When you put it like that Çeviri Türkçe
163 parallel translation
Well, when you put it like that...
O şekilde söyleyince- -
Don't sound too hot when you put it like that.
Bu şekilde bakınca pek iyi görünmüyor.
Well, it's hard to argue when you put it like that.
Meseleye böyle bakarsan tartışmak zor.
Well, when you put it like that, I think you're absolutely right.
Pekala, böyle söyleyince, sanırım tamamen haklısın.
Well, when you put it like that, it sounds kind of bad.
Böyle anlatınca kulağa kötü geliyor.
Well, when you put it like that.
Eh, öyle konumlandırdığın zaman.
Well, when you put it like that...
Böyle söyleyince...
Okay, when you put it like that, it sounds kind of stupid.
Tamam, böyle dediğinde kulağa aptalca geliyor.
Sure, when you put it like that.
Şimdi oldu.
When you put it like that, you make it sound so mean.
Öyle bir söylüyorsun ki, kulağa çok kötü geliyor.
I guess it does seem kind of ridiculous when you put it like that.
Bu şekilde düşünürsen, kulağa çok saçma geliyor.
- When you put it like that... I haven't slept for days.
- Böyle söyleyince, ederim. - Özür dilerim. Günlerdir uyumadım.
When you put it like that, it just sounds right.
Sen böyle söyleyince, mantıklı göründü.
But when you put it like that...
Ama bu kadar ısrarcıysan...
Well, pretty bad when you put it like that.
Bu açıdan bakınca çok kötü.
You know, when you put it like that, it doesn't sound so bad.
Öyle söylediğin zaman kulağa pek kötü gelmiyor.
Not when you put it like that.
Böyle söylenince, hayır.
- Sounds crazy when you put it like that.
- Böyle söyleyince çılgınca geliyor.
Guess it don't sound so good when you put it like that.
Sanırım bu şekilde söyleyince, pek de cazip olmadı.
It is when you put it like that.
- Böyle söylediğin zaman, biraz öyle.
When you put it like that, it's no wonder.
Böyle ifade edince, pek hoş olmuyor.
Well, I guess when you put it like that, then there's no way I can say no.
- Değil mi? Eh bu şekilde anlattığına göre hayır dememe imkân yok sanırım.
Well, when you put it like that, it just sounds dumb. I know.
Böyle ifade ettiğinde çok aptalca geliyor.
It sounds silly when you put it like that.
Bu niyetle giydiysen çok aptalca.
Well, when you put it like that...
Evet, sen böyle söyleyince...
When you put it like that - - and we've been picked?
- Böyle de düşünebilirsin. - Ve bizler seçildik mi?
When you put it like that....
Madem böyle açıklıyorsun...
That does sound a little clumsy when you put it like that.
Bu şekilde söyleyiverince biraz tuhaf geliyor tabii.
Well, when you put it like that.
Tabi böyle ifade edersen.
Absurd, when you put it like that.
Öyle demeniz komik kaçtı.
Ha, ha, ha. When you put it like that, it sounds like a lot.
Böyle konuşunca çok şey yapıyorum gibi görünüyor.
Yeah. Well, when you put it like that...
Şimdi sen öyle söyleyince- -
When you put it like that, who could say no?
Sen böyle söyleyince, kim hayır diyebilir ki?
Dude, that sounds so gay when you put it like that.
Ahbap, senin koyduğun müzikler çok neşeliydi.
When you put it like that, I have to say -
Eğer öyleyse...
When you put it like that I guess not very good.
- Öyle söyleyince pek ihtimal yok.
When you put it like that.
Öyle söyleyince...
Guess, I can understand when you put it like that.
Böyle söylersen, anlayabilirim.
( man # 1 ) Remember that the island was only 800 or 900 yards wide and when you put 20,000 men on an island like that, it's quite crowded.
750-800 metre genişliğindeki böyle bir adaya 20.000 kişiyi yığdığınızı düşünün. Oldukça kalabalık olur.
You know, when you buy a tape or something or an album you put it on, and the songs, the bands put them in some fucking order like they want you to listen to it in that order.
Bayılıyorum. Bilirsiniz, bir kaset veya bir albüm aldığınızda, şarkılar belirli bir sıraya konur, siz de o sırada dinlersiniz. Bundan nefret ediyorum.
It finally manifests physically when you re put down like that continually over years and years, physically, emotionally, mentally in every way.
Burası Longwood Caddesi, 2122 numara. Dehşet evi. Izdırap evi.
But he does have a key. And when he turns it, the last two years of your life, all the hours you spent away from your family, all the work you've done to put me here, will go away. Just like that.
Ama anahtarı var ve çevirdiği zaman, hayatının en az iki yılı, ailenden uzakta harcadığın o kadar zaman, beni buraya koymak için yaptığın o kadar iş, boşa gitmiş olacak.
Was I supposed to melt when you put your hand on my thigh like that, or just enjoy it so much I would forget you're married to my friend, who happens to be sitting across the table from us?
Elini o şekilde bacağıma koyduğunda erimem mi gerekiyordu? Ya da çok fazla zevk alıp, masada karşımızda oturan arkadaşımla... evli olduğunu unutmam mı?
When you put it like that. I can't believe you're going on a group date with a boy you like.
Hoşlandığın çocuk ile grupça randevuya gittiğine inanamıyorum.
Well, I mean, when I first put it out, that was the core concept, like, you know, Jenny slept with Tina, who slept with Annie...
Aslında bunu ilk yayınladığımda daha sadeydi. Bilirsin, Jenny Annie ile yatan Tina'yla yattı.
You know, when you put it like that, Jake...
Öyle bir şey, Jake.
When you put it like that.
Sen öyle söylüyorsan.
You know, when you put it in context like that, I-I... let's go.We'll take care of the check.
Bu tip durumlarda ben genelde... Gidelim. Hesabı biz hallederiz.
Parent live for the tiny vacations from their kids, like when you put your kids in the car and you close their door and that little walk around to your own door. It's like a Carnival cruise, it's just the greatest.
Misal, çocuğu arabaya bindirip kapıyı kapatınca kendi kapınıza giderken geçen süre gemi seyahatine bedeldir.
Put it just like that when you ask him.
Ondan isterken de aynen böyle konuş.
It's just silly, but when you put it in the water analogy, I can see that, you know, those ladies there, when they heard that the first time, they were like, done.
çok aptalca, ama su benzetmesi yapıp, orda bulunan bayanlar ilk kez duyunca mest olmuşlardı.