Yoo's Çeviri Türkçe
560 parallel translation
What's that?
O ne? Yoo, Kitty.
No, that's no good.
Yoo, olmaz.
- No, he ain't. No more he's not.
- Yoo hayır, artık değil, kesinlikle.
- No, not on such a hot day.
- O yoo, böyle sıcak bir günde değil.
Uh, calf's-foot jelly.
Yoo, jöle.
Yoo-hoo, dammit!
Hu-Hu ordamısın?
- It's not that.
- Yoo, bundan değil.
There's one. Yoo-hoo! No, no!
- Hayır, bunu yapamayız.
It's, it's not only too private, I didn't even have a chance to total up the amount of purchases we made the amount of money we took in.
Yoo, özel bir sorudan ziyade... toplam tam olarak ne kadar kazandığımı hesaplamaya fırsatım olmadı.
No, that's all right.
Yoo, önemli değil.
No, there's no reason for it.
- Yoo, bunun için de bir neden yok.
No, it's totally alright!
Yoo, gayet çalışıyor!
I think he's ripe now. Yeah, I got a call and I booked you lunch at the club.
Yoo, hayır, yok, yani, niçin olsun ki?
Yoo-hoo, it's me! The grocery lady.
Ben geldim, manavcı hanım!
No, it's just some girl that my dad insisted I meet.
Yoo, sadece babamın tanışmam için ısrar ettiği bir kadın.
- No, it's fine.
- Yoo, iyi.
No, your story's not so bad.
Yoo, hikâyen o kadar da kötü değildi.
Nah, he's an embassy office boy.
Yoo, o elçilikteki bir ofisboy.
Yoo-hoo, fresh flowers, sir?
Hu hu, taze çiçek alır mısınız efendim?
No, it's not.
- Yoo değil.
it's not like... i had something to do with the plaque.
- Yoo, sonuçta o plaketle benim hiç bir alakam yok ya...
No, he's just a regular dirtbag.
Yoo, O sıradan bir pislik.
No, it's a pretty cool place.
Yoo, bayağı hoş bir yer.
Nah. See, that's what you think.
Yoo.
Someone should yell her she's wearing a biy yoo much makeup.
Birileri ona çok fazla makyaj yaptığını söylemeli.
Yoo-hoo, Mr. Marsh? Are you down here?
Bay Marsh, orada mısınız?
No, uh... nothing's happened.
Ha, yoo, bir şey yok.
No, a sniff is better.
Yoo, sadece bir atış.
No, she's in Spain, too.
yoo, O'da İspanya'da..
- It's lovely.
- Yoo, çok sevimli..
- Oh, no.
-... ve beyin sarsıntısı. - Oh, yoo.
Yoo-hoo! It's right here.
- Gazete burada.
It's okay.
Yoo, sorun değil.
If I got the key, I'd have it be everyone's and we'd have a big party with Ring Dings, Little Debbies rocket pops and Yoo-hoos and...
Anahtar bende olsa, herkesi çağırıp... büyük bir parti verirdim, türlü türlü gofretlerle, kurabiyelerle... dondurmalarla, keklerle...
- It's not a question about that.
- Yoo, abartma, problem değil.
He's a psycho.
Yoo, sapık.
It ´ s really not that far. lt ´ s- - lt ´ s fine.
Aslında o kadar da uzak değil. Yoo- - sorun değil.
Oh, it's not big. Not at all.
Yoo, o kadar da büyük değildi.
No! Maybe... he's hungry.
Yoo, belki de acıkmıştır.
No. A possum drowned in the pool.
Yoo, havuzda bir sıçan boğulmuş.
Oh, no, uh, s... Phillip, I...
Oh, yoo, Phillip, Ben...
Um, no, it's not--they- - it's not that.
Hmm, yoo, o değil de... şunlar...
- No, it's not because of that.
- Yoo, ondan değil.
- No, why should I?
- Yoo, niye sıkılayım.
Hwan-yoo, it's me.
Hwan-yoo, benim.
Let's go in, Hwan-yoo.
İçeriye girelim, Hwan-yoo.
Hi, this is Jo Hwan-yoo and Lee Jeong-in's home.
Merhana Jo Hwan-yoo ve Lee Jeong-in'nin evi.
I'm on my way to hand in Hwan-yoo's papers to Myung-ho.
Hwan-yoo'un belgelerini Myung-ho'ya vermeye gidiyorum.
Hello, this is Jo Hwan-yoo and Lee Jeong-in's home.
Merhaba Jo Hwan-yoo ve Lee Jeong-in'nin evi.
No, it's okay, I'll talk to him.
Yoo, sorun değil, onunla konuşurum.
No, it's just that you keep glancing at the door.
Yoo, sadece sürekli kapıya bakıp duruyorsunuz.