We've got to Çeviri Türkçe
17,047 parallel translation
- We've got to fight!
- Biz savaşmalıyız!
- Look, we got a family stranded 100 miles away, and they're freezing to death.
Bak, 100 mil ilerde sıkışmış bir aile var ve donarak ölmek üzereler.
Last six weeks, you had planning seventh period, so it was easy for us to sneak around it was fun, but now you've got a class seventh, we don't get to hang till after work, and then it all has to be arranged.
Geçtiğimiz altı hafta, yedi dönem planlıyordun yani bizim için etrafta dolaşmak kolaydı eğlenceliydi ama şimdi yedinci sınıf var işten sonra takılamıyoruz ve sonra hepsinin düzenlenmiş olması lazım.
We've got a spot of work to do, thank God.
Tanrı'ya şükürler olsun az da olsa yapacak işimiz var.
I know enough to know that if they're what's juicing him up, and they've got that connection with him, however it works, then maybe we can use them to find him and help him.
Onların Downe'u besleyen varlıklar olduklarını ve bir şekilde onunla iletişim kurabildiklerini anlayacak kadar bilgim var. İşe yararsa onlar aracılığıyla Downe'u bulup yardımcı olabiliriz.
We've got to find'The Chemist'before Koba moves him.
Koba, Kimyager'in izini kaybettirmeden onu bulmalıyız.
We've got nothing left to throw at them. [HORSE WHINNIES]
Onlara atabileceğimiz hiç bir şeyimiz kalmadı.
Don't forget, we've got another football match tomorrow night, so tell Davey he's gotta pretend to be CID for the evening.
Unutmayın, yarın bir futbol maçımız daha var Davey'e söyleyin, bir akşamlık Kriminalci gibi davransın.
But now we've got copies of this woman's monthly statements going back to March 1997, so it might be a little labor-intensive, but our clients will always be our best resource.
Artık elimizde, bu kadının 1997 Mart'a kadar uzanan aylık ifadeleri var. Biraz yoğun işi gücü gerektirebilir ama müvekkillerimiz her zaman için en iyi kaynaklarımız olacaktır.
Yeah. Look, man, um, if I just gave you a beer, and you just gave me cash, then you wouldn't be able to experience everything that we've got to offer here, okay?
Bak dostum, sana sadece bira versem, sen de bana sadece nakit versen size sunduğumuz bütün bu şeyleri tecrübe edemeyeceksiniz.
Yeah, we were gonna actually return the wallets that we got, but, uh, Yeah. since no one seems to be... being honorable, uh, maybe we keep our wallets and those and, you know, Yeah. chalk it up as a win.
Aslında aldığımız cüzdanları iade edecektik ama madem kimse onurlu davranmıyor, bizim cüzdanları ve onları saklayıp kazandık sayalım.
Look, guys, let's just try to enjoy these last moments we've got together.
Beraber yaşayacağımız son anların tadını çıkaralım.
Uncle Jack and I- - we got this case. Now-now, listen to me.
Jack Dayım ve ben kazanacağız bu davayı.
We've still got to bring this fucker home.
Hala bu adama yaptığımız şakayı tamamlayabiliriz.
[MARCUS] We've got to go.
Gitmemiz gerek.
We've got to go.
Gitmemiz gerek.
We've got to get Abby.
Abby'yi kurtarmalıyız.
We've got access to better medicines than that.
Bundan daha iyi ilaçlarımız var.
But there was this one time after prom we were all driving to this very cabin, and things got a little out of hand, and we accidentally ran over a lumberjack.
Mezuniyet balosundan sonra hep birlikte buraya geliyorduk ama işler karıştı ve yanlışlıkla bir oduncuyu ezdik.
Start to think, because I know how he got here and what to do because I know a lot more about what's going on than we do.
- Düşünmeye başlasanız iyi olur buraya - nasıl geldi ve ne yapmalıyız - Çünkü ben daha çok şey bilmek istiyorum - neler olup bittiğine dair.
It was approximately 20 minutes before we got to him, by which time he was unresponsive, GCS 9, and had lost a significant amount of blood.
Ona yaklaşık 20 dakikada ulaştık. Bilinci kapalıydı, koma seviyesi 9'du ve ciddi kan kaybetmişti.
Time to act, we've got a window here.
Harekete geçme vakti.
We've got somebody here we'd like you to meet, okay?
Tanışmanı istediğimiz biri var.
It's this Henry Williams we need to find, but all we've got is the name.
