Were you talking to me Çeviri Türkçe
224 parallel translation
- Were you talking to me?
- Bana mı söyledin?
Oh, were you talking to me?
Ha, bana mı diyordunuz?
- I'm sorry, were you talking to me?
- Pardon bana mı dediniz?
Were you talking to me?
Bana mı söylüyorsun?
I'm sorry. Were you talking to me?
- Benimle mi konuşuyordunuz?
Were you talking to me?
Bana mı konuşuyordun?
- Were you talking to me?
- Bana mı diyordunuz?
Sorry, were you talking to me?
- Pardon, bana mı seslendiniz?
Were you talking to me?
Benimle mi konuşuyordun?
Were you talking to me, Grampa?
Büyük baba benimle mi konuşuyordun?
I'm sor... I'm sorry. Were you talking to me?
Affedersiniz, bana mı söylediniz?
Begging your pardon, and begging in general, but were you talking to me?
Bağışlayın bizi. Her şey için bağışlayın ama bana mı sordunuz?
Were you talking to me?
Bana mı dediniz?
Stop talking to me as if I were a child and you a schoolmaster!
Benimle, sanki bir çocukmuşum, sen de bir müdürmüşsün gibi konuşmayı kes!
Why, of course it was me you were talking to a moment ago. Who else?
Elbette demin konuştuğun kişi bendim.
Or were you going to tell him what Ames and me were talking about?
Yoksa, Ames'le benim ne konuştuğum..... hakkında bilgi mi verecektin?
Rocks kept bouncing off the car the whole time, as if you and Richard were talking to me, telling me I was bound to come back someday for good.
O sırada, arabanın üstüne taş yağmaya devam ediyordu. Richard ve sen sanki benimle konuşur gibiydiniz. Sanki bana buradan kesin olarak ayrılamayacağımı söylüyordunuz ve günün birinde kati dönüş yapacaktım.
Say, who were you talking to about me on that telephone?
Söylesenize, benim hakkımda kiminle konuşuyordunuz?
Pardon me for bothering you so late, but... but while we were talking about the Virgin Mary, I forgot to tell you some very important things.
Bu vakitte rahatsız ettiğim için özür dilerim ama Bakire Meryem hakkında konuşurken sana çok önemli birşey anlatmayı unuttum.
It didn't feel to me like you were interested in talking just now.
Şimdi konuşmayı istiyormuşsun gibi gelmedi.
Back at the house she asked me. : "Who were you talking to? " Who was that flat-assed little goose? "
Eve gidince bana kiminle konuştuğumu sormuştu : "Düz popolu o küçük kaz kimdi?" Bunu dün gibi hatırlıyorum.
Can you imagine that man talking to me as though I were a piece of salvage?
Bu adam benimle malıymışım gibi konuştu, duydun mu?
And I couldn't sleep and I crept downstairs and I heard my, you know, parents, they were talking and arguing and laughing about market forces, and saying how they were going to have to break it to me one day.
Uyuyamayıp aşağı indim. Ve ailemin arz-talep dengesi hakkında konuşup gülüştüğünü duydum. Bana nasıl açıklayacaklarını konuşuyorlardı.
Those letters this month, you see, were you talking to me.
Sanki bir aydan beri her zaman sesini duyuyormuşum gibi.
You were talking to me?
Bana mı söylediniz?
Stop talking to me as if you were a rajah with jewels stuck all over you.
Benimle süslü racalar gibi konuşmayı bırak.
We were talking about coming of age... and when you'll be able to make love to me.
- Rica ederim. Reşitlikten ve benimle sevişmeye muktedir olacağından bahsediyorduk.
You wouldn't be talking to me if you were.
- O olsan benimle konuşmazdın. - Hayır, o değilim.
So, you were talking to me.
Ama sen benimle konuşuyordun.
Sorry, I thought you were talking to me.
Pardon, benle konuşuyorsun sandım.
You never seemed interested in talking to me while we were married.
Evliyken benimle konuşmaya hiç meraklı değildin.
Call me crazy, but when you were talking to Kate you had this goofy little teenage look on your face.
Bana deli diyebilirsin ama Kate'le konuşurken yüzünde aptal bir ergen bakışı vardı
For a minute there, I thought you were talking to me... as a friend.
Bir an için benimle bir arkadaş gibi konuştuğunu sandım.
Are you ok hon? Ma? I just dreamt that me and Stan and Kyle and Kenny were trapped on a bus and we were talking about everything that happened to us except that it was all wrong, and ended with us eating ice cream.
Anne, rüyamda Stan, Kyle, Kenny ve ben otobüste mahsur kaldık, başımıza gelenleri konuşuyorduk, ama hepsi yanlış anlatılıyordu ve hep dondurma yiyişle bitiyordu.
You were talking to me!
Benimle konuşuyordun.
I thought you were talking to me like a real father.
Benimle gerçek bir baba gibi konuştuğunu sanıyordum.
So the whole day Barn and me talking to you and everybody thought we were a couple of...
Sabahtan beri seninle konuşup duruyoruz, herkes bizi şey sanmıştır...
When you thought you were talking to Netcom, you were talking to me.
Netcomla konuştuğunu sanarken benimle konuşuyordun
Which reminds me, what we were talking about earlier. It's good for you to have something to look forward to.
Azıcık ta olsa seni ileri çıkarabildiğime sevindim.
I thought you were talking to me.
Benimle konuştuğunu sanıyordum.
Why did you turn away from me when you were talking to him?
Onunla konuşurken niye bana arkanı döndün?
To be clear-we were talking about me being in love with you and you rejecting me, right? - Yes.
Benim sana aşık olmam ve senin beni reddetmenden bahsediyoruz değil mi?
You were talking to him, not me.
Sen onunla konuşuyordun. Benimle değil.
You were talking to that slug were you telling him about me?
O sümüklü böcekle konuşuyordun ona benden mi söz ediyordun?
When you told me we were going to a bar called The Tight End I just assumed you were talking about a sports bar
İnce Son barına gideceğimizi söylediğine spor bir bara gideceğimizi düşünüyordum.
I cut myself while you were talking to make you think that something happened to me.
Sen konuşurken, bana birşey olduğunu sanman için elimi kestim.
I remember one time you had a meeting in some office, and you were talking to the security guard for some reason while you were waiting for the elevator, and you're telling me,
Hatırlıyorum, bir keresinde bir yerde bir görüşmen vardı asansörü beklerken ve bir sebepten güvenlik görevlisiyle konuşuyordun ve bana dedin ki :
Why are you so when we stop talking to her she doesn't want she doesn't want any record, any record at all as if they were can you believe these kids, that they have to persecute me?
- Onunla konuşmuyoruz ya bu yüzden istemiyor. Hiçbir şey istemiyor. Hiçbir kaydı olmasın istiyor.
Let's see... last time we talked, you told me that dead people were talking to you... so I thought I might be remiss if I didn't follow up.
Bakalım geçen sefer konuştuğumuzda, ölülerle konuştuğunu söylemiştin takip etmezsem, seni ihmal etmiş olurum.
But I think... I... it would've been a nice... thing if you had told me... that... that you had... were talking to someone that I'm working with.
Ama bence - ben - bu hoş olurdu... eğer bana söylemiş olsaydın... bu - bu şeyi - birlikte çalıştığım biriyle konuşmuş olduğunu.
You were talking to me.
Benimle konuşuyordun.