We do it all the time Çeviri Türkçe
155 parallel translation
Said we do it all the time.
Bunu hep yapıyoruz.
Transferring the eggs isn't a problem. We do it all the time with laboratory animals.
Yumurta transferi zor bir olay değil, bunu laboratuvar hayvanları ile hep yaparız.
We do it all the time.
Bunu hep yapıyoruz.
Sure. We do it all the time.
Tabiki.Bunu herzaman yaparız..
She says that we do it all the time.
Bunu her zaman yaptığımızı söyler.
We would have found the evidence later, we do it all the time.
Bu hep yapılır alışmalısın dostum buna alışmalısın.
We do it all the time.
Her zaman yaptığım gibi.
- We do it all the time in Russia.
- Biz Rusya'da hep böyle yaparız.
We do it all the time.
Her zaman yaptığımız şey.
We do it all the time.
Hep yaparız.
- We do it all the time!
- Biz hep yaparız bunu!
Yeah, we do it all the time.
Evet, bunu hep yaparız.
We do it all the time.
Bizde öyle yapmıyormuyuz.
We do it all the time.
Biz bunu hep yaparız.
We do it all the time.
Biz devamlı yapıyoruz.
We do it all the time - Holiday weekends and sports events.
Tatillerde, spor etkinliklerinde.
We can make do with the women here, after all, it's not the first time.
Biz burada kadınlarla hallederiz nasılsa bu, ilk doğum değil.
He said, "No, you didn't!" He jumped up on the side of the pool, got into a racing dive. He said, "All right, we'll do it again. Twenty laps this time."
"Hayır, kazanmadın" dedi, havuza atladı, oradan bana, "Madem öyle, tekrar deneyelim, bu kez 20 tur" dedi.
There was the twist, there was those... when a couple, who could really do it for a really long time... the we all stopped, made a circle and just clapped...
Twist vardı, bir de şey vardı... Bir tane çift bu dansı uzun süre yaptılar... Ardından hepimiz durduk, bir çember oluşturduk ve alkışladık.
Could you fix it so we could do this all the time?
Bunu hep yapabilmemiz için kalıcı hale getirebilir misin?
Don't we have to do it all the time?
Bizde aynı şeyi sürekli dinlemek zorunda kalmıyor muyuz?
We just wanted to do a magazine that would address all the sides of political life. Economics, race, gender, authority, political relations. And we wanted to do it in a way that would incorporate attention to how to not only understand what's going on, but how to make things better, what to aim for, and to provide, at the same time, humour, culture.
En önemli silahımız halkın eylemlerini şekillendiren, dünyaya yeni fikirlerin... yayılmasını sağlayan özgür basının temsil ettiği büyük bilgi makinesidir.
Narns, humans, Centauri, we all do what we do for the same reason because it seemed like a good idea at the time.
Narnlar, İnsanlar, Centauriler. Hepimizin yaptıklarının tek sebebi var. O an için iyi bir fikir gibi gelmesi.
We all do it all the time.
Biz bunu hep yaparız.
We do it all the time.
Bunu hep yaparız.
By the time they get turned around, we'll have Proxima then all we have to do is hold on to it while we move on to the next target.
Geri döndüklerinde biz Proksima'yı ele geçirmiş olacağız. Tek yapmamız gereken şey, bir sonraki hedefimize kadar orayı elimizde tutmak.
We do that all the time, she loves it.
Bunu her zaman yapıyoruz, sever böyle şeyleri.
We're kind of using all the money we have to do it this one time.
Bu tek sefer için bütün paramızı kullandık.
'Cause if you do, I deserve to know. And if you don't... then I say we make love like it was the first time. All right?
Varsa bilmek hakkım tamam mı?
- We do it in Russia all the time.
- Ama biz Rusya'da hep böyle yaparız.
Because we participated in the riot, but I was aware all the time that it was a black people's riot, i.e. they had more of an axe to grind and they had the guts to do something physical about it.
Çünkü ayaklanmaya katılmıştık ama bunun siyahi bir ayaklanma olduğunun farkındaydım... Yani bu bir dışa vurumdan fazlasıydı ve bu konuda fiziki bir şey yapacak cesaretleri vardı.
Do it all the time, and we'll never have to wait.
Bunu her zaman yap, böylece hiç beklemeyiz.
If we were, as it were, married... we could do this all the time. Perhaps?
Eğer evli olsaydık bunu her zaman yapabilirdik.
And there was this one time, and it was a Friday and we were supposed to go for the weekend, just me and my mom because my dad had all this work to do.
Ama bir defasında, bir cuma günü yalnız annem ve ben onu ziyarete gidecektik. Çünkü babamın işi vardı.
We used to do it all the time on family vacations.
- Aile gezilerinde hep bunu yapardık.
We do these at the law firm all the time it's actually a good idea.
Biz şirkette sürekli bunlardan hazırlıyoruz. Aslında iyi fikir.
Apart from all the sex, but we'll do it at your place next time.
Seks hariç. Ama bir dahakine senin evinde yaparız, böylece endişelenmene gerek kalmaz
It was two meetings, and you complained the whole time. We all know why you didn't vote for me. If I win, I might get out of this house and you might have to get off your butt and do something.
Niye bana oy vermediğini hepimiz biliyoruz, Ray ; çünkü eğer kazanırsam arada bir k.çını kaldırıp ben yokken bir şeyler yapman gerekebilirdi!
We can do it all at the same time, can't we?
Hepsini aynı anda yapabiliriz, değil mi?
Well, we think about it all the time- - l know I do.
Peki, üzerinde her zaman düşünürüz. Ben yaptığımı biliyorum.
The last 20 times I've done the journeu, uou've got an average of 32 minutes and a top time of 50, but if we had green lights all the wau, we could do it in 1 4 minutes.
Son 20 seferimde, Ortalama 32 ila 50 dakika arasında, eğer bütün yol byunca yeşil yanarsa, 14 dakikada yapabiliriz.
But we do it in Mexico all the time.
Ama Meksika'da hep yapıyoruz.
This time around, all we need for it to do is to have enough energy to establish the briefest of connections
Bu sefer ise, tek yapmamız gereken olabilecek en küçük bağlantıyı oluşturabilecek enerjiyi almak...
We do it here all the time.
Burada bunu hep yapıyoruz.
She used to do it all the time when we were kids.
Çocukken hep böyle yapardı.
We used to do it all the time.
Eskiden hep yapardık.
Look, if we can do this and somehow hit the replicators all at the same time, we think it will work, but we need your help.
Bak, eğer bunu yapabilirsek ve bir şekilde tüm çoğalıcılara aynı anda vurabilirsek, sanıyoruz ki işe yarayacak, ama yardımın gerek.
All right, well, we'll do it manually, like we did the first time.
Peki, o zaman el ile ayarlarız, ilk defada yaptığımız gibi.
we do stuff like it on the ships all the time.
Biz gemilerde bu gösterileri hep yapıyoruz.
We do it with guys all the time!
Biz erkeklerde hep yapıyoruz!
Yeah, well, we have to do it in court all the time. If you can't explain it to a jury, then the bad guy usually walks, and we don't like it when the bad guy walks.
Eğer jüriyi ikna edemezsek, o zaman kötü adamlar serbest kalır, ve biz de kötü adamların serbest kalmasından hoşlanmayız.