Way tie Çeviri Türkçe
172 parallel translation
Way I figure, that glow might some way tie in with the sky monster and Duvall.
Anladığım kadarıyla bu parıltı, Duvall ve gökyüzü canavarıyla bir şekilde bağlantılı.
Well, I think we have a three-way tie.
Galiba beraberlik söz konusu.
So hard, in fact, that today we have a two-way tie!
Aslında o kadar zor ki, bugün elimizde iki taraflı bir eşitlik var!
That's right, y'all, we got a two-way tie!
Evet, iki taraflı bir eşitlik.
Yeah, all right. First of all, Dad, with the looks, I'm gonna declare it a three-way tie.
Birincisi, yakışıklılık konusunda üçünüz berabere kalırsınız.
If they lose, though, they fall back into a three-way tie for first place and that means the tie-breaker is a coin toss.
Ama kaybederse, birincilik için... üç takım berabere kalmış olacak... ve birinci, yazı tura atılarak belirlenecek.
I nearly choked myself trying to tie it the way you do.
Bu şekilde bağlayabilmek için neredeyse kendimi boğuyordum.
Will it be that way wherever we tie up?
Kıyıya yanaştığımızda böyle mi olacak?
As long as your job's out of the way we move our date up. Tie the old knot.
Madem artık bir işin yok düğün gününü yaklaştıralım.
We'll tie down the other three on the way back.
Dönüş yolunda da diğer üçünü bağlarız.
I just hope, for your sake, that this doesn't tie in, in any way, with Vale's death.
Umarım, sizin durumunuzun Vale'in ölümü ile bağlantısı yoktur. Hayır.
That's no way to put on a tie.
Durumu düzeltemeyeceğiz.
Yeah. That would be one way to tie them, wouldn't it?
Evet, bu onları bağlamanın bir yolu olabilir.
When you beat somebody up, that's a good way to play safe, isn't it? Tie his hands behind his back.
Birini döverken, güvende olmanın yolları vardır mesela ellerini arkadan bağlamak gibi.
Tie down a lot of men that way.
Böyle bir yere varamayız.
I hate that dumb way of wearing your shirt buttoned with no tie.
Kravatsız gömlek giymenden nefret ediyorum.
Now without him, there's no way they can tie that watch to us.
O olmadan bizi yakalayabilmelerinin imkânı yok.
The other way to go is to tie a Hefty bag around her waist.
Öte tarafdan belini * Hefty bag ile sarmalıyız.
Beck, known infamously as the Bow Tie Killer, was recaptured this afternoon and is now on his way back to federal prison.
Papyonlu katil olarak tanınan Beck Non, sonunda bu öğleden sonra... Hey, neden herkes üzerime geliyor, ha?
Leni's sweater inspired me to pull my skin way down... and tie it with a thread.
Leni'nin süveteri aklıma, Derimi aşağıya doğru çekip penisime bir iplikle tutturma fikrini getirdi.
♫ tie, tie the knot ♫ in her own way, she's kind of special, isn't she?
Kendine göre, aslında özel biri, değil mi?
Are you gonna tie it to your porch to make sure you can find your way home?
Evinizin yolunu bulabilmek için verandanıza mı bağlayacaksınız?
If you so much as think about getting in my way, I'm gonna tie your little ass to the axle and drag you all over the city. Okay?
Ama işime karışmayı aklından bile geçirirsen küçük kıçını tamponuma bağlar seni şehir sokaklarında gezdiririm.
There's only one way to do it and I know because many people have tried to tie me up but it doesn't work.
Beni bağlamanın tek yolu var, biliyorum... çünkü bir sürü insan beni bağlamayı denedi ve beceremedi.
The only way I can get the knot right, is if I tie it on Eddie first.
Ancak önce Eddie'ye bağlayarak düğüm atabiliyorum.
He had a crutch, and he'd tie up his leg and go around town that way.
Bir bastonu vardı, bacağını bağlar kasabada öyle gezerdi.
That is a lovely tie, by the way.
Bu arada kravatın da pek güzelmiş.
What better way to tie up the cops than to tie up the mayor?
Polisleri ele geçirmekten daha iyisi Belediye Başkanı'nı ele geçirmektir.
I don't care what you're going through. If I thought you and I were alike in the most trivial way I would tie a rope around my neck.
Seninle azıcık benzediğimizi düşünseydim... boynuma bir ip geçirirdim.
Don't tie it too tight because my balls are kind of funny- - one ball sucks up that way, and the other one- - and I talk kind of funny, but...
Çok sıkı bağlama ama çünkü taşaklarım biraz komik.. Biri bu yana bakıyor diğeri öbür yana... ve biraz komik konuşuyorum, ama...
Just because I thought I couldn't tie it the same way
Çünkü aynı şekilde bağlayabileceğimi sanmıyorum.
And if things go the way I hope..... maybe someday soon I just might ask her to tie the knot.
Eğer ilişkimiz umduğum gibi giderse,..... belki yakında bir gün ona evlilik teklifi yapabilirim.
If your manner of speech is in any way a reflection... of what goes on inside your head... you are lucky you can tie your shoes.
Biliyor musun konuşma tarzın kafanın yerinde olmadığını alenen yansıtıyor. Bu durumda ayakkabılarını bile bağlayamazsın.
And by the way, the collar goes over the bow tie.
Ve bu arada, gömleğinin yakası papyonun üstüne çıkıyor.
'He took the walk from the comparator room,'all the way down to the director's office,'and he stopped, did his tie and combed his hair a little,'and said "I wanted to appear a little nonchalant about this."
Komparatör odasından müdürün odasına kadar gitti, kapıda durdu ve kravatını düzeltti, biraz saçını taradı ve "Bu konuda biraz umursamaz görünmek istiyordum" dedi.
You better tie me up, that way I can't escape. - What do you mean tie you up? - Tie me up!
Hiç şüphem kalmadı, ben aşık oldum.
Queen of the South now trying to battle their way back into the Cup tie.
Queen of the South beraberlik için bastırıyor.
Kilmarnock giving it everything in this second half as they try to battle their way back into the Cup tie.
Kilmarnock ikinci yarıda beraberliği sağlamak için her şeyini sahaya koyuyor.
Actually, you could just tie them at the ends. That way the elastic doesn't wear out.
Uçlarından bağlarsan lastikleri esneyip uzamaz.
If you could tie the end of your rope to that pole, it'll help us find our way back.
Geriye dönmemize yardımcı olacak.
Nice tie, by the way.
Bu arada, kravatını beğendim.
When I take him down, you have to find a way to hog-tie everybody.
Onu buraya getirdiğimde, herkesin elini kolunu bağlamanın bir yolunu bulman gerekecek.
And by the way, it's "You and I go tie one on,"
bu arada "benimle sen gidip bir tek atabiliriz," değil
Look, Mr Ware, in your opinion does the cannon on this tie in any way resemble a...
bakın bay ware. sizce arada bir benzerlik var mı?
I'd like to tie her up and have my way with her.
* Ona bağlanmak ve hayatımı onunla devam ettirmek isterdim.
The same way I know you didn't tie up the sheriff.
Şerifi bağlamadığını nasıl biliyorsam öyle.
I especially like the way you wrapped the books in a bow tie.
Özellikle de kitapları kravatla fiyonk yapman hoşuma gitti.
Maybe the best way to take you down is to tie you up!
Belki de seni indirmenin en iyi yolu seni bağlamaktır!
Here's the thing. If he slipped her a roofie... took her back to her apartment, raped her... there's no way he'd make it back across town to meet Linda. And there's nothing in Linda's phone records or emails that tie her to him.
Sorun şu, eğer ona uyuşturucu verip evine götürüp tecavüz ettiyse şehrin öbür ucuna gidip Linda ile buluşması imkansız ve Linda'nın telefon veya e-posta kayıtlarında onunla ilişkili hiçbir şey yok.
So you're coming with me if I have to tie you to my horse and drag you all the way to Hadrian's Wall myself.
Bu nedenle benimle geliyorsun. Gerekirse seni atıma bağlar Hadrian duvarına kadar sürüklerim.
- The way I see it you thought you'd take my music my music, tie it up in a little Beach Boys bow, turn around and say, " Charlie, no, no.
- Görünüşe göre benim müziğimi alıp Beach Boys albümüne koydunuz ve şimdi de " Charlie, olmaz.
tied 64
ties 35
tier 25
tienne 28
tied up 61
tie me up 20
tie it off 25
tie him 19
tie her up 32
tie him up 103
ties 35
tier 25
tienne 28
tied up 61
tie me up 20
tie it off 25
tie him 19
tie her up 32
tie him up 103