You'd do that Çeviri Türkçe
5,163 parallel translation
Do you think Cogan had anything on his computer that will help us find Norris?
Sence Cogan'ın bilgisayarında Norris'i bulmamıza yardım edecek bir şey var mıdır?
And if you do that, you can get coot checkers on your labia majora.
Böyle yaparsan, dış dudaklarda lekeler çürükler oluşabilir.
Why'd you do that?
Niye böyle yaptın?
The second you open that door, Moloch and his army will do everything in their power to get out.
O kapıyı ikinci kez açarsan Moloch ve ordusu dışarı çıkmak için ellerinden geleni yapacaktır.
I'd never ask you to do anything like that.
Ben böyle bir şey yapmanı rica asla.
Why'd you do him like that?
Neden böyle bir şey yapsın ki?
You said you'd do that for me.
Gitmek istiyorum.
I'd lie in the middle of the road, looking up at the stars, having conversations with people like you, trying to convince myself that killing them was a bad instinct and that sparing their lives was the right thing to do.
Yolun ortasında uzanıp yıldızlara bakar senin gibi insanlarla muhabbet edip kendimi onları öldürmenin kötü bir içgüdü ve hayatlarını bağışlamanın doğru bir davranış olduğuna inandırmaya çalışırdım.
Do you mind if I borrow her for a minute? She promised that she'd join me at the shredding station.
Parçalama yerinde bana katılacağına söz vermişti
I don't do offended, but I am... affronted that you'd even think that.
Gücendim ayaklarına yatmam ama bunu düşünmenizi bile hakaret olarak görüyorum.
He's too broken to find it himself, but I do believe there is hope for him in the baby that you carry, and speaking of your child, our family has no shortage of enemies.
Işığı kendinde görmek için çok yıpranmış durumda. Ama ben inanıyorum ki taşıdığın bu bebek Klaus için bir umut olacak. Hazır bebekten konu açılmışken, ailemizin sayısız düşmanı vardır.
You do know that long showers are bad for you. Yeah. Yeah.
Uzun duşlar sağlığınız için zararlıdır, biliyorsunuz.
Do you think maybe that'd be a good thing to take Katya to see?
Sence bu Katya'yı götürmek için güzel bir etkinlik mi?
What'd you do that for?
Neden yaptın bunu?
You'd do that to me?
Bana bunu yapar mıydın?
And how d'you expect me to do that when someone's squealing'?
Birisi sızlanırken bunu yapmamı nasıl bekliyorsun?
You'd do that? Yes.
Bunu yapar mısın?
If you would thought that the FBI was going to come to your doorstep any day, anytime you went down the hall, even to do your laundry, and they'd break in into your apartment'cause you left the door unlocked,
Düşünsene, FBI kapının önünde bitmek için fırsat kolluyor, sırf kapıyı kilitlemeyi unuttuğun için çamaşır yıkamaya
I'm still angry that you could try your best with these people to do the right thing, and they'd turn everything against you. And they will hurt you with anything they can.
Bu insanlarla doğru muhattap olmak için elinden geleni yaparsın, ama onlar herşeyi aleyhine çevirirler ve incitebilecekleri her şeyi kullanırlar.
Was that "do you like butter with your popcorn" or "will you come with me to D.C."?
Hangisi, patlamış mısırı tereyağlı mı seversin mi yoksa benimle başkente gelir misin sorusu mu?
How'd you do that?
Nasıl başardın?
How'd you do that?
Onu nasıl becerdin?
'Cause I'd do that for you, Robin.
Senin için bunu yaparım Robin.
Yeah. How'd you do that?
Evet, bunu nasıl yaptın?
No! You'd do that to me? No, Joss.
- Bunu bana nasıl yaparsın?
I'd never do that to you.
- Hayır, Joss.
All that shit you made me do, dragging Messer into the woods to kill him- - why'd you make me do that, huh?
Bana yaptırdığın boktan şeyler Messer'ı öldürmek için ormana sürüklemen filan... - Neden yaptırdın, ha?
Did you, uh, do you think that he suspected anyone?
Sizce şüphelendiği biri var mıdır?
Do you honestly believe that Jack isn't out there right now trying to dig up dirt on me?
Şu anda Jack'in dışarıda dolaşıp bana iftira atmaya çalışmadığına gerçekten de inanıyor musun?
How'd you do that?
Bunu nasıl yaptın?
Do you honestly think that he'd incinerate his own brother?
Gerçekten kendi kardeşini yaktığına inanıyor musun?
How'd you learn how to do that?
Bunu yapmayı nereden öğrendin?
You'd never do that here.
- Burada öyle bir şey yapmazsın.
How'd you do that?
Siz çok iyi ayarlamışsınız.
And if I know you the way that I think I do, I think what you would have wanted would be for everybody to focus on the way you lived rather than the way you died.
Ve eğer seni az çok tanıdıysam biliyorum ki insanların senin ölümünden çok yaşamı olduğun anlara odaklanmalarını isterdin.
- Do you know anyone by that name?
- Var mı hiç tanıdığın Osman?
What'd you have to do that for, huh?
Neden yaptın ki şimdi bunu?
I know you'd never do something like that on purpose.
Asla böyle bir şeyi kasten yapmayacağını biliyorum.
What makes you think I'd do that for you?
Senin için bunu yapacağımı nereden çıkardın?
Girl, what'd that table ever do to you?
O masa sana ne karşı ne kabahat işledi?
That you'd play the whole lone rider "I'm an island, I don't need shit from anybody" thing that you do.
O yalnız kovboy, tek başına ada kimseye ihtiyacım yok tavırların.
Why'd you do that?
- Niye böyle davrandın?
Now, my gut says, and I'm sure you'd agree, that we can do a shift-left-together three-bit-zero fill to the right, which is faster and gives the same result on the accumulator on the 186, but... I don't know,
İçimdeki ses şunu diyor, eminim sen de katılıyorsundur sağa doğru 3bit 0 ile sola kaydırma yapabiliriz ki bu daha hızlı olur ve 186'daki aküyle aynı sonuçları verir ama bilmiyorum, senin düşüncelerini duymak isterim.
You'd do that?
Bunu yapar mısın?
When you finally go out with me, and you will, It'll be because I do things That only charles boyle would do.
Nihayet benimle dışarı çıkacağın zaman ve çıkacaksın, bu ben olduğum için sadece Charles Boyle.
What the hell'd you do that for?
Niye yaptın lan bunu?
but you're the best man for it. after what happened out there with that autogun do you think I'd be happy to take a position anywhere near a machine.
Ondan hoşlanmadığını biliyorum, Hammond, ama onun için en iyi adam sensin. Pekala, bügünün havalı olaylarını unuttuğumu varsayarak, orada bu otomatik silahın yaptıklarından sonra bir makinenin yakınındaki bir pozisyondan mutlu olacağımı mı sanıyorsun.
Tickle the bones, and do whatever it is that you do.
Kemikleri gıdıkla. Ya da her ne yapıyorsan onu yap.
Not if you think you can beat the system, and hackers always think they can do that, especially if you had help from the outside.
Sistemi yenebileceğini düşünüyorsan hariç ve hekırlar her zaman bunu düşünür özellikle de dışarıdan yardım alıyorsan.
Why'd you do that to me? Shit!
- Bunu bana neden yaptın?
You know, if you'd just said that I looked handsome, I would have said, "So do you."
Aslında bana yakışıklı göründüğümü söyleseydin, "sen de öyle" derdim.
you'd do that for me 61
you'd do the same for me 34
you'd do the same thing 16
you'd do the same 17
do that 435
do that again 97
do that for me 24
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
you'd do the same for me 34
you'd do the same thing 16
you'd do the same 17
do that 435
do that again 97
do that for me 24
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that'll be it 25
that's my best friend 28
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that'll be me 20
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that'll be me 20