You've got a point Çeviri Türkçe
141 parallel translation
You've got a point there.
Bu konuda haklısın.
You've got a point.
Aslında haklısın.
You've got a point there, Mr. Parker.
Burada haklısın, Bay Parker.
- You've got a point.
- Haklısın.
You've got a point there.
Güzel bir noktaya parmak bastın.
You've got a point there.
- Bak bunda haklısın. - Evet.
The whole point in having an answering service is to call them once in a while and see if you've got any messages.
Bir cevaplama servisinin olmasının tek anlamı... mesaj olup olmadığına bakmak için arada bir orayı aramaktır.
Undermined the competence of this firm to such a point that I'm afraid I've got no option, ahem, but to sack you.
Bu şirketin gücünü öyle bir noktaya indirdi ki korkarım başka çarem yok. Sizi kovmak zorundayım.
I'll bring a bag full over, but the point is, you've got to get at them.
Ben gerekenleri getiririm. Ama şu var ki ; onu yakalamalıyız ve bunu hızlı yapmalıyız.
You've got a point.
İyi cevaptı.
YOU'VE GOT A POINT RIGHT HERE.
Dokuz, dokuz puan daha.
All right. You've got a point.
- Tamam, haklılık payın var.
- You've got a point.
- Burada bir nokta var.
You've got a point.
Bu konuda haklısın.
Good, well said, you've got a point.
Güzel! İyi bir noktaya parmak bastın! Boş değilmişsin!
You've got a point.
Çok haklısın.
- A shame some was wasted. - You've got a point there.
- Bir kısmının ziyan olması çok kötü oldu.
Well, you've got a point there.
Bu çok doğru.
You've got a point.
Doğru söylüyorsun.
You've got a good point!
Haklısın.
You see, that although we've got one big peak there, there are various other peaks on the way. And since the rule in evolution is just to keep going uphill, when the ancestors of Nautilus came up the track here, up the path here and got to this point, that way uphill looked just as inviting, so to speak, evolutionarily, as that way. There are quite a lot of them.
Gördüğünüz gibi en tepede büyük bir zirve olmasına rağmen, yol üstünde birçok başka küçük zirve de var.
The point is that in a military state, or a feudal state, or what we would nowadays call a totalitarian state, it doesn't much matter what people think, because you've got a bludgeon over their head, and you can control what they do.
O tartışmasız yaşayan en büyük konuşmacıdır ve eğer benim programım yoluyla 500 bin, kayıtlarla birlikte milyonlarca insan onu dinlerse, çok mutlu olurum.
You've got a point
İyi bir noktaya değindin.
Hmm, you've got a point there.
Haklısın.
You've got a point.
Doğru bir noktaya parmak bastın.
Maybe you've got a point.
Doğru söylüyorsun.
Yeah, you`ve got a point.
Evet, iyi yakaladın.
The point is, she's upset, and you've got a problem.
Mesele şu ki karın üzgün ve bu senin problemin.
If you've got a point, why don't you make it and get out of my face?
Bir düşüncen varsa niye ortaya atmıyorsun?
Because since I'm just starting out, I've got a fresh point of view, and that's good for, you know, marketing, demographics...
- Dinle beni. Ne diyeceğini biliyorum. Klip yapmakla ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
You ´ ve got a point, Stig.
Çok haklısın, Stig.
" Well, if you put that way, I suppose you've got a point.
"Şey, olaya böyle bakarsak, galiba haklısın."
I finally realized, what's the point of having a gun for protection... if you've got no one to protect?
Sonunda fark ettim ki, kimseyi korumuyorsan koruma için bir silahının olmasının ne anlamı var?
I guess you've got a point there.
Bu makul bir argüman.
You've got a point.
Haklısın.
The point is you've got to write a letter, send a fax call Western Union, contact your congressional representatives...
Esas nokta şu ki dostlar, Mektup yazmak zorundasınız, fax göndermek zorundasınız, telefonlara bakmak, Western Union'ı aramak, kongre temsilcileriyle bağlantı kurmak zorundasınız.
You've got a point.
İyi bir noktaya parmak bastın.
You've also got a point.
- Sen her şeyi bilirsin zaten.
Once you've got one you really like using, you keep on using it until it falls apart and you have to get a new one. Only more emotional. Point is, I'm a one-woman guy, and Susan's a one-man woman.
Ben tek eşli bir erkeğim, Susan da öyle.
Look, Gates, I supported you on this as long as I could... but they've got a point.
Bak, Gates, elimden geldiğince seni bu konuda destekleyeceğim Fakat burada bir durum var.
You know, the way a man can come here from another country, and in just a short time here in America, he has embraced our way of living to the point where he wants to know if we got a warrant.
Adamın teki buraya başka bir ülkeden gelir, ve kısa zamanda Amerika'da, karşımıza çıkar ve arama iznimiz olup olmadığını sorma ihtiyacı duyar.
I don't mean to put too fine a point on this, but you've got a limited window of opportunity.
Kastım bu konu üzerinde gereğinden fazla durmak değil. Ama sınırlı bir fırsatın var.
Well, as a matter of fact, you've got a point there, Lyle.
İşin aslı, haklısın, lyle.
Yeah, you've got a point. On the other hand, I could just be a thief or something.
Ne demek istediğini anlıyorum. — Ben hırsızın teki de olabilirim.
I mean at a certain point you know she got him out of East Hollywood. They bought a place down in San Pedro.
Burada Bukowski, annesi ve babasıyla Longwood'daki evin arka bahçesindeler.
If we've reached the point where you're dragging my day, well then... we've got a problem... seriously. I'm depressing you?
Seni depresyona mı sokuyorum?
Comes a point where you got to let the kids go, and just be supportive of them.
Bir zaman gelir ki çocuklarınızın gitmesine izin vermeniz gerekir. Ve sadece onlara destek olmanız...
I think we surprised ourselves as we got up the icefield about 300m, and got up to a point where the ice is running through rock bands, and you've got vertical cascades.
Buz üzerine 300 m ilerlememiz bizi şaşırtmıştı, Buzun, kayaların üzerine dikey basamaklar halinde uzandığı bir noktaya gelmiştik,
You've got a point.
Bu da sizin görüşünüz.
You've got a good point, Pinocchio.
İyi bir noktaya değindin, Pinocchio.
Yes, you've got a point.
Evet, bunu söylediğin iyi oldu.
you've got this 65
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got the wrong guy 51
you've got it 213
you've gotta be kidding me 133
you've got a lot of nerve 17
you've got it all wrong 111
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got the wrong guy 51
you've got it 213
you've gotta be kidding me 133
you've got a lot of nerve 17
you've got it all wrong 111