You're in trouble Çeviri Türkçe
2,344 parallel translation
You're in trouble.
Başın belada.
I hope you're not too close,'cause he's in some pretty serious trouble that you don't want any part of.
Umarım çok yakın değilsinizdir çünkü o, dahil olmak istemeyeceğiniz, ciddi bir belanın içinde.
No, don't worry, don't worry, you're not in trouble.
Merak etme, başın dertte değil.
A-are you sure you're not gonna get in trouble for leaving the show?
Programı bıraktığın için başının belaya girmeyeceğine emin misin?
Look, you're not gonna get in trouble.
Bak, başın belaya falan girmeyecek.
Whenever you're in trouble, I'll be there for you.
Başın sıkıştığında, yanında olacağım.
You're gonna be in a lot of trouble.
Başın çok büyük belaya girecek.
But you're in trouble.
Ama şu an sizin başınız belada.
You're in trouble.
Başın dertte.
You're going to get me in trouble.
Başıma iş açacaksın.
If you're gonna get in trouble anyway, why not just hang out some more?
Başın zaten belaya girecekse, neden... -... biraz daha takılmıyorsun?
- You may have stolen my office out from under me... - You're in trouble...
- Ofisimi benden çalmış olabilirsin.
Any more than that, you're gonna get yourself in a lot of trouble.
Bu meblağdan daha fazlası başını ciddi şekilde belaya sokar.
Girl, you're gonna get me in trouble.
Kızım, başımızı belaya sokacaksın.
Have you any idea how much trouble you're in?
Başının ne kadar belada olduğuna dair bir fikrin var mı?
Now you're really in trouble.
Şimdi başın cidden belada.
Now you're in trouble!
Şimdi başın dertte.
Then they reach through, unlock the window, and now you're in trouble.
İçeri ulaşırlar, pencerenin kilidini açarlar ve başın derde girer.
What happened? If you're in some kind of trouble, just tell me.
Eğer başın dertteyse, anlat bana.
We're in trouble if he knows you got out.
Başımızı belaya soktuğumuzu öğrenirse kızabilir.
You're gonna be in trouble with the police.
Polisle başın derde girecek.
Charmaine, you know your sister is ill, But you're the one who's in trouble, miss,
- Charmaine, kardeşin hasta olabilir ama başında derdi olan sensin, canım.
Yeah. You're gonna get in trouble.
Başına iş açtın.
You'll be in trouble if you're caught.
Eğer yakalanırsan, başın derde girer.
Otherwise if you're caught fooling around here, both of us will be in trouble.
Aksi halde, buralarda dalga geçerken yakalanırsan ikimizin de başı belaya girer.
Well... You're not in any trouble, or any danger of trouble.
- Başın belada değil ya da bela tehlikesi bile yok.
Look, Ian, I can see things aren't right, that you're in trouble.
Bak, Ian bir şeylerin ters gittiğini, başının belada olduğunu görebiliyorum.
You're not in trouble again, are you?
başını yine derde sokmadın değil mi?
Now, I want you to understand that you're not in any trouble.
Şimdi, şunu iyice anlamalısın. Herhangi bir şekilde başın belada değil.
You're in a world of trouble, doctor!
Başın büyük belada doktor! Gerçekten mi?
So you're not worried about getting in trouble?
Aranızın bozulmasından korkmuyor musun?
You carry a gun, you're gonna get yourself in trouble.
Silah taşıyorsun, başına büyük dert açtın.
Now, you like me because you're in trouble and you need someone to bail you out?
Şimdi başınız belada olduğu için ve sizi kurtaracak birisine ihtiyacınız olduğu için beni seviyor musunuz?
You're not in trouble because of my big mouth!
Sen benim yüzümden bu durumda değilsin!
You're in trouble because you broke the law!
Yasaları çiğnediğin için başın belada!
You're not in any trouble, Henry... as long as you do exactly as I say.
Başın belada falan değil Henry. Dediklerimi harfiyen yaptığın sürece.
You're in trouble now.
Şimdi başın belada.
You're in trouble.
Başınız belada.
I don't think you realize how much trouble you're in.
- Sanırım ne kadar boka battığını bilmiyorsun.
You're gonna be in so much trouble!
Başın büyük belaya girecek!
Susan, you're not in trouble. I know I'm not in trouble.
- Susan, korkma, başın dertte değil.
You are an essential part of this company, and we're in trouble.
Sen, bu şirketin önemli bir parçasısın ve başımız dertte.
If I hear that Babi has any problem because of you you're in trouble.
Eğer senin yüzünden Babi'nin başına bir problem açıldığını duyarsam başın belada demektir.
Yeah, it's really easy to stay out of trouble when you're sitting in a car doing nothing.
Arabanın içinde bir şey yapmadan oturup, beladan uzak durmak gerçekten çok kolay.
Try not to make a move unless it looks like we're in real trouble. You got it.
Gerçek bir sorunun içine girmiş gibi gözükmediğimiz sürece, harekete geçmeye çalışmayın.
But you-you need to realize the kind of trouble you're in.
Ama nasıl bir soruna bulaştığınızı anlamanız gerek.
I believe you, and you're not in trouble.
İnanıyorum sana. Başın belada değil ayrıca.
You're in trouble there, mister!
Başınız belada bayım!
Why not? Because you're in trouble.
Çünkü başın belada.
I can see that you're in some trouble here.
Belli. Bir derdin var.
You're in big trouble, my friend.
Başın çok büyük dertte dostum.
you're in trouble now 22
you're invited 50
you're in here 32
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in charge 189
you're in denial 28
you're interested 30
you're incredible 103
you're invited 50
you're in here 32
you're in good hands 87
you're in a hurry 34
you're in over your head 30
you're in charge 189
you're in denial 28
you're interested 30
you're incredible 103