We have to stop them Çeviri Türkçe
174 parallel translation
We have to stop them.
Onları durdurmamız lazım.
We have to stop them at the Moncalieri pass!
Moncalieri geçidinde onları durdurmamız gerek!
We have to stop them. Strike with all forces!
Kränzer, askerleri bir kere daha ileri sür.
Running here and there, we have to stop them, and say, "Don't do this. Don't do that."
Oraya buraya koştururlar, biz de onu yapma, bunu yapma der dururuz.
Now, if you want a future, we have to stop them now.
Şimdi, eğer bir gelecek istiyorsanız, onları şimdi durdurmak zorundayız.
- We have to stop them.
- Onları durdurmalıyız.
We have to stop them from destroying the core.
Onları durdurmamız gerekiyor.
We have to stop them before my wife gets tennis elbow.
Karımın kolu tutulmadan onları durdurmalıyız.
That is why we have to stop them.
Bu yüzden onları durdurmak zorundayız.
We have to stop them!
Onları durdurmalıyız!
Somehow we have to stop them.
Bir şekilde onları durdurmalıyız.
We have to stop them.
Onları durdurmalıyız.
We have to stop them before they hurt anybody else, or before they hurt you.
Başkalarını ya da seni incitmeden onları durdurmalıyız.
We have to stop them.
Onları durdurmak zorundayız.
We have to stop them no matter what!
Ne olursa olsun, onları durdurmalıyız!
We have to stop them.
Onları durduracağız.
Look, we have to stop them before something happens.
Bak, bir şeyler olmadan önce onları durdurmalıyız.
We have to stop them before they enter Delta Zone.
Barbarları delta bölgesine girmeden önce durdururuz.
We have to stop them now.
Onları biran önce durdurmalıyız.
We have to stop them before it's too late!
Çok geç olmadan, onları durdurmalıyız!
Yes, they dare, and we have got to dare to stop them!
Evet, cüret ediyorlar. Biz de onları durdurmaya cüret etmeliyiz!
We'll have to stop them with infantry.
Piyadelerle durdurmamız gerekecek.
We're going to have to stop them. Cold.
Onları kesinlikle durdurmak zorunda kalacağız.
Alexandria, they still have to get back up the Nile, we must stop them somehow.
Hala Nil'e ulaşmak zorundalar, onları bir şekilde durdurmalıyız.
Who have to link sketches together. We try to stop them saying
Burada skeç geçişlerini yapan insanlara yardım ediyoruz.
Well... Looks as though we'll have to stop them right here, doesn't it?
Onları burada durdurmak zorundayız gibi görünüyor, değil mi?
If we don't stop them, we're gonna have to go back and live on that rock.
Eğer onları durduramazsak, geri dönüp kayalıklarda yaşamak zorunda kalacağız.
If we don't stop them, we're gonna have to go back and live on that rock.
Eğer onları durdurmazsak, geri gidip o kaya parçası üzerinde yaşamamız gerekecek.
We have to stop them!
Engel olmak zorundayız!
- Ted, we have got to stop them. - Yeah.
- Onları durdurmalıyız.
If the people we love are stolen from us... the way to have them live on is to never stop loving them.
Eğer sevdiğimiz kişiler bizden çalınmışsa onları yaşatmanın yolu, onları sevmeyi bırakmamaktır.
If you couldn't stop them, then we'll have to go rescue them!
Durduramazsanız, onları kurtarmaya gitmek zorunda kalırız sonra.
I don't know, Johnny, but we have to get out of here and stop them.
Bilmiyorum, Johnny ama bizim buradan hemen çıkıp, onları durdurmamız gerek.
But before we stop them, we have to find them.
Onları durdurmadan önce, onları bulmamız lazım.
We will have only one chance to stop them, and if we fail billions will die.
Onları durdurmak için tek şansımız olacak. Başaramazsak milyarlar ölecek.
We just have to stop them overgrowing.
Aşırı büyümelerini önlemeliyiz sadece.
We have to go together to catch Stillwater and his family, and stop them...
Onları öldürmeliyiz. Bizi yoracaklar ve her şeyi mahvedecekler.
We just have to stop them.
Onları durdurmak zorundayız.
Which means they're trying to divide us so that we don't have the power of three to stop them.
Bu da bizi ayırmak istiyorlar demek Böylece onları durdurabilmek için üçün gücünü kullanamayacağız.
- We still have a chance to stop them.
- Hala onları durdurma şansımız var.
We have orders against men in arms grouping, to stop them from moving into the city's popular areas, where we are going to recover the cannon.
Birincisi, Paris'i savunmak. Hızlı hareket etmek için ambulans noktaları kurup,... savaşanlara yardım etmeliyiz. İkinci olarak ise, ilk görev kadar önemli,
That's assuming we have a right to stop them at all.
Onları durdurmaya hakkımız olduğunu varsayarsak.
I don't think he would have warned us if we didn't have a chance to stop them.
Eğer onları durdurma şansımız olmasaydı, onun bizi uyaracağını düşünmüyorum.
All we have to do is stop them from taking out one?
Bir tanesini kesmelerini engellersek onları durdurabiliyor muyuz?
We have to find them and stop them before they execute their evil plan. We have to find them and stop them before they execute their evil plan.
Onları bulup, şeytani planlarını gerçekleştirmeden önce durdurmalıyız.
Then we have to stop them.
O zaman onları durdurmamız gerekiyor.
You have to, Jimbo, or else we won't be able to stop them!
Olmalısın Jimbo, yoksa onları durduramayız! Lanet olsun, ekmeğimizle oynadılar!
And I think that if we were the men we all dreamed we'd be... when we were all young... we'd be doing deals on all the other things... and going home to explain our little failures... to our own countrymen, but we wouldn't compromise... the actual lives of people we will never meet... just because we'd never have to explain to them face-to-face... why we didn't think it was worth fighting to stop them dying.
Ve bence olmak istediğimiz adamlar olsaydık... gençliğimizde... her konuda anlaşma yolu arar... ve eve dönüp yanlışlarımızı... anlatır, ama bir şeylerden vazgeçmezdik... hiç tanışamayacağımız insnaların hayatlarından vazgeçtiğimiz gibi... çünkü hiç yüz yüze açıklama yapmak zorunda kalmayacağız... neden ölmeleri önlemeye çalışmadığımız konusunda.
We have to find some way to stop them or next time... they might come back with a thousand of those ships.
Onları durdurmanın bir yolunu bulmalıyız... yoksa bu gemilerden binlercesi ile geri gelebilirler.
If they " re behind these attacks... we have to find some way to stop them, or next time... they might come back with a thousand of those ships.
Bu saldırının arkasında olanlar onlarsa... onları durdurmanın bir yolunu bulmalıyız... yoksa bu gemilerden binlercesi ile geri gelebilirler.
- We have to stop them.
Oradaki benim param.