Where's the boy Çeviri Türkçe
312 parallel translation
Where's the lucky boy?
Şanslı çocuk nerede?
Only, if you know where to find the boy, find him, tell him to come back before it's too late, while he still has time to pay his punishment and still has most of his life to live like an ordinary human.
Yerini biliyorsanız bulun onu. Çok geç olmadan teslim olmasını söyleyin. Hala cezasını çekmeye vakti varken ve hayatının geri kalanında sıradan bir insan gibi yaşamasına fırsat varken.
Where's the boy?
Çocuk nerede?
There's where Cola used to sit, and Grandpa... and Vanni, and even little Alfio, the boat boy.
Cola şurada otururdu, büyükbaba da şurada... Vanni ve Alfio da şurada. Onsekiz kişi binerlerdi kayığa.
All right, boy, where's the money?
Pekâlâ, evlat. Para nerede?
Where's John Stewart and the boy?
John Stewart'la oğlan nerede?
- Where's the boy?
- Oğlan nerede?
But I did go tell that boy's Mama where he was, so she could rest easy till the varmints left out and give him a chance to climb down.
Fakat gidip çocuğun annesine haber verdim, böylece annesi o serseriler gidene ve ağaçtan inmesi için bir şans verene kadar rahat edebilirdi.
The door of the house where the boy lived was unlocked and he opened it and walked in quietly with his bare feet.
Delikanlının yaşadığı evin kapısı kilitli değildi. Kapıyı açarak yalın ayak sessizce içeri girdi.
- Where's the boy?
- Çocuk nerede?
Where's the other boy?
Öbür çocuk nerede?
Where's the boy who was the first to jump?
İlk atlayan delikanlı nerede?
Where's the boy?
Çocuk neredeymiş?
- Where's the Sakichi boy?
- Sakichi denen velet nerede?
Where's that boy with the ice?
Buz nerede kaldı?
It's a good opportunity to see where the boy has been raised.
Çocuğun yetiştiği yeri görmek için bu iyi bir fırsat.
Where's Cuchillo? - The boy's escaped.
- Bıçak kaçtı.
Where's the lady and the boy?
Bayan ve çocuk nerede?
Where's the new boy, Antoine?
Yeni çocuk Antoine nerede?
Boy, where's the...
Evlat, şey nerede acaba...
Where's my boy? I'm the boss.
Oğlum nerde?
I think that the night before we had a staff meeting that went to... 2200 hours and then I retired to my quarters... where I slept soundly... until I was awaken by my Boodle Boy at 6 : 30.
Sanırım, bir önceki gece saat 2200'e kadar süren bir personel toplantısı yaptık, sonra da odama çekilip, deliksiz bir uyku çektim. Saat 6 : 30'da emir erim tarafından uyandırıldım.
First, Fat Boy's gonna take you to the motel... where he gonna give it to you the same way he's been giving it to the public for 25 years.
Önce Fat Boy seni 25 yıldır insanları becerdiği şekilde seni de becereceği otele götürecek.
Now, if you'll pull up to the first squad working on the left here, that's where your boy Mobley is.
Şimdi, eğer şu sol tarafta çalışan birinci mangaya doğru sürersen senin şu Mobley'i görürsün.
But what beats the hell out of me is where's this boy?
Ama şimdi bilmek istediğim, o çocuğun ne cehennemde olduğu?
Where's the boy going?
- Yakışıklı nereye gidiyor?
It's the tobacco that counts, my boy, outer leaf, filler properly rolled and dried, and where it's from.
Mühim olan tütündür evladım... Dıştaki yaprak, düzgünce sarmak ve düzgünce kurutmak. Bir de menşei.
I work in the hospital where they brought the Kessler boy.
Kessler'in getirildiği hastanede çalışıyorum.
I'm the boy who loved you and grew up I sing where you no longer can.
Sizi seven ve giderek büyüyen bir çocuk sizin sesinizin yetmediği yerlerde de şarkısını söyleyen.
Here's the boy. Where do you want him?
Çocuğu getirdik.
Where the hell's Billy boy?
Billy hangi cehennemde?
Hey, Einstein, where's the doc, boy? Huh?
Doktor nerede oğlum?
Where's the boy?
Oğlan nerede?
Lady WesthoIme's window gave onto the very alley... where the boy had asked me to meet him the night before.
Leydi Westholme'un penceresinin baktığı sokak çocuğun bir akşam önce buluşmamızı istediği yerdi.
Where I was at school, education could go hang as long as a boy could hit a six, sing the school song very loud, and take a hot crumpet from behind without blubbing.
Ben okuldayken ; eğitim ancak, bir çocuk altı alabildiği, okul marşını yüksek sesle söyleyebildiği, sonra da zırlamadan sıcak ekmek tutabildiği zaman sona ererdi.
If I could just find the boy's weak spot, I could get him to tell me where the eagle is.
Eğer çocuğun zayıf noktasını bulabilirsem kartalın nerede olduğunu kolayca öğrenebilirdim.
"Where did my seven-year-old boy get the money... for a Father's Day present?"
"7 yaşındaki oğlum, babalar günü hediyesi için, parayı nereden buldu?"
Where's the boy now?
Çocuk şu anda nerede?
So where were you... the boy's daddy, while Ray Ray was abusing him?
O oğlunu kullanırken... -... sen neredeydin peki babası?
That of the boy, "Where is the Friend's House?"
"Arkadaşımın Evi Nerede" filmindeki çocuklardan birini.
Where's the boy's mother?
Çocuğun annesi nerede?
Where's, uh... Where's the other boy?
Diğer çocuk nerede?
- Where's the other boy?
Diğer çocuk nerede?
Where's the defense, boy? I got you right here.
İşte savunmadaki çocuk.
You see, ever since he was a boy my brother's had this condition where he sometimes stops breathing in the middle of the night.
Çocukluğundan beri gecenin bir yarısında nefes alış verişinin durmasıyla ilgili sağlık sorunu vardı.
Where's the boy?
Acele edin!
Where's the birthday boy?
- Doğum günü çocuğu nerede?
Where's the boy?
- Çocuk nerede?
Where's the boy's mother?
Annesi nerede?
Where's the little fat boy?
Küçük şişman çocuk nerede?
- Then where's the boy?
- O halde çocuk nerede?
where's the food 36
where's the party 30
where's the money 275
where's the beef 28
where's the dog 25
where's the fun in that 85
where's the 130
where's the bathroom 87
where's the key 78
where's the love 28
where's the party 30
where's the money 275
where's the beef 28
where's the dog 25
where's the fun in that 85
where's the 130
where's the bathroom 87
where's the key 78
where's the love 28