesizlik edersek, iptal edilmeyeceğimiz ne malum?
Came here of his own volition.
Buraya kendi rızasıyla geldi.
I have come of my own volition to draw this sword free.
Bu kılıcı yerinden çıkarma tutkusuyla buralara geldim.
- These people here? These people have signed of their own volition.
Bu insanlar kendi isteklerine göre imzaladılar.
You think he did that of his own volition?
Bunu kendi iradesiyle yaptığına inanıyor musun?
Now, as it seems of her own volition,
Bayan Ellsworth kendi iradesiyle, benimle görüşmek istiyor.