You've got me Çeviri Türkçe
7,843 parallel translation
You've got to be kidding me.
- Şaka yapıyor olmalısın.
You can stay the night with me. My wife likes to have English company. That's very kind, but I've really got to get back.
geceyi benimle geçirebilirsniz karım ingiliz misafirleri sever bu çok nazikçe ama gerçekten geri dönmeliyim anne babamı ziyaret ediyor olmam gerekiyordu.endişelenirler anlıyorum.oların işi bu anne babalar endişelenir.
All I'm saying is I've got some ideas, and you're not going to be thinking those things about me when you see the pictures.
Bak, bütün dediğim birkaç fikrimin olduğu ve resimleri gördüğün zaman benimle ilgili o şeyleri düşünmeyeceksin.
Once when I was a baby, my sister was giving me a bath and left me there with the water running and my mom was downstairs running the vacuum, obviously couldn't hear anything, but she just got this feeling, you know?
Ben bebekken ablam bana banyo yaptırıyormuş ve su hala akıyorken beni küvetin içinde bırakıp gitmiş annem de aşağıda süpürge yapıyormuş ve hiçbir şey duymaması gerekiyordu ama annelik sezgisiyle hissetmiş.
All right, after school, you go to the hardware store and you buy all the rope that Eddie's got, and then you come home, you pull me out.
Pekala, okuldan sonra hırdavatçıya git ve Eddie'de ne kadar varsa bütün halatları al, sonra eve gel ve beni dışarı çek.
I have CCTV footage of you killing your friends, and I've got enough money to make sure you never find me.
Elimde arkadaşlarınızı öldürdüğünüzü gösteren kamera görüntüleri var ayrıca beni bir daha bulamayacağınızdan emin olacak kadar çok da param var.
I mean, you've got to see the way I eat an avocado and you'll be like that's you know, do that to me.
- Evet, çok. Avokado yiyişimi görsen "Bunu bana yapsana" olursun.
Lainey, you've got to be kidding me!
Lainey, şaka yapıyorsun...
- I've been at the job you got me, working.
Neredeydin? - Bana verdiğin işte çalışıyordum.
Well, you've got me so far.
İlgimi çektin.
You've just got to give me a minute to reload.
İzin ver de silahı doldurayım.
That reminds me, we got new brochures and I want you to see the new brochures.
Aklıma yeni broşürlerimiz olduğu geldi ve onları görmeni istiyorum.
You've got to help me.
Bana yardım etmelisin.
I've got problems. - Can you get me out of here?
Bence sorun var.
Yeah, well it's the closest thing I've got, so... you have me, now.
En azından ona yakın bir şey. Artık ben varım.
Kate, you've got to tell me something.
Kate, olanlari anlat bana.
You've got to be shitting me, man.
Benimle dalga geçiyorsun, dostum.
You've got a $ 65,000 reward out on me.
Başıma 65.000 dolar ödül koydunuz.
But knowing that I've got the support and the trust of every single one of you gathered here tonight, that's what keeps me going.
Ama bu gece buraya gelen herkesin desteğine ve güvenine sahip olduğumu bilmek beni ayakta tutuyor.
You've got to trust me on this. Don't go outside.
Bu konuda bana güvenmen gerek.
Mom. Whatever you've got to tell me you gotta tell me fast.
Anne, her ne söylemen gerekiyorsa hızlı söylemelesin.
I cre me? and got what you wanted? ace.
Ben iman ve istediğini aldı.
We've got a head count at five. There's you, me...
Toplam beş kişi kaldık.
Oh no, don't tell me you've got Grymp-ed again.
Olamaz, yine mi hazımsızlık çekiyorsun?
♪ You and me, we got off a fetti ♪
Sen ve ben, arkadaş olmalıyız
♪ But now look at what you've done, you got me down on my knees ♪
Ama bak, şimdi ne yaptın, Beni dizlerimin üstüne çöktürdün
Now, once you've got her good and rattled then you call for an ambulance, but really you're calling for me.
Kadını iyice yoğurup hazırladıktan sonra ambulans aramak için telefonu çıkaracaksın ama aslında beni arayacaksın.
You're telling me within an hour of running a search, everything we've got on these two has been deleted from the system?
Bir saatlik bir çalışma sonunda onlarla ilgili her şeyin sistemden silindiğini mi söylüyorsun?
Could you prescribe some tranquilizers for me? I've got some here.
- Bana biraz sakinleştirici yazar mısın?
You wanted to fuck me, we got drunk and we fucked.
Beni sikmek istedin, sarhoş olduk ve sikiştik.
Kung never got me any help only equipment which means it's only you and I.
Kung bana ekipmande hiç yardımcı olmadı... Yani sadece sen ve ben varız.
Let me know when you've got the girl.
Kızı aldığınızda bana haber verin.
You've got to help me find my daughter, Chris.
Kızımı bulmama yardım etmelisin, Chris.
Give me what you've got.
Mevcut bilgileri paylaş.
- You stole it from me, and now I've got nothing.
Paramı çaldın, şimdi de beş parasız kaldın.
Look, you've got to give me something.
Bana bir şey vermelisiniz.
- You've got to believe me.
- Bana inanmalısınız.
I mean, you're my best friend, and you've got a friend in me.
Aynı zamanda benim en iyi dostumsun ve dostunum ben senin.
We stick together, and we can see it through,'cause... you've got a friend in me.
Ver elini, gel bir olalım. Dostunum ben senin.
You've got to be kidding me.
Dalga geçiyorsun!
You're asking me to believe that Max somehow got the information about the Urca out of this man's head, murdered him and then one of her own girls, and then somehow managed to convince Captain Flint and the rest of his crew that the Urca gold had disappeared?
Benden, Max'in bir şekilde adamdan Urca altını bilgisini aldığını onu ve kendi kızlarından birini öldürüp bir şekilde Kaptan Flint'i ve tayfasını altının kaybolduğuna ikna ettiğine inanmamı mı bekliyorsun?
I don't know what you want, you've given me one word answers since I got here!
Ne istiyorsun bilmiyorum ama, buraya geldiğimde bana söz verdin cevaplayacağım diye!
There was no way she could have got to me without putting herself, and you... in a lot of danger.
Kendini ve seni oldukça büyük tehlikeye atmadan bana ulaşmasının imkanı yoktu.
If you look around you, we've got people living in Australia and coming here from all around the world and I look upon it as one of those big old camp oven stews, and in that big old stew, we've got peas, corn, carrots and celery and a few beans, and we've got a bit of rough old, tough old Territory beef like me.
Etrafınıza baktığınızda Avustralya'da yaşayan insanların tüm dünyadan insanların yaşadığını görürsünüz ve tıpkı büyük bir tenceredeki bezelye, mısır, havuç, kereviz, biraz fasulyeli ve biraz da benim gibi kart et koyulmuş koca bir yahni gibidir.
You've got to be fucking kidding me.
Benimle dalga mı geçiyorsun ulan?
But you've got to be straight up with me.
Tüm hikâyeyi bilmeliyim.
You've got to give me the real scoop.
Bana hikâyeyi anlatman gerek.
I also know that it was me and your super agent who got you that in-person with Miami.
Ayrıca ben ve süper temsilcin sana Miami'yle yüz yüze görüşme ayarladı.
I just got humiliated by a fucking teenager at TechCrunch Disrupt, and you give me this tampon ad?
TechCrunch Disrupt'ta bir sikik bir çocuk tarafından küçük düşürüldüm ve siz bana bu tampon reklamını mı veriyorsunuz?
I've got some bad news, and you're gonna hear it eventually, so you might as well hear it from me.
Bazı kötü haberlerim var. Eninde sonunda duyacaksınız, benden duysanız daha iyi.
You've got a gun, get me.
Silahı var, tut şunu.
you've got this 65
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got the wrong guy 51
you've got it 213
you've got a lot of nerve 17
you've gotta be kidding me 133
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got the wrong guy 51
you've got it 213
you've got a lot of nerve 17
you've gotta be kidding me 133