Henry Williams'ı bulmamız lazım ama elimizde sadece isim var.
We got a pastor coming tomorrow a.m., and then she's scheduled to pass tomorrow afternoon.
Yarın öğleden önce bir papaz gelecek ve geçişi de öğleden sonraya ayarlandı.
Make sure we've got this place to ourselves.
Burasının bize ait olduğundan emin ol.
- We've got to go, Sergeant.
- Gitmeliyiz, Çavuş.
We've got to go now!
Şimdi gitmeliyiz!
- We've got to go! We've got to go now!
- Gitmeliyiz!
Come on, we've got to talk.
Dur, konuşmamız gerek.
We got a serial killer on the prowl, we got a mayor who's a gangster, and you want to start a war with the neo-Nazis.
Etrafta dolaşan bir seri katil var gangster bir belediye başkanımız var ve sen de Neo-Nazilerle savaş başlatmak istiyorsun.
I've got a cordon of agents near the building as a precaution against an attack, but I need to clear this wing until we can bring in the bomb squad.
Saldırı ihtimaline karşı ajanlarım binanın etrafını kordona aldı ama bomba ekibi gelene kadar bu kanadı boşaltmam gerekiyor.
We've got to figure out a way to make you seem more masculine.
Seni daha erkeksi göstermenin bir yolunu bulmalıyız.
We've got work to do.
Yapacak işlerimiz var.
We've got a case to work, too.
Bizim de bir davamız var.
Can't go to the DA with what we've got.
Elimizdekiler bölge savcısına götürmeye yetmez.
Now we've got the money, we've got to give them a big effects movie. "
Artık parayı bulduğumuza göre efektlerle dolu bir film yapmalıyız. "
I got a call before the movie opened from Jeff Katzenberg, who was head of production at Paramount at the time, and he said, "We want you to make another one."
Film gösterime girmeden önce Jeff Katzenberg'den bir telefon aldım, o sırada Paramount'un yapım amiriydi ve "Bir film daha yapmanı istiyoruz" dedi.
We've got to get out of here.
Çıkmamız lazım.
- We've got nowhere to hide!
- Saklanacak bir yer yok!
We've got no choice, we have to jump.
Mecburuz, atlamamız lazım.
He got up from the table at which we were working, went over to his desk to get a Coke.
çalıştığımız yerdeki, masadan kalktı ve kendi masasına gidip bir kutu kola aldı.
We've got to be playing three-dimensional chess.
Üç boyutlu satranç oynamamız gerek.
We've got to calm him down.
- Sakinleştirmemiz gerek onu.
We've got to stay long, superior.
Superior'da fiyatın yükselmesini beklemeliyiz bence.
Once the transaction goes through, we've got to leave the country immediately.
İşlem tamamlandıktan sonra, Ülkeyi derhal terk etmek zorundayız.
Oh my God, we've got to get you out of here, come on.
Aman Tanrım, seni buradan çıkarmalıyız, hadi.
Zeke's about to get back here from work, and he's gonna wanna know how much money we got.
Zeke işten gelmek üzere ve ne kadar paramız var bilmek isteyecek.
Meantime, we got a whip to joyride, records to buy and some dope-ass weed to smoke.
Bu arada, keyfini süreriz. Plak alır ve biraz iyi mal ot içeriz.
Right, well if you got it, then we gotta go up to Hijos Boricuas and you gotta show it to my uncle.
Eğer hazırsa Hijos Boricuas'a gitmeliyiz ve amcama dinletmelisin.
Sorry to cut this short, but we've got to skeedads.
Kısa kestiğimiz için kusura bakmayın, ama Skeedads'e gitmeliyiz.
we've got to go 222
we've got to talk 24
we've got to do something 77
we've got to go now 24
we've got to get out 28
we've got to get out of here 145
we've got to hurry 20
we've got to find him 28
we've got to move 22
we've got to keep moving 20
we've got to talk 24
we've got to do something 77
we've got to go now 24
we've got to get out 28
we've got to get out of here 145
we've got to hurry 20
we've got to find him 28
we've got to move 22
we've got to keep moving 20
we've got to help him 16
we've got your back 24
we've got 373
we've got plenty of time 29
we've got this 62
we've got time 35
we've got you 66
we've got a lot to do 18
we've got a 54
we've got it 85
we've got your back 24
we've got 373
we've got plenty of time 29
we've got this 62
we've got time 35
we've got you 66
we've got a lot to do 18
we've got a 54
we've got it 85