Window Çeviri Türkçe
22,030 parallel translation
The Oculus not only gives us a window into time,
Oculus sadece zamanı görmemizi sağlamıyor...
It's window-dressing.
- Bunlar beni ilgilendirmez.
Unlock the downstairs window, I'll sneak in late, sleep on the floor.
Alt kat penceresinin kilidini aç. Geç saatte gelir, yerde uyurum.
Termites, asbestos, mold, lead paint, foundation cracks, warped floor boards, water damage, missing copper pipes and plumbing fixtures, rodent infestation, shoddy electrical work, ancient furnace, major roof issues, freshly destroyed kitchen window and a broken closet door.
Termit, asbest, küf, kurşunlu boya, temelde çatlaklar eğik döşeme, su hasarı kayıp bakır borular, su tesisatı sorunları kemirgen istilası, baştan savma elektrik tesisatı harabe ocak, önemli çatı sorunları taze kırılmış mutfak camı ve bir de kırık dolap kapağı.
Which is why our window of opportunity is now.
İşte o yüzden şansımızı değerlendirmemiz lazım şuanda.
And the next time we attempt a landing, we'll have a window in.
Bunun tartışmaları bitirmesi lazım. Bir sonraki inişi gerçekleştirdiğimizde, açık bir penceremiz de olacak.
Window on the left.
Soldaki pencere.
Like a big party... outside your window.
Pencerenizin dışındaki büyük bir parti gibi.
I might put some in the window.
Pencere önüne birkaç tane koyabilirim.
I was there, outside the window.
Oradaydım. Pencerenin dışında.
Okay, I'm gonna open the window to throw up now.
Peki, şimdi kusmak için camı açacağım.
Yeah, until he throws a pipe bomb through the window and blows us all up.
Tabii, camdan el bombası fırlatıp bizi uçurana kadar.
You get to look out your window and just see this.
Pencerenize bakıp sadece bunu görmelisin.
White House, second floor window.
Beyaz ev, ikinci kat penceresi.
- Got three stools in the window.
- Penceresinde üç tane seki var.
Hey, real quick, do you mind throwing some of these in the window of your store?
Baksana, şunları dükkanın camına assam sorun olur mu?
Forehead pressed to the window, she imagined this was exactly how it must have looked a thousand years ago, when the sun rose above the clouds and there was nothing but a swamp beneath.
Kız alnı pencereye dayanmış bir şekilde hayal etti. Bu, binlerce yıl önceki güneşin bulutların üstüne doğduğu ve altında bataklıktan başka bir şey olmadığı sahnenin aynısı olmalıydı.
But, damn it, you would sit at that window... every night... trying to make the sun rise, all by yourself.
O pencerenin önünde otururdun her gece. Bir başına güneşin doğmasını sağlamaya çalışırdın.
So this is your room, window opens to the church.
Burası senin odan, pencere kiliseye açılıyor.
That window never closes.
" Pencere hiç kapanmaz.
I threw it out here somewhere... dropped it out the window.
Buralarda bir yere attım... pencereden atmıştım.
So the terrorist's window of opportunity just shrunk.
Teröristin fırsatı sakata geldi demekki.
Armed target approaching east window.
Silahlı hedef doğu camına yaklaşıyor.
That gives us a small window to extract whoever it is and deliver them to the terrorist just like they asked.
Bu da bize teröristin kimi istediğini anlamamıza ve teslim etmemize küçük bir olanak sağlar.
He went out the window.
Dışarıya pencereden çıkmış.
You can also see the moon through the window
Ayrıca pencereden ayı görebiliyorsun.
I'm sure you're the sort who takes a window at Tyburn for the pleasure of seeing someone choke to death?
Sırf birinin ölmesini keyifle seyretmek için korkudan ödünü patlatırsınız siz.
Everything we've done to unite the Downworld goes out the window.
Aşağı Dünya'yı birleştirmek için yaptığımız her şey, boşa gitmiş olacak.
Lock me in, I'll climb out the window.
Beni eve kilitlersen pencereden kaçarım.
It's the perfect window.
Mükemmel an.
There's this suspicious 60-second window where the camera cuts out.
Kameranın görüntüsünün gittiği bir dakikalık şüpheli bir ara var.
I see a window of opportunity?
Bir fırsat yakalarsam?
Roper was found murdered over by that window.
Roper o pencerenin yanında ölü bulundu.
He just came out of the back window.
Arka camdan çıktı.
A guy pried open a window on the 16th floor.
Adam 16. kattaki camı zorla açmaya kalkmış.
Matches the beads in the bowl by the window, to suggest that somebody knocked it over and then tried to put it back together in a rush.
Cam kenarındaki vazonun boncuklarıyla aynı. Bence biri düşürdü ve aceleyle hepsini yeniden koymaya çalıştı.
And we still don't have any evidence that Morneau was pushed out of his hotel window. Okay.
Tamam.
Take your cell phone... And drop it out the window.
Telefonunu çıkar ve camdan dışarı at.
He was going to be deported, we had the tiniest window of opportunity, so I took it.
Sınır dışı edilecekti. Minicik bir fırsat yakalamıştık. Ben de kaçırmadım.
But the zal bin haasan case has opened a window
Ama Zal bin Haasan Dosyası bir pencere açtı.
Crack a window.
Şu camı bir açın.
We are not pushing him out a window.
Pencereden atmayacağız.
The window won't even open all the way.
Pencere sonuna kadar açılmıyor bile.
I told her I saw an old guy at the window.
Pencerede yaşlı bir adam gördüğümü söyledim.
- Like someone knocking at a window.
- Sanki biri pencereye vuruyor.
It's a shop window.
Bir vitrin.
Reality went out the window a long time ago.
Gerçeklik çok uzun süre önce gitti.
It might help to open the window a crack?
Pencereyi biraz açmak yardımcı olabilir.
It's just because the window was open.
Cam açık kaldığı için oldu. Sen işe git.
Hey Ab, did you leave the window open?
Hey Ab, pencereyi açık mı bıraktın?
Just smash the window, unlatch the brake, and Skinner plummets to his hilarious doom.
Sadece camı kır, el frenini indir ve Skinner gülünç lanetine düşsün.