You can't have it all Çeviri Türkçe
184 parallel translation
Colonel, all I can say is, you can't have your cake and shoot it, too.
Albay, söylemem gerekir ki insanları vurarak hiç bir şey elde edemezsiniz.
If you were working for me, all I can say is that you wouldn't have time for it, either.
Benimle çalışıyor olsaydınız sizin için de vakit olmazdı.
All you have to say is, "I'm sorry, can't make it."
"Kusura bakmayın" demen yeterliydi.
Perhaps a man like you can't realize what it is to have a conscience... and no memory at all.
Senin gibi bir adam, bu tür bir bilginin getireceği sonuçları... algılayamayabilir.
You can't have it all, baby.
Her şeye sahip olamazsın bebeğim.
Perhaps if you'd be kind enough to tell us what your problem is then we could all have a go at discussing it or something. I can't.
- Eğer problemi bize anlatmak nezaketinde bulunursanız, biz de o konuyu tartışabiliriz.
- You can't have it all your own way.
- Her şey istediğin gibi olamaz.
You can't have it all, don't you think?
Her şey sahip olamayız değil mi?
You tear off half of the nail, bruising the spots where it is attached to the flesh ; you tear away the cuticle nearly all the way back to the top joint until beads of blood start to appear, until your fingers are so painful that, for hours, the slightest contact is so unbearable that you can no longer pick things up and you have to go and immerse your hands in scalding hot water.
Tırnağının yarısını koparıyorsun, etine tutunduğu yerden sökerek kaldırıyorsun ölü derileri artık kanayana parmakların saatlerce en ufak temasta hiç bir şeyi tutamayacak, artık dayanamayıp elini sıcak suya sokacak derecede acıyana kadar.
Yes, I brought the chocolate chip ice cream home and you can't have it until you eat all your dinner- -
Evet, dondurmayı getirdim ve yemeğini bitirmeden yiyemezsin.
Is it all right if I watch you when you have your eyes shut and when you can't see me?
Gözlerin kapalıyken ve beni göremiyorken... seni izleyebilir miyim?
Maybe so. You can talk about freedom all you want, but still don't know what it's like to have to fight for it.
İstediğin kadar özgürlük hakkında konuşabilirsiniz ama bunun icin savasmanın nasıl olduğunu bilemezsiniz.
I told you, you can't have it all. Nobody can. Not me, not anybody.
Her şeye birden sahip olamayacağını söylemiştim sana, kimse olamaz.
You're all saying how can he let her do it! Doesn't he have any shame?
Nası ona izin verdiğimi, hiç utanmadığımı mı merak ediyorsunuz.
- All I got is 30. - Then you can't have it. But I must.
- sadece 30 $'ım var - o zaman unut gitsin ama almalıyım.
~ No one told you you can't have it all ~
~ No one told you you can't have it all ~
Whenever you're having a nightmare like that and you can't get out of it, all you have to do is say, "One, two, three, wake up." One, two, three, wake up.
"Bir, iki, üç, uyan."
I know. I know they can't harm you but I think it can't hurt to have all the information you can about what's going on.
Sana zarar veremeyeceklerini de biliyorum ama ortalıkta dönen şeylerden haberdar olmanın bir zararı olmaz.
Ironic, isn't it... that I can share with you, of all people, what I have hidden from everyone all my life.
İronik, öyle değil mi- - bu güne kadar herkesten gizlediğim duygularımı sizinle böylesine paylