English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You can't believe it

You can't believe it Çeviri Türkçe

1,182 parallel translation
I can't believe you would throw it in my face.
Yüzüme söyleyediğine inanamıyorum.
I can't believe it. I can't believe you made me do that on the air.
Beni canlı yayına aldığına inanamıyorum.
You can't believe it, Wendy.
İnanamazsın, Wendy.
You're kiddin'me. I can't believe it.
Dalga geçiyorsun İnanamıyorum.
I can't believe it's really you! You look just like yourself, only older.
Gerçekten sizsiniz, biraz daha yaşlı görünüyorsunuz sadece.
Dear Angel, I was at church Easter Sunday... and the minister was talkin about the mystery of faith... how easy it is to doubt what you can't prove... and how even though none of us saw the miracle in the Lord's tomb that day... alls we had to do was believe in it hard enough and it would be true.
Sevgili Melek, Paskalya Pazarı'nda kilisedeydim... ve rahip inancın gizemi hakkında konuşuyordu... kanıtlayamadığın şey konusunda ne kadar kolay şüpheye düşebileceğine... ve o gün hiçbirimiz Tanrı'nın türbesinde mucizeyi görmesek de... tek yapmamız gereken buna sıkı bir şekilde inanmaktı ve böylece o gerçek olacaktı.
I never laughed so hard, I swear to God. I just can't believe you might miss it. Oh.
- hiçbir zaman çok kaba gülmedim, yemin ederim.
Quick review, Nicole. You get out of the car, run up past the sculpture, you see the skywriting says, "Help", and you realise everything has gone wrong and you can't believe it.
Nicole, arabadan çıkıyorsun, heykeli geçene kadar ilerliyorsun gökyüzünde "Yardım edin" yazdığını görüyorsun ve her şeyin ters gittiğini anlıyorsun ve buna inanamıyorsun.
- You meet this wonderful guy, and you can't believe that something so wonderful can happen to you, so you ruin it.
- Harika bir adamla tanıştın başına bu kadar iyi bir şeyin gelebileceğine inanamadın ve onu mahvettin.
- l can't believe it's you.
- Sen olduğuna inanamıyorum.
- And I can't believe it's you.
- Ben de sen olduğuna.
I just can't believe it's you.
Sadece bunun sen olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Bunun gerçekten sen olduğuna hiç inanamıyorum.
Wait till you try my southern fried I-can't-believe-it's-not-chicken.
Güney usulü, kızarmış "İnanamıyorum, şaka gibi!" tavuğumu yiyene kadar bekle.
Believe me, you have every right to be upset, and I can't talk about it right now, but I will.
İnan bana, kızmakta haklısın, ve şu anda konuşamam, fakat anlatacağım.
It'll be okay. Abby, I can't believe you're making meat.
Abby, et yemeği yaptığına inanamıyorum.
- sweetie, I already have keys to your apartment - no you don't, because these are keys to my new apartment apartment D, upstairs can you believe it?
Millet! Alkışlar dostum Berg'e! Pekâlâ günışığı!
I can't believe I found you. What is it?
Ajan Scully?
I can't believe you... it's bad enough what you did to me tonight, but you don't even care how I feel about it.
İnanamıyorum. Bu gece bana yaptıkların yeterince kötüydü. Ama ne hissettiğimi bile umursamıyorsun.
You're here. I can't believe it.
Buradasın.
I can't believe it, you did.
İnanamıyorum, söyledin.
Her pussy gets so wet, you can't believe it.
Vajinasi o kadar çok ıslanabiliyor ki, inanamazsın.
And since I am the ranking officer if you don't like it, I believe you can go to hell.
Gemideki en üst rütbeli subay benim. Bunu beğenmiyorsan cehenneme kadar yolun var.
you can't believe how bad it was.
Ne kadar kötü olduğuna inanamazsınız.
The glorious I.R.A.! I can't believe you. It's your father you've become.
İnanamıyorum bu yaptığına, babanın bir kopyası olup çıktın
The storm... you can't believe how bad it was.
Fırtınanın ne kadar kötü olduğuna inanamazsın.
'Cause you just can't believe, that it's me.
Çünkü ben olduğuma inanamıyorsun.
- I can't believe you went back for it.
Onları almak için döndüğüne inanamıyorum.
I know you can't believe it, - but I happen to be serious about this.
İnanmadığını biliyorum ama bu konuda ciddiyim.
I can't believe you did it.
Bıraktığına inanamıyorum.
I can't believe you won't just admit it.
Bunu kabullenmeyeceğine inanamıyorum.
You know I can't believe it When you say that you don't need me
Dediğinde ihtiyacım yok sana İnanmiyorum buna
I can't believe you're willing to just throw it all away so easily.
Her şeyden bu kadar kolay vazgeçebildiğine inanamıyorum.
If you believe in something strongly enough, you can't ignore it... even if it means breaking a few rules.
Eğere birşeye yeterince güçlü bir şekilde inanacak olursan onu yok sayamazsın... hatta, bir kaç kuralı çiğneme anlamına gelse bile.
Grace, I can't believe you're into it.
Grace, bundan hoşlanamazsın.
I can't believe the power that brought you two back would make a mistake Unless it was me.
... Hissediyorum... ikinizi geri getiren gücün bir hata yaptığına inanamıyorum ben yapmadığım sürece.
To tell you the truth, I can't believe I've made it this far.
Doğrusunu söylemek gerekirse, buralara kadar gelebildiğime inanamıyorum.
But I believe you can't make it.
Ama galiba yapamayacaksın.
I can't believe you found it.
Onu bulduguna inanamiyorum.
As you can see, I don't believe it.
Her ne kadar inanmasamda.
I can't believe it isn't a disappointment to you!
Asıl senin memnun olmamana şaşırıyorum!
I can't believe you made me say it again.
Bana tekrar söylettiğine inanamıyorum.
I know it's hard to believe but I am not so old that I can't relate to what you might be going through.
inanmakta zorlanablirsiniz Ama ben duyduklarinizdan daha farkli Biri olabilirim.
Larry hasn't done stand-up in nine and a half years, if you can believe it.
Larry dokuz buçuk yıldır stand up yapmadı, inanır mısınız bilmem.
- Can't believe you've seen it!
- Onu izlediğine inanamıyorum!
- Coming from you, I can't believe it.
- Söyleyen sen olunca, inanamıyorum.
I helped him move some crates a couple of weeks ago up to his garage. I can't believe it. You've got nothing to hold me on.
Bir iki hafta evvel ona taşıması için yardım etmiştim inanamıyorum.Beni burada tutacak hiçbir şeyiniz yok... satıyorum... satıyorum... saaaaatttım.
I can't believe you have to write it down.
Yazman gerektiğine inanamıyorum.
I knew it. I can't believe you snooped in my room.
Biliyordum. Gizlice odamı aradığına inanamıyorum.
I can't believe that fake ID worked It doesn't even look like you.
Sahte kimliğin işe yaradığına inanamıyorum. Sana benzemiyordu bile.
I can't believe you did it.
Bunu yaptığına inanamıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]