English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / Wobbly

Wobbly Çeviri Türkçe

275 parallel translation
It made my stomach all wobbly-like.
Midem alt üst oldu.
- Still kind of wobbly.
- Tam olarak hâlâ toparlanamadım.
Kinda wobbly, isn't he?
Yalpalıyor, değil mi?
Kinda wobbly, aren't you?
Yo, yo, yo. Kaygan, değil mi?
It's just that my knees are wobbly.
Sadece dizlerim titriyor.
All those bombings left them kind of wobbly up here.
O kadar bombardıman, onlarda bir tür sinir bozukluğu yaratmış.
He seemed like one of those steady all-day drinkers - always with a load on, but never wobbly.
Şu bütün gün durmadan içen, hep alkollü... fakat hiç sendelemeyen tiplerden biri gibi görünüyordu.
You look a bit wobbly.
biraz sarsılmış görünüyorsun.
I do still feel a bit wobbly.
Gerçekten de biraz başım dönüyor.
Friends, do you have wobbly dentures?
Dostlar, takma dişleriniz sallanıyor mu?
Dizzy spells that come and go, wobbly legs.
Başım dönüyor, bacaklarım güçsüz.
Rumpletweezer ran the Dinky Tinky shop in the foot of the magic oak tree by the wobbly dumdum bush in the shade of the magic glade down in Dingly Dell.
Rumpletweezer, Dinky Tinky dükkânını işletirmiş. Rüzgârlı çalılığın kenarındaki sihirli kavağın altında Dingly Dell'deki sihirli açıklığın gölgesinde.
It's just the thing just goes off cocky-wobbly.
Kendi, kendine sallana, sallana gidiyor.
It sort of makes the trotters a bit wobbly.
Gelip geçenleri biraz ürkütür.
His jaws are stronger than those of a lion, and he has those powerful forequarters but nature saw fit to give him a weak and wobbly rear end and a slow, ungainly gait.
Çenesi bir aslanınkinden daha güçlüdür, ve çok güçlü ön ayakları vardır, ancak tabiat ona zayıf, titrek arka bacaklar ile ağır, biçimsiz bir yürüyüş vermeyi uygun görmüştür.
Then I was... all wobbly
Sendeleyip duruyordum.
Wobbly.
Sallanıyor.
- Are you really a Wobbly?
- Gerçekten kararsızmısın?
But we must eat the yellow wobbly parts the good Lord serves.
... Ama bizler yüce Tanrı'nın bize ihsan ettiği her türlü şeyi yemek zorundayız...
Getting wobbly here.
Burada sarsıntıdan durulmuyor.
She gets a bit wobbly over the ton.
Bazen biraz boşluk yapıyor.
- The ladder's a bit wobbly.
- Merdiven biraz dengesiz.
"Big blue wobbly thing that mermaids live in."
"Dev olmayan şey..."
And i'm kind of wobbly in watching my mother fading away.
Ve annemin solup gitmesini izlerken biraz sendeliyorum.
STILL FEELING, UH, WOBBLY?
Hala halsiz misin?
- What, sort of wobbly and excited?
- Ne, titriyor ve heyecanlı mısın?
They're a little wobbly, right?
Biraz dengesiz duruyorlar, değil mi?
They're a little bit wobbly.
Biraz dengesizler.
This table's a little wobbly.
- Bu masa sallanıyor.
The case was wobbly.
Davada yeterli kanıt yoktu.
My knees are all wobbly...
Dizlerim hâlâ titriyor.
Mr. Beverly must've seen it all and had some sort of breakdown, because he started roaming the streets at dawn, painting wobbly lines and talking to himself.
Şafak vakti sokaklarda boş boş geziyor ; ... eğri çizgiler çizip kendi kendine konuşuyordu.
Here's the Sons of Thunder from their album Scrambled Eggs and Wobbly Legs.
Sırada Sons of Thunder'ın albümünden Scrambled Eggs and Wobbly Legs isimli parça var.
And in addition, I accuse Dr. Miranda... of raping Paulina Lorca on fourteen separate occasions... each time playing Schubert's "Death and the Maiden"... on a wobbly turntable over cheap speakers.
Ayrıca Doktor Miranda'yı, dandik hoparlörlerde çalan Schubert'in Ölüm ve Bakire'si eşliğinde, sallanan döner bir tabla üzerinde Paulina Lorca'ya tam ondört kez tecavüz etmekle itham ediyorum.
- l'm a bit wobbly still.
- Hala biraz titrek çalıyorum.
Wobbly'd be too good for this lot.
Titrek çalman bile bunlar için iyidir.
And she calls that wobbly.
Ve buna titrek diyor.
Legs are still a little wobbly.
Bacaklarım hâlâ tutmuyor.
As soon as he gets near the rocks in that display case, he gets all wobbly and weak.
Şu kutudaki taşların yakınına gidince, titredi ve güçten düştü.
Did you note the wobbly IV stands?
- Şu titrek serum direklerini yazdın mı?
We got a wheelchair with no brakes and three IV stands I think are wobbly.
Frensiz bir tekerlekli sandalyemiz... -... ve sallanan üç serum direği var.
My stomach is just, like, wobbly, gobbly.
Midem sanki çalkalanıyor.
It's a wobbly table.
Bu sallanan bir masa.
Midge, this table is a little wobbly.
Midge, masa biraz sallanıyor.
She seems a little wobbly.
- Başı dönüyor gibi.
"He wrapped her up, in his stick-like arms, all six of them... tapping her sensuously on the head... with his wiggly wobbly aerials."
"Çöpten bacaklarının altısıyla da kızı sarar oynak titreyen antenlerini kızın başına erotik bir şekilde vurur."
You loved'em, and our old picnic table was wobbly, and I took a bunch of those cards and stuck'em under the leg.
Ama piknik masamızın ayağı sallandığı için bir deste kartı altına koymuştum.
When he just drives out Our little wobbly calf "
Sendeleyen küçük buzağımızı defettiğinde
I'm still a little wobbly.
Bacaklarım hâlâ tam tutmuyor.
Wobbly!
Sarsak!
This one's wobbly.
Bu sallanıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]