You'rein Çeviri Türkçe
114 parallel translation
You rein that in.
Kendine hâkim ol.
- And you rein him in?
- Sen de onun hızını kesiyorsun.
You rein him in, Vic, or so help me God...
Onu durdur, yoksa karışmam.
Now you've changed your mind. Why don't you put a rein to your nimble imagination, girl?
Neden beynindeki çevik hayal gücünün dizginlerini tutmuyorsun
And let you have a free rein with all those men?
Ve bütün o erkekleri baştan çıkarmana müsaade mi edeyim?
But when you bear in mind your own struggles to rein in that notoriously political City Council, and realize the park's construction, it's you, Deputy Mayor, who should be singled out.
Ama o korkunç derecede politik Şehir Meclisini idare etmedeki ve parkın yapılması yönündeki çabalarınız düşünülünce asıl öne çıkması gereken sizdiniz.
- Who put you on such a tight rein?
- Seni kim dizgine vurdu? - Papaz.
What am I supposed to do, keep a rein on you 24 hours a day?
Sizi 24 saatliğine dizginlemek için, ne yapmamı öneririrsiniz?
I gave you free rein.
Seni yapman gerekenlerde özgür bıraktım.
You must keep a tight rein on him, Lord Nobukado.
Dizginlerini sağlama almalısın Nobukado.
You'rein business.
Sen başlıyorsun.
- I bet you keep him on a tight rein.
- Eminim onu kontrol ediyorsunuzdur.
Wesley, you are going to have to keep a... a rein on Dirgo.
Wesley, Dirgo'yu başıboş bırakmamalısın.
If even you admit your chances are nearly nil, why rein your life for...?
Şansının neredeyse sıfır olduğunu itiraf etsen bile hayatını neden dizginleyesin ki?
He was playing you and you couldn't rein yourself in, and now we can't trade him for Lilly.
Seninle oynadı ve sen de tuzağa düştün ve artık Lilly'yi takas edemeyeceğiz.
When a bearing rein is tightened, it pulls back your head... so that you have to carry it uncomfortably high.
Gergi kayışını gerdiklerinde, başınız geriye doğru çekilir ve... rahatsızlık verici bir şekilde yukarı kaldırmak zorunda kalırsınız.
If you can't keep a tighter rein on your lieutenants...
Yardımcıların üstündeki otoriteni sürdüremezsen...
You have free rein.
Her neyse, uygun gördüğünüz gibi yapın.
You have free rein.
- Evet.
He's giving the fanatics free rein lf l were in charge, I'd show you!
Fanatiklere, özerk bölgeler veriyor. Resmi bir görevim olsaydı, sana gösterirdim.
What God needs you to do is to rein in your basic instincts.
Tanrı'nın senden istediği temel içgüdülerine hâkim olman.
Well, you know women, always trying to turn you into someone else... that's why every now and then I have to make it very clear... that I will continue to ehh... give free rein... to the rest of my desires
Kadınları bilirsin. Sürekli erkekleri değiştirmeye çalışırlar. İşte bu yüzden birine bağlanamıyorum.
Isn't part of the breaking up process that you get free rein to whine to your friends?
Ayrılma olayının en önemli kısmı arkadaşlarına sızlanma özgürlüğü kazanmak değil midir?
Giving you free rein.
Dizginlerini bıraktı
You gave Darla and Drusilla free rein?
Darla ve Drusilla'yı başıboş mu bıraktın?
Like, if you would rein in your squad... and if you could be so kind as to keep us informed as to status.
Biriminizi düzene sokacak mısınız? Ve bizi durumdan haberdar edecek misiniz?
But have you ever asked yourself, Braca, why do they give us so much rein?
Ama kendine hiç sordun mu, Braca neden bize bu kadar dizgin vurduklarını?
Remember, I want you to give free rein to your imagination.
Unutmayın, hayal gücünüzü serbest bırakın.
If that patient finds out what happened because you can't rein in your yapper, then heads will roll, and I promise, yours and Ted's will be the first to go!
Sen çeneni tutamadın diye bu hasta neler olduğunu öğrenirse bir kaç kelle gidecektir, ve söz veriyorum, Ted ve senin kellen ilk gidenler olur.
You write the checks, I have free rein to do my work.
Sen çekleri yazacaksın, ben de işimi yapacağım.
I have to ask you to rein me in on this. I've been told I rumba like a rubber ball.
Benimle rumbayakalkarmısınız diye soracaktım, biraz sıkıldım da.
They may ship you off to school so rein it in a little
Aslında iyi bir çocuktu
You will have free rein to reshape the way things are, to create a world of your dreams.
Sen şeyler şekilde yeniden şekillendirmek için başıboş olacak, hayallerinizdeki bir dünya yaratmak için.
I have to rein you in.
Seni ben kontrol ediyorum.
Operationally, I give you free rein. I have and do so willingly but consult with me before acting pre-emptively on a personal matter.
Operasyon el olarak kontrolü sana bıraktım, ve bunu isteyerek yaptım kişisel meselelerde aniden harekete geçmen bir durum olsa bile bana mutlaka bildir.
You'd better rein in that temper of yours
Şu öfkeni dizginlesen iyi olacak.
- I can trust you to rein Paul in?
Paul'ü kontrol etmen için sana güvenebilir miyim?
We agreed you'd try to rein him in.
Sen onu sakinleştirecektin.
I understood myself to be sayin', joanie, i want to find a way to give you a looser rein.
Seni daha özgür... bırakmak istediğimi söyledim zannederim.
I'll give you £ 100,000 worth of investment... and you give me free rein over the spa.
Sana 100 bin sterlin vereceğim. Otelin işletmesini bana devredeceksin.
Little Paulie's out there looking for him to rein him in, but he was saying some crazy things about you.
Küçük Paulie dizginleyebilmek için onu arıyordu. .. ama senin hakkında kötü şeyler söylemiş.
They've asked you to rein me in, and you're doing it.
Senden beni dizginlememi istediler, sen de bunu yapıyorsun.
Well Tilman'll rein Lazerov in for goin'to my house but it doesn't mean you're safe.
O it eve gittiğinde Lazerov'a sert girişecektir. Ama bu, sizin burada güvende olduğunuz anlamına gelmez.
I'm not going to keep a tight rein on you, no one will shadow you.
Dizginlerinizi sıkı tutacak değilim. Kimse sizi takip etmeyecek.
To give you an idea where that anger will get you if you don't rein it in, I'll sign you up for the programme at Fox River.
Bu öfkeyi doğru yönlendiremezsen, neler olacağını görmen için, seni Fox River'da bir programa yazıyorum.
I asked Jordan to make you the executive creative director on my account... and to give you free rein to do whatever you want.
Benim portföyümde yaratıcı yönetici olman için Jordan'la konuştum. Ayrıca dilediğin gibi çalışman için dizginleri sana bırakacak.
I mean, if you'rein some kind of trouble... only of my own making.
Demek istediğim, başın dertteyse... - Kendim hallediyorum.
And I got a feeling you'rein some kind of trouble that you don't deserve.
Ve şu anda da, başının hak etmediğin belalarla dertte olduğunu hissediyorum.
You really need to learn to rein it in a little bit.
Biraz kendini tutmalısın.
I have free rein to say anything I want and you get into trouble if you try and stop me.
İstediğimi söylemekte serbestim ve sen beni durdurmaya çalışırsan başın belaya girecek.
How about i rein you to your favorite bevvy?
Favori içkin Rein'e ne dersin?
you're cute 195
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're welcome 5601
you're awesome 166
you're right 14205
you're so stupid 85
you're not my type 58
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're 4202
you're doing great 645
you're fired 1000
you're so mean 39
you're so cool 35
you're my rock 22
you're a good person 127
you're so sexy 27
you're so welcome 43
you're 4202
you're doing great 645
you're fired 1000
you're so mean 39
you're so cool 35
you're my rock 22
you're a good person 127
you're so sexy 27