Warning Çeviri Türkçe
9,485 parallel translation
- so he fires off a warning shot.
-... böylece bir uyarı ateşi yapmış.
A little advance warning Goes a long way, considering your situation.
Bu durumundan dolayı seni uyarıyorum.
- warning, let's go.
-... uyarisi, gidelim.
Yeah, thank you for the warning.
Uyardığın için teşekkür ederim.
We're warning you!
- Sizi uyarıyorum!
Because I have been sent by God as a warning.
Çünkü ben Tanrı tarafından bir uyarı olarak gönderildim.
A friendly warning... you don't wanna face the Dark One when there's no one else at home.
Dostça bir uyarı... kimse evde yokken Karanlık olanla karşılaşmak istemezsin.
Fair warning... bus service in these parts can be spotty.
Güzel uyarı... buralardaki otobüs seferi göze batabilir.
Commander Cross of LA Powers Division and the Federal Powers Bureau have issued Category Five Powers warning protocols.
Los Angeles Güçlüler Bölüğü ve Federal Güçlüler Bürosu Komutanı Cross 5. Kategori Güçlüler uyarı protokollerini yayımladı.
All Powers with flying capabilities are asked to report in to their Power's warning commanders.
Uçma yeteneği olan bütün Güçlüler'den ihtar kumandanlarına güçlerini bildirmeleri isteniyor.
I'm warning you.
Seni uyarıyorum.
It's not an attack, it's not an invasion, because, well, that doesn't come with a fair warning.
Ne biliyoruz? Saldırı değil, istila da değil. Öyle bir durumda uyarı yapmazlar çünkü.
Doc... the breaker on the diagnostic sensors was tripped, triggered a warning light on the main panel.
Doktor. Tanıyı gerçekleştiren sensörlerin şalterleri atmış. Bu da kontrol panelindeki uyarı ışıklarının yanmasına yol açmış.
The trope of the female protagonist as a canary in a coal mine warning of the impending doom makes its debut in Piranha 2.
Başroldeki kadın karakter maden ocağında çalışan bir casusu canlandırıyor. Bizleri bekleyen kaçınılmaz sonu ilk kez bu filmle perdeye taşımış.
This is who I was warning you about.
Seni uyardığım o.
Any Intel or advance warning that someone was gonna try to assassinate Ambassador Kelly? Negative.
Büyükelçi Kelly'ye suikast düzenleneceğine dair bir istihbarat ya da uyarı var mıydı?
Get these photos out in a BOLO to all law enforcement in the area with a warning not to approach, just to notify NCIS and FBI if they're spotted.
Bu fotoların tamamını, bölgedeki tüm ekiplere ulaştırın. Onlara yaklaşmamaları konusunda uyarın. Gören olursa, NCIS ve FBl'a haber versin.
There must have been signs warning people not to swim in those areas.
Bu bölgelerde insanların yüzmemesi için birtakım işaretler olmalı.
This is your only warning.
Bu ilk ve son uyarın.
Oh. A little warning... when people are over would be nice.
Eve birileri geldiğinde haber versen iyi olurdu.
Fair warning... may be working out some anger issues on the racquetball court this morning.
Uyarayım ; bu sabah duvar tenisi kortunda bazı öfke sorunlarım dışa çıkabilir.
When Shayna Velez resigned, she sent me a note warning me of your obsession with Molly Woods.
- Ne? Shayna Velez istifa ettiğinde senin Molly Woods'a olan takıntınla ilgili bana bir uyarı notu bırakmıştı.
I'm telling you this because I like you, Milo, but I'm also warning you.
Bunları seni sevdiğim için anlatıyorum Milo ama aynı zamanda seni uyarıyorum.
Dear god, how about a heads-up, or an nsfw warning?
Ya da ne bileyim iş için güvenli değil falan de.
Maybe they're warning us to stop the project.
Belki projeyi durdurmamız için bizi uyarıyorlardır.
Emergency warning issued by the government?
Ülke çapında olağanüstü hâl mi ilan edilmiş?
He came by my cabin with a few dozen friends, just as a warning.
Birkaç düzine arkadaşıyla kulübeme geldi, bir uyarı olarak.
This morning, Richter told Major Kiefer he wants reprisals as a warning not to help the resistance.
Bu sabah, Richter, Binbaşı Kiefer'a direnişe yardım edilmemesi için uyarı olarak misliyle karşılık vermek istediğini söyledi.
So you came all this way to deliver a warning?
Yani bunca yolu beni uyarmak için mi geldin?
If you have a warning to deliver, luv, best get on with it.
Hayatim, eger uyaracak bir seyin varsa bir an önce söylersen iyi olur.
I fired off a warning, but they didn't stop. They...
Uyarı atışı yaptım ama durmadılar.
Just a little warning.
Küçük bir uyarı.
Fair warning.
Adil bir satış oldu.
Fair warning. Sold to Mr. Robertson Appleby for 5 pounds sterling.
Hayırlı olsun. 5 sterline...
- This is your final warning! - ( Crowd roaring )
Son kez uyarıyorum.
Consider this a warning.
Bunu bir uyarı olarak düşünün.
I'm warning you, Detective.
Sizi uyarıyorum Detektif.
Otherwise, we're giving you fair warning.
Yoksa, seni mantıklı bir şekilde ikaz ediyoruz.
There's two guys with the keys in the opposite room that turn them at the same moment and there's a warning.
Karşılıklı odalarda anahtarı olan iki kişi falan olsun. Onları aynı anda çevirince bir uyarı daha çıksın.
Warning.
Dikkat.
Diaz, he's just a kid. Can't you just let him off with a warning?
Uyararak cezasını affedemez misin?
I let him off with a warning.
Onu uyarıp serbest bıraktım.
They never tire of telling us what money can't buy, while warning us in the same breath of all the ills it can cause.
İnsanlar bıkmadan usanmadan, paranın satın alamayacağı şeyleri ve neden olduğu kötülükleri söyleyip dururlar.
Yes I did, I ignored so many warning signs.
Evet biliyordum, birçok uyarıcı işareti görmezden geldim.
No, he's warning me you're here so I won't talk about other girls.
Hayır, kendisi senin buraya yaklaştığına dair beni uyarıyor. Böylece diğer kızlar hakkında olan konuşmamı durduruyorum.
So we took out a small gun that we keep in case of burglaries... and we gave it to the priest so he could shoot a warning shot.
Biz de hırsız falan gelirse diye bir kenara sakladığımız silahı çıkarttık. Silahı pedere verdik ki havaya ateş edip adamın gitmesini sağlasın.
It might be some kind of warning to keep quiet, you know, like, put a sock in it.
Sessiz kalıp konuşmama için bir tür uyarı olabilir.
But I'm warning you...
Ama seni uyarıyorum.
I retracted it, gave him a verbal warning instead.
Mektubu geri çektim, bunun yerine ona sözlü uyarıda bulundum.
That's the warning bell. I'm gonna be late for class.
Zil çaldı, derse geç kalacağım.
I am warning you, Castle...
Seni uyarıyorum Castle!