We want to talk to you Çeviri Türkçe
775 parallel translation
- We want to talk to you a minute.
- Seninle konuşmak istiyoruz.
- We want to talk to you.
- Seninle konusmak istiyoruz.
We want to talk to you on business.
Sizinle iş hakkında konuşmak istiyoruz.
That's just what we want to talk to you about, Mike.
Biz de bunu konuşmak istiyorduk Mike.
We want to talk to you.
Sizinle konuşmak istiyoruz.
We want to talk to you.
Seninle konuşmak istiyoruz.
We want to talk to you.
- Sizinle konuşmak istiyoruz.
- We... We want to talk to you, Jim.
Seninle konuşmak istiyoruz, Jim.
- We want to talk to you, Zeb.
Seninle konuşmak istiyoruz, Zeb.
Mrs. Garth, we've come here we want to talk to you as one human being to another.
Bayan Garth, burayainsanca konuşmak istediğimiz için geldik.
- We want to talk to you outside.
- Seninle dışarıda konuşmak istiyoruz.
- No, we want to talk to you.
- Hayır, seninle konuşmak istiyor.
- Sheriff, we want to talk to you.
- Şerif, seninle konuşmak istiyoruz.
- We want to talk to you.
- Seninle konuşmak istiyoruz.
We want to talk to you about Barney Benesch.
Seninle Barney Benesch hakkında konuşacağız, o kadar.
We want to talk to you, the three of us, quietly.
Üçümüz seninle sakin bir şekilde konuşmak istiyoruz.
We want to talk to you about Henry Gondorff.
Seninle Henry Gondorff hakkında konuşmak istiyoruz.
Yes, I know, and that's what we want to talk to you about.
Evet, biliyorum ve bende bu konu hakkında konuşmak istiyorum.
We want to talk to you about joining your order.
Sizinle düzene ayak uydurmanız konusunu konuşmak istiyoruz.
- We want to talk to you alone.
- Seninle konuşmak istiyoruz..
And the fact is, we want you to talk to two people.
İşin aslı iki kişiyle konuşmanızı istiyoruz.
But, um, since we're both awake, do you want to talk?
Ama ikimiz de uyanık olduğumuza göre, konuşmak ister misin?
And we'll talk about it more tomorrow if you want to.
İstersen yarın daha fazla konuşuruz.
We don't want to shoot unless you make us, so come on out and talk it over.
Bizi zorlamadığın sürece ateş etmek istemiyoruz, bu yüzden bir an önce çık ve konuşalım.
- We'll tell you when we want you to talk.
Zamanı gelince sana söyleriz.
We don't have to talk at all unless you want to.
- İstemediğiniz sürece konuşmak zorunda değiliz.
We just want to talk to you.
Sadece sizinle konuşmak istiyoruz.
If you want to talk, go in and we'll talk things over.
Konuşmak istiyorsan, içeri gel de konuşalım.
If you want to talk seriously, we'll talk seriously, if you want to joke...
Ciddi konuşacaksan konuşuruz, ama dalga geçeceksen...
Tell him we'll come to the city tomorrow, and that you want to talk to him for a couple of minutes.
Yarın şehre geleceğimizi ve onunla birkaç dakika konuşmak istediğini söyle. Konuşmamayı tercih ederim, Carl.
If you want to come, we could talk... then we could have breakfast, like my dad used to.
Gelmek istersen konuşuruz... sonra kahvaltı ederiz, eskiden babamla yaptığım gibi.
We won't even talk about it, if you don't want to.
Eğer istemiyorsan bu konuda konuşmayız bile.
When we're together, I want to talk about you.
Birlikte olduğumuzdan beri seninle konuşmak istediğim bir şey var.
We won't talk about anything you don't want to.
Konuşmak istemediğin şeyler hakkında konuşmayacağız.
We'll talk about what you want to be.
Ne olmak istediğini konuşalım.
- We want to have a little talk with you.
- Seninle biraz konuşmak istiyoruz.
Why couldn't we sit down in the hotel dining room and talk about whatever it is you want to talk about?
Neden otelin yemek salonuna inip ne istiyorsan o konuda konuşmuyoruz?
We won't talk about it until you want to.
Sen isteyinceye kadar, bu konuda konuşmayacağız.
You want to go and there's no time... and I need you to sit down... so we can talk a bit.
Zaten gitmek istiyorsun, vaktin de yok ama benim seninle oturup iki kelime konuşmaya ihtiyacım var.
When we want you to talk, we'll tell you.
- Kes sesini. Konuş dediğimiz zaman konuş.
Means we got this proposition we want to talk over with you.
Sana bir teklifte bulunuyoruz demek oluyor.
I always want to talk to you, but we never have the time.
Seninle epeydir konuşmak istiyordum ama vakit bulamıyordum.
" Besides, we only want to talk to you about a prisoner and captive.
" Ancak, sizinle bir tutuklu hakkında görüşmem gerekiyor.
We don't want to talk about my problems but free you of your cast instead, my dear man.
Sorunlardan bahsetmeyi pek istemiyoruz ancak, onun yerine seni alçından kurtaralım, sevgili dostum.
I've been trying to tell you that if you want to talk about what we do together, what works and what doesn't, you have to say more.
Ben de sana bunu söylemeye çalışıyorum. Birlikte neler yaptığımız hakkında konuşmak istiyorsan nelerin yolunda gidip gitmediğini de daha çok söylemiş olursun.
Dick, we just want to talk to you a moment.
Dick, seninle konuşmak istiyoruz.
We have other matters to talk about than supper and I want you to tell me what has become of the money which has been stolen from me.
Bana paramın nerede olduğunu söyle bakalım. Nerede söyle! Söyle!
Uh, we want you to talk to them, um... to offer to help turn in the people on the list.
Biz onlarla konuşmanı istiyoruz. Listedeki insanlar hakkında değişiklik yapmak için.
We'll talk all day if you want to.
İsterseniz bütün gün konuşuruz.
We can talk anytime. Sure, but I don't want to embarras you.
Elbette, ancak seni utandırmak istemem.
If you want to talk, we'll talk.
Konuşmak istiyorsan konuşuruz.