We don't have enough time Çeviri Türkçe
84 parallel translation
- I saved all I could, sir, but I don't know if we have enough to get back out, or time either.
Tekrar dışarı çıkacak kadar var mı bilmiyorum.
We don't have enough time.
Vaktimiz yok.
They could be here at any time. We don't have enough soldiers.
Yeterli askerimiz yok.
We don't have enough time.
Fazla vaktimiz yok.
Friends. Just a minute, please. You know we don't have enough time.
- Arkadaşlar bir dakika, biliyorsunuz ki fazla vaktimiz yok.
We don't have enough time now.
Kesinlikle yok.
No, i got a hacksaw - we don't have enough time!
Hayır, benim bir demir testerem var. - Yeterince zaman yok!
I "m sorry we don" t have enough time for romance, my dear.
Kusura bakma, romantizm için vaktimiz yok, hayatım.
We don't have enough money to pay for another fight This time, we should pay the over time charge!
paramız yeterli degil başka dövüşler için ödemeye şu an, ödemeliyiz zamanında şarz etmeliyiz!
We don't have enough time!
Zamanımız yok.
We spend all our time giving cards to people we don't know decorating cakes for people we don't care about or buying presents for people we don't even like enough to have as friends outside of work.
Zamanımızın çoğunu tanımadığımız insanlara kart vererek hiç ilgilenmediğimiz insanlar için pasta süsleyerek, ya da dışarıda arkadaş olarak görmediğimiz insanlara hediyeler alarak geçiriyoruz.
We don't have enough time.
Zamanımız yok.
You know, we don't even have enough time for this.
Bak bunun için zamanımız yok.
- Janice, we really don't have enough time.
Janice, buna zamanimiz yok.
We don't have enough time to find new players.
Yeni oyuncu bulmak için yeterli zamanımız yok. Bu çocuklar iyiler.
We don't have enough time.
Yeterince zamanımız yok.
Maybe this is a bad time, I don't think we have enough lasagna.
Anne, bence bu kötü bir zamanlama, çünkü yeterince lazanyamız yok.
But the fact is, we don't have enough time.
Yeterli vaktimiz yok.
I don't know if we'll have enough time.
Yeterli zamanımız var mı bilmem.
We don't have enough time.What if another player goes into a jealous rage and hurts someone?
Zaman yok. Ya başka bir oyuncu kıskançlık krizine girip birini yaralarsa?
I doubt our naquadah generators can supply enough power to sustain the shield, and we probably don't have time to try.
Bizim naquadah jeneratörlerimizin kalkanı ayakta tutabilecek kadar güç üretebileceğinden şüpheliyim. muhtemelen denemek için bile zamanımız yok.
We don't have nearly enough power to activate the whole city at one time.
Bütün şehri bir seferde aktif hâle getirmek için yeterli gücümüz yok.
- We don't have enough time.
- Yeterli zamanımız yok.
That's what we must find instead of bellows and copper plates. We don't have enough time.
Kalıplar ve klişeler yerine bulmamız gereken asıl şey bu.
We don't have enough time Bertan. We are going to Istanbul tomorrow.
Vaktimiz yok Bertan, yarın İstanbul'dan bulacağız.
Jack, I know this isn't what you want to hear, but even if we could recover a sample of the drug, we don't have enough time to engineer an antidote.
Duymak istediğinin bu olmadığını biliyorum Jack. Ama ilacın bir numunesini ele geçirsek bile panzehir geliştirecek kadar vaktimiz yok.
OK, look, this is all we've got, and what we don't have is enough time.
Tamam, bak, elimizdekiler bunlar. Ve elimizde olmayan şey yeteri kadar zaman.
But that's not the point... the point is we don't have enough time.
Ama asıl konu bu değil, konu fazla zamanımızın olmaması.
They don't have enough barges yet. We have a little time.
Henüz yeterli mavnaları yok.
Okay, we were over there, Which means that will... we don't have enough time.
Tamam, oradaydık, demek oluyor ki Will... - Fazla zamanımız yok. - Buradan saptı.
- We don't have enough time.
- Zamanımız yok.
We don't have enough time.
Yeterince vaktimiz yok.
And we don't have enough time.
Hem fazla vaktimiz de yok.
I offered a deal, but time's running out, and we don't have enough leverage.
Bir anlaşma önerdim, ama zaman azalıyor ve elimizde yeterli kozumuz yok.
We don't have enough time.
Yeterli zamanımız yok.
We just don't have enough time to find out who they are.
Ama hangilerine güvenebileceğimizi bulmak için zamanımız yok.
So that we don't have enough time to set up our trap.
Yani tuzak kurmak için yeterli vaktimiz yok.
We don't have enough time.
Bunun için vaktimiz yok artık.
We don't have enough time to finish this
Bunu bitirmek için yeterince zamanımız yok.
- We don't have enough time.
Yeterli zamanımız yok.
It'll take too long to dig deep enough like that. We don't have that kind of time.
O kadar derin kazacak kadar vaktimiz yok.
We don't have enough time for this.
Bunun için yeterli zamanımız yok.
We don't have enough time to put the screws into the ice.
Vidaları buzun içine koymak için yeterli vaktimiz yok.
Once we had established that Tibetans and Sherpas don't have very high haemoglobin levels, that led us to think about what are they doing in order to get enough oxygen to their cells, and we decided that it was time that we took a good look at blood flow.
Tibetlilerin ve Şerpaların düşük hemoglobin seviyelerine sahip olduklarını ortaya koyduğumuzda, bu da bizi hücrelerine yeterli oksijen almak için ne yaptıklarını düşündürdü ve kan dolaşımlarına yakından bakma zamanının geldiğine karar verdik.
Look, it's not that you're not pretty enough, quick enough, or smart enough it's just that you're not ready, and we don't have time to get you ready.
Yeterince güzel, hızlı veya zeki olmadığından değil... sadece hazır değilsin, ve seni hazırlamak için yeterli vaktimiz yok.
Okay, the problem with that is that in this scene we just don't really have enough time to get into all of that.
Problem şu ki, sahnede buna eğilecek... -... kadar zaman yok.
We don't have enough time.
O kadar zamanımız yok.
Okay, we don't have enough time.
Yeterli vaktimiz kalmadı. Alex, gelip buna da bakar mısın lütfen?
It'd take a long time even if we tried. Besides, we don't have enough material, Sir.
Denesek bile hem çok vakit alır hem de elimizdeki malzeme yeterli değil, efendim.
Not now,'cause we don't have enough time, but... Um...
Şimdi değil çünkü yeteri kadar vaktimiz yok ama..
Look, I know this is difficult, but we just don't have enough information at this time.
Bunun zor olduğunu biliyorum. Ama şu anda elimizde yeterli bilgi yok.