You can't be in here Çeviri Türkçe
356 parallel translation
Miss Wire's private secretary, Camille here, doesn't have you in her appointment book and she can be very mean.
Baya Wire'ın özel sekreteri Camille burada. Randevu defterinde yoksunuz ve çok sinirlenebilir.
Can't you see what hope there'd be if everyone in the world knew there was nothing else but what we have here?
Dünyadaki herkes öteki dünya diye bir şeyin olmadığını bilseydi... umut nasıl var olabilirdi, düşünebiliyor musunuz?
- Thursday we'll be in the car... - You can't leave here.
- Perşembe günü gidiyoruz.
Duke, you can't be in here.
Duke, burada duramazsın.
You can foul up in training and be sent back here for execution of sentence... or you can foul up in combat... in which case I'll blow your brains out... or you can do as you're told, in which case you might just get by.
Eğitimi başaramayıp cezanızı çekmek için geri gelirsiniz savaşta çuvallarsınız... ´ ´... bu durumda beyninizi dağıtırım ya da denileni yaparsınız ve paçayı sıyırırsınız.
You are aware you can't be arrogant in here.
Burada küstahlık yapamayacağının farkındasındır.
Why don't you do that outside where God can hear better, cos I'll be talking in here.
Tanrı'nın seni daha iyi işitmesi için dışarıya çıksan,... burada ben konuşacağım da.
Look, I don't want to rush you soldier, but it's going to be dark in a couple of hours and we can't hang around here.
Acele etmek istemiyorum ama iki saat içide karanlık basacak. ve biz buralarda kalamayız.
Please take some days off at work You'll have to be in charge here I can't do that, dad I'm an engineer
Lütfen işinden izin alıp.... burada yerime bakıver baba yapamam
- You can't be in here.
- Buraya giremezsin.
Those bastards can't harm you here in prison but they'll surely do so on the way, please be careful
Bu soysuzlar seni hapishanede öldüremedi Ama yoldayken mutlaka girişimde bulunurlar, dikkatli ol biliyorum
What with the Chinese on one side and the American fleet on the other, down here's the only place in Hong Kong you can't be bugged.
Bir tarafta Çin donanması diğer tarafta ABD donanmasıyla, Hong Kong'da tek rahatsız edilmeyeceğiniz yer burası.
Even though you've done these terrible things... you're normal, you can't be shut up in here... with these hopeless cases.
Yaptığın bunca şeye rağmen.. sen normalsin. Seni burada tutamayız.
I can't tell you what a pleasure it is for me to be here appearing in the Muppet cabaret,
Burada, Muppet Tiyatrosunda sizlerle olmaktan ne kadar memnun olduğumu anlatamam.
I can't tell you the number of times I thought about a scene just like this but I never thought I'd be sitting here with a knot in my stomach.
Böyle bir anın hayalini kaç kez kurduğumu anlatamam sana ama burada otururken, midemde bir düğüm olacağını hiç düşünmemiştim.
Hey, look, no kidding, you can't be in here while I'm doing a show, okay?
Bak, şakayı bırakın, burada ben şov yaparken duramazsınız, tamam mı?
Now, you might say she shouldn't be here in the first place, but she lodged a complaint, so what can I do about it?
Bizim ülkemizde olmamalıydı aslında ama şikâyetçi olmuş işte. Ben ne yapabilirim?
You can't be in here.
Burada bulunamazsınız.
And since I'm standing here in front of you, I can't very well be on the phone, can I?
- Senin karşındayım, o halde seninle telefonlaşmıyorum.
- Ambulance car will be here in 5 minutes, I'd stay with you but..... I can't, your brother would kill me.
Ambülâns 5 dakika içinde burada olur. Yanında kalırdım ama kalamam çünkü biraderin beni öldürür, Bay Cvorovic.
- You can't be in here.
- Burada olmamalısın.
Amanda, you can't be out here in daylight.
Amanda, gündüz burada olamazsın.
Well, from the first moment I heard you were in New York... all that mattered to me was finding'you. You can't be happy here.
New York'ta olduğunu öğrendiğim anda önemli olan tek şey seni bulmak oldu.
Chris you can't be in here.
Chris, buraya gelemezsin.
I can't imagine that you were encouraged... to get away with that at school in England... but I can certainly guarantee you won't be given... the opportunity to repeat such behavior here.
İngiltere'deki bir okuldan referanslı gelmeni hala aklım almıyor. Fakat şunu kesin olarak diyebilirim ki, böyle bir şeyi bir daha asla tekrarlama fırsatı bulamayacaksın.
Sir, you can't be in here.
Bayım, burada olmamalısınız.
Can't tell you what to do with the rest of your life, Chantelle... but I know you don't want to be spending no five hours of it in here.
Sana hayatının geri kalanında ne yapacağını söyleyemem, Chantelle fakat eminim ki onun beş saatini burada harcamak istemezsin.
I can stand here watching you try to destroy everything I've ever wanted in my life wanting to smash your face with my fists because you won't even make the slightest effort to opt for happiness and still know I love you.
Burada durup, gün be gün, yumruklarımla yüzünü dağıtma isteği duyarken hayatımda her zaman istediğim şeyleri yok etmeye çalışmanı izleyebilirim, çünkü, sen en küçük bir çaba bile göstermeyip, mutluluk ve seni hala sevdiğim gerçeği için bir çaba göstermeyeceksin. "
- Sam, you can't be in here.
- Sam, burada olmaman gerekir.
- You can't come in. - Daddy, I'll be right here!
- Babacığım, burada bekliyorum ben!
You can't be in here.
Buraya giremezsiniz.
I feel a great sympathy for what you've been through, alone here on this planet, but I don't think that you can really be in love with me.
Yaşadığın şeylere büyük sempati duyuyorum, bu gezegende yalnız kalmana, ama beni gerçekten seviyor olabileceğini sanmıyorum.
Mister, I told you, you can't be in here harassing folks.
Bayım, buraya girip, insanları rahatsız edemezsin.
You can't come in here like that.
- Sende kimsin be adamım! - Buraya bu şekilde giremezsin!
You can't be long outdone by Jane, when here are officers enough in Meryton to disappoint all the young ladies in the country.
Jane'den geri kalamazsın. hem de Meryton'da kalp kıracak bu kadar subay varken.
- You can't be in here, Dr. Greene.
- Burada olamazsınız Dr. Greene.
All the Ocampa here are connected in a way that can't be put into words, and if you develop your abilities far enough,
Bütün Okampalar, bu şekilde, hayallerinin de ötesinde bir şekilde bağlıdırlar.
You can't be in here.
Gelmemeliydin.
Okay, I'll just stay a sec. No... You can't be in here.
Çok kısa kalacağım.
If so many of you can't talk, it's going to be more quiet in here.
Herkes konuşmak istiyorsa, burada da bu kadar öğretmen olmalı.
Do you know anyone here who might have an interest... in buying weapons that can't be seen or traced until it's too late?
Çok geç olana kadar fark edilmeyen silahları satın alabilecek birini tanıyor musunuz?
It's taken me 14 years to learn to live without you... and I don't believe that here in this place you can ever be mine.
Sensiz yaşamayı öğrenmem 14 yılımı aldı ve burada, bu yerde asla benim olamayacağını düşünüyorum.
They won't be here for five hours, and need I remind you a lot can happen in that time.
O gemiler ancak beş saate burada olacak ve hatırlatmalıyım ki bu zaman diliminde birçok şey olabilir.
You can't be in here.
Burada kalamazsın.
They can't grow food or nothing. Yeah, so it'd be really cool if you would let Marvin and all his people come live here.
Evet, Yani Marvin'in ve halkının burada yaşamasına izin verirseniz süper olur.
You can't be in here.
Burada olamazsın.
- Fuck you and fuck your wife. - Hey, you can't be in here.
Senin ve karının canı cehenneme.
You can't be in here.
Buraya girmen yasak.
You shouldn't be in a place like this, but I can't leave you here.
Böyle bir yerde olmamalısın ama seni burada da bırakamam.
Here come Dube and his beautiful wife! This is your tent! You can't be in the rain.
Dubey, Dubey, gel hadi, su geçirmez.
Here's another unfortunate pack of mutants who ought to be penciled in for a sudden visit from the angel of death, these guys, these guys who can't tell you about a phone call they had without giving you this shit,
Ölüm meleğinin ani ziyaretiyle Kalem saplanılması gereken Bir özürlü mutant grubu daha, bunlar,