Yokels Çeviri Türkçe
86 parallel translation
In other words, it's not for yokels, huh?
Yani taşradan gelenler için uygun değil diyorsun, öyle mi?
Don't let them yokels laugh at you.
Şunların sana gülmesine izin verme.
And are the local yokels making with those David and Goliath wisecracks. Oh, they are, are they?
Potter'ın Tarlası bu hali alıyor.
You see those yokels out there, it gives you sort of a superior feeling... as if you were in the know and they were on the outside looking in.
Dışarıdaki köylüleri görüyorsun, bu sana bir nevi üstünlük hissi veriyor sen işin iç yüzünü biliyorsun onlar ise dışarıdan seyrediyor gibi.
Turn the yokels out!
Çiftçiyi sokağa dökün!
What do I care what a bunch of yokels are doing?
Magandaların bahislerinden bana ne?
Hey, Ben... I didn't know these yokels could write.
Bu sersemlerin yazı yazabildiklerini bilmiyordum.
Even these yokels would.
O hödükler bile kontrol edebilirlerdi.
Save your patter for the yokels.
Bu konuşmaların hödüklere söker.
It is mighty well of you to fight yokels but to fight an Englishman is a different matter.
Köylülerin çocuklarıyla dövüşebilirsin... ama bir İngiliz'e meydan okumak başka şey.
I've got an awful lot of these local yokels on the bill singing...
Elimde bir sürü şarkı söyleyen kıro var...
Yokels!
Hödükler!
Yokels?
Köylü mü?
Kill all those yokels!
Alayını gebert!
A bunch of yokels.
Bir köylü güruhundan.
You know, here in Jerkville, where these yokels... is busy flicking dandruff off their mail-order suits... they forget awful quick that it was men like you that made it... safe and possible for them to lead out their dull little lives.
Biliyor musun, bu gerzekler kasabasındaki cahil taşralılar... ucuz elbiselerinden kepek silkelemekle o kadar meşgul ki... bu sıkıcı, küçük hayatlarını güvenli ve mümkün kılanların... senin gibi adamlar olduğunu çok çabuk unuttular.
We don't need a hotshot to show us dumb yokels how to do our business.
Biz hödüklere işimizi öğretecek parlak bir polise ihtiyacımız yok.
You think I care about the pea-brained yokels in this town?
Bu beyinsiz taşralı hödükleri umursadığımı mı düşünüyorsun?
It's a fast game with some yokels.
Birkaç el stres atacağım.
You rustic, nose-picking, inbred yokels!
Köylü, burun karıştıran, doğuştan kırolar!
Some of the local yokels did it announce the disappearance of this?
Yerli şarlatan hekimlerden biri kayıp ilanında bulundu mu?
I'm sick of these Bulgarian yokels, these peasants and smugglers.
Bu Bulgarlardan bıktım, Bu köylülerden ve kaçakçılardan.
He may return to his dear parents, the poor yokels.
Zavallı yaşlanan ebeveynlerine yardım etmek için onu geri gönder. Yoksul yokeller.
For God's sake, why does she defend those yokels?
Tanrı aşkına, Niçin köylülerden yana oluyor?
Yeah, well, you'd be grumpy too... if you were taken out of your natural habitat... and gawked at by a bunch of slack-jawed yokels.
Doğal yaşam ortamından alınıp bir avuç miskin hödük tarafından rahatsız edilseydin sen de huysuz olurdun.
These yokels ran the state.
Eyaleti bu hödükler yönetiyordu.
Like these yokels here... who never heard of Nicky or the bosses back home.
Mesela bu hödükler... Nicky'yi de, bizim patronları da duymamıştı.
You speak as if they were a gaggle of slack-jawed yokels.
Onlardan, dişlek köylüler gibi bahsediyorsun.
What a bunch of yokels.
- Bir grup hödük.
These yokels are pure Baltic Avenue.
Bu hödükler tam bir Baltık Bulvarı.
I like the local yokels.
Yöresel tatları severim.
Tell him we've found F Company. I'll figure out where these yokels are.
- Ben bu hödüklerin yerini tespit edeyim.
A bunch of yokels on horseback must have been a real threat to your panzers.
At sırtında bir grup köylü, sizin panzerlere gerçek bir tehdit olmalı.
Damn yokels can't even tell a transport ship ain't got no guns on it.
Kahrolasıca magandalar içinde hiç silahı olmayan bir nakliye gemisi olduğunu söyleyemezler bile.
Damn yokels can't even tell a transport ship ain't got no guns on it.
Aptal köylüler bir nakliye gemisinde silah olmadığını anlamıyor bile.
These yokels are really getting to you.
Bu hödükler seni epey etkilemiş.
With the local yokels?
Yerel halkla mı?
All you yokels get to whine and snivel in front of the review boards in hopes that we'll let you out of solitary.
Siz hödükler, belki sizi tecritten çıkartırız umuduyla, kurulun önünde sızlanıp ağlaşacaksınız.
But to us yokels here in Pittsburgh, this is a big deal.
Ama biz köylü Pittsburgh'lular için bu büyük bir olay.
Stylish, socialite couple... opens up their Park Avenue home to the dumb, toothless yokels.
Genç çift, Park Avenue'deki evlerini dişsiz, avanak köylülere açar.
Come on, give these yokels a shot in the ass!
Hadi, şu hödüklerin kıçına geçir!
Actually, Weaver called ahead, and the local yokels are kinda expecting you.
- Aslında yerel yetkilileri arayıp, geleceğini haber verdik.
If I call the local yokels they're gonna want to talk to Monk.
Eğer onları ararsam Monk'la konuşmak isterler.
Works great with the yokels.
Taşrada işe yarıyor.
- We go down and say it, the local yokels will take the photos, 20 minutes is enough.
- Devam edecek ve diyeceğiz ki köylüler fotoğrafları alacak. 20 dakika yeter.
Feels like the twilight zone, but the yokels call it "maine."
Sanki "Alacakaranlık Kuşağı" gibi, ama hödükler "Maine" diyor.
Those yokels out there get what they deserve.
O hödükler hakettiklerini alıyorlar.
Those are the folks that you yokels should know
Siz köylüler bu insanları tanımalısınız.
This show just perpetuates the stereotype that all yokels are hicks.
Bu program tüm köylülerin beyinsiz olduğunu kafamıza sokmaya çalışıyor.
These local yokels give me the creeps!
Bu hödükler tüylerimi ürpertiyor! Saçmalama.
Illiterate yokels!
İlkel sersemler!