You're not going alone Çeviri Türkçe
141 parallel translation
You're not going to be alone.
Yalnız kalmayacaksın.
- You're not going alone!
- Hayır, yalnız gidemezsin!
If you're really not going to help me, I'd be glad if you'd leave me alone.
Madem bana yardım etmeyeceksin, lütfen beni yalnız bırak.
You're not going alone?
Yalnız mı gideceksin?
Oh, no. You're not going anywhere alone.
Hayır, tek başınıza hiçbir yere gidemezsiniz.
Ain't as hard to take things going wrong when you're not alone.
Yalnız değilsen, yanlış giden şeylere katlanmak daha kolay oluyor.
You're not going to leave me alone, are you?
Beni yalnız bırakmazsın, değil mi?
You're not going to leave me alone with her?
- Beni onunla yalnız bırakıp bir yere gitmiyorsun.
You're not going alone.
- Yalnız gitmiyorsun demek oluyor.
You're not going all alone, are you?
Sen yalnız gitmeyeceksin değil mi?
You're not going in there alone are you?
Oraya yalnız gitmeyeceksin, değil mi?
We're not going to leave you alone.
Sizi yalnız bırakamayız.
You're really not going to leave me alone with him, are you?
Beni gerçekten onunla yalnız bırakmayacaksın, değil mi?
No, you're not! I'm going alone.
Ben yanlız gidiyorum.
Maybe you can, but you're still not going alone. Doctor?
Gama Çeyreği'ne seninle bir göreve gitmemi mi istiyorsun?
But you, you're not going to leave me alone?
Beni yalnız bırakmazsın, değil mi?
There's some guy out there gunning'for you. You're not going anywhere alone anymore.
Dışarıda bir açığını kollayan adamlar var ve sen tek başına hiçbir yere gitmiyorsun.
You know what? You're not going to spend your birthday alone...
Bence doğum gününü tek başına geçirmek zorunda değilsin.
I realize I'm not going to talk you out of this, but I'll be damned if you're going in there alone.
Bu konu hakkında konuşmamam gerektiğinin farkındayım, ama oraya yalnız gidecek olursan, kendimi suçlayacağım.
You're not going to make me swim alone.
Beni yalnız bırakmayacaksın.
You're not going home alone.
Eve tek başına gitmeyeceksin.
You're not going through this alone.
- Bunu tek başına atlatmayacaksın. - Keşke burada olsan.
- You're not going alone.
- Yalnız başına gitmiyorsun.
Oh, you're not going out there alone.
Oh, oraya yalnız gitmiyorsunuz!
But you're not going to be alone.
Ama yalnız olmayacaksın ki.
He's not going alone, you're going with him, coach.
Yalnız gitmeyecek, Sen de onunla gideceksin Koç.
You're not going anywhere alone.
Hiçbir yere yalnız gitmiyorsun.
- You're not going down there alone.
Angel, oraya tek başına gitmeyeceksin.
I'm going to give you the secret code to open the panic room from the outside. I don't want to do it if you're not alone.
Çünkü panik odasının kapısını dışarıdan açan gizli şifreyi vereceğim ve yalnız değilsen bunu yapmak istemiyorum.
You're not going alone.
Yalnız gitmiyorsun.
Go see her, but you're not going alone.
Git görüş onunla. Ama yalnız gitmiyorsun.
Sean, this is the reason why you're not going alone.
Sean, işte bu yüzden yalnız gitmiyorsun.
You're not going alone.
Tek başına gitmiyorsun.
You're not going to leave them here alone, are you?
Onları burada yalnız başına bırakacaksın, değil mi?
You're not going to die alone.
Yalnız ölmeyeceksin.
- -You're not going alone, are you?
- -Yalnız gitmiyorsun, değil mi?
You're not just going to stay alone with all your stuff?
Öyle tek başına mı oturacaksın?
We're not going to let you go through this alone.
Bu olayları yalnız başına geçirmene izin vermeyeceğiz.
Don't worry, you're not going through this alone.
Merak etme, bu sıkıntıyı tek başına çekmeyeceksin.
Now, you're not alone and we're going to push.
Yalnız değilsin ve iteceksin.
You're not going in there alone.
Oraya yalnız gidemezsin
You're not going to Montevideo alone.
Montevideo'ya tek başına gitmeyeceksin.
- I was going there alone. - Now you're not.
- Oraya yalnız gidecektim.
I'll give you a shot at this, but you're not going alone.
Bu konuda size bir şans vereceğim fakat yalnız olarak gitmiyorsunuz.
- You're not going alone.
- Tek başına gidemezsin.
Wait. you're not going anywhere alone.
Bekle. Hiçbir yere yalnız gitmiyorsun.
Dude, you're not going off alone.
- Dostum bunu yalnız yapmayacaksın.
But you're not planning on going home alone, right?
Ama akşam eve yalnız gitmeyi planlamıyorsun, değil mi?
You're not going up there alone.
Yalnız gitmiyorsun.
You're not going alone.
Yalnız gitmeyeceksin.
Because even when you're not sure where you're headed it helps to know you're not going there alone.
Çünkü nereye varacağından emin olmasan bile oraya yalnız gitmeyeceğini bilmeni sağlar.
you're not my type 58
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not wrong 99
you're not gonna die 103
you're not alone 369
you're not going anywhere 673
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not wrong 99
you're not gonna die 103
you're not alone 369
you're not going anywhere 673
you're not ready 114
you're not listening to me 216
you're nothing to me 17
you're not stupid 85
you're not making any sense 120
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not going 189
you're not listening to me 216
you're nothing to me 17
you're not stupid 85
you're not making any sense 120
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not going 189