What's that got to do with you Çeviri Türkçe
69 parallel translation
Say - what's that to you - you got nothin to do with us -
İyi ama sana ne bütün bunlardan.
What's that got to do with you?
Bunun seninle ne ilgisi var?
- Well, what's that got to do with you?
- Bundan sana ne?
What's that got to do with me and you, with us?
Bunun bizimle ne ilgisi var?
Now what's that got to do with you case? I never said that it did.
Sizinle ne ilgisi var?
If you're not, what's that got to do with me?
Değilsen bile bunun benimle ne ilgisi var?
What's that got to do with the pain that you and your bolts give me?
Sen ve civatalarının bana verdiği acıyla bunun ne ilgisi var?
What's wrong with that, if you ain't got nothing better to do?
Yapacak daha iyi bir şeyin yoksa, bunun nesi yanlış?
Look, I hate to come on like the heavy, but what's that got to do with you going crazy? It wasn't just that.
Üstüne çok geliyormuş gibi görünmek istemem ama,... bunun senin kafayı yemenle alakası ne?
What's that got to do with you?
( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs ) - Bunun seninle ne ilgisi mi var?
'Cause when I asked her if I could look down in that cellar of yours, she said : "What's it got to do with you?"
"Kilerine bir bakabilir miyim" diye sorduğumda "Seni ne ilgilendiriyor ki?" dedi.
What's that got to do with you?
Bu seni ne ilgilendiriyor ki?
So, what's that got to do with you?
Peki o adamın seninle ne ilgisi var?
What are you trying to do with that stuff you got? Come on. You're too slow!
O zayıf yumruklarla ne yapmaya çalışıyorsun?
And what's that got to do with you?
- Bu işle niye ilgileniyorsun?
No, I just got something to do. What could you have to do that's better than smacking around a hollow ball with a bunch of drunken idiots, huh?
Bir grup sarhoş aptalla ortası boş bir topa vurmaktan daha iyi ne yapıyor olabilirsin?
What's that got to do with you disrespecting my game?
Benim oyunumu bozman mı gerekiyor?
You've got to create your own memories, and that's what we're gonna do in Vegas with Michael's money.
Anılarını kendin yapmalısın. Ve bu da Micheal'ın parasıyla yapacağımız şey anlamına geliyor.
Well, I don't know what it really is you're working on inside that mountain,..... but I do know if you've got something to do with it, then it's high priority.
O dağın içinde tam olarak ne yaptığını bilmesem de.. .. şundan eminim ki işin içinde sen varsan bu iş son derece önceliklidir.
- Yeah, so what's that got to do with you?
- Evet, ee bunun seninle ilgisi ne?
I've got better things to do with my time, Dennis, than make trouble for you, but that's exactly what I will do if you are not straight with me.
Sana bela olmaktan daha önemli işlerim var, Dennis ama bana sıkıntı çıkartırsan, canını kötü yakarım. Tamam, tamam.
What's that got to do with you? .
Senin başına geldi sanırım?
What's that got to do with you?
- Seni neden ilgilendiriyor?
What do you know about Kelin Dyle and what's that got to do with the terrorists we've got on this sub?
Kelin Dyle hakkında ne biliyorsun? Ve bunun denizaltıdaki teröristlerle ne ilgisi var?
But when they come up with something that's got extra bells and whistles and it suits what you need it to do, then you'll buy more.
Hayır. Fazladan özellikleri olan yeni bir ürünle geldiklerinde ve eğer o da yapmanız gereken şeye uygunsa, daha fazlasını satın alırsınız.
Are you gay? What's that got to do with anything? Are you gay?
- Gay misiniz?
What's that got to do with you?
Seninle ne alakası var bunun?
- What's that got to do with us? You're gonna write a speech about me... so they can see how wonderful I am. - Nothing.
Demek istediğim, bu bizim ne işimize yarayacak?
What's that got to do with you?
bunun seninle ne ilgisi var?
What's that got to do with brent placing you at the crime scene?
Peki ya bunun Brent'in seni olay mahallinde görmesiyle ne alakası var?
What's that got to do with you?
Bu olayın seninle ilgisi ne?
You wanna know What's it got to do with that dead family.
Bilmek istediğin o ölü aile ile alakası ne.
What, you think it's got nothing to do with that?
Ne yani, onun bununla bir ilgisi yok mu diyorsun?
Ok, well what's that got to do with what you have to tell me?
Bunun bana söyleyeceğin şeyle ne ilgisi var?
But what's that got to do with you?
Fakat bunun seninle ne ilgisi var?
I can't see what that's got to do with you, Inspector.
Bununla neden ilgilendiğinizi anlayamıyorum, müfettiş.
I'll Tell You Exactly What That's Got To Do With Us, You Miserable Little...
Bunun bizimle ilgisini, şimdi sana açıkça anlatayım, seni küçük sefil...
You don't wanna be chief or goddamn lieutenant, that's fine with me, but until you do, you got no right to tell me what to do.
Ama gömleğimde rütbe çizgileri olacak.
What's that got to do with you giving Kate the high hard one?
- Kate'le yakınlaşmanla ne ilgisi var?
What's that got to do with you.
Bu seni niye ilgilendirsin?
What's that got to do with you?
Bu sizi neden ilgilendiriyor?
What's that got to do with you?
Seninle ne alakası var?
- What's that got to do with you?
- Seninle ne ilgisi var?
What's it got to do with me that you rejected other guests?
Diğer müşterileri reddetmenin benimle ne alakası var?
Working in a prison, you learned criminals rarely target random strangers, and you've got more money than you know what to do with, so anything that seems different and fun is worth trying.
Hapishanede çalışırken suçluların nadiren rastgele hedefler seçtiğini öğrendin ve harcayabileceğinden daha fazla paran var yani sana farklı görünen her şey eğlenceli ve denemeye değerdir.
What's that got to do with you being at Halawa today?
Bugün seni Halawa'ya getiren ne peki?
And what's that got to do with you anyway?
Hem bunun seninle ne alakası var?
What's that got to do with you being here?
Tamam da seni buraya getiren nedir?
So what the fuck that's got to do with you?
Ee bunun seninle ne sokup çıkartmışlığı var?
What's that got to do with you?
Ne yapacaksın ki?
- What I did has nothing to do with you, and what you got to worry about is making sure that everything's all right Saturday, and then you get your money.
Yaptığım şey seni hiç ilgilendirmez. Endişelenmen gereken cumartesi günü her şeyin yolunda gitmesi. Sonra da paranı alırsın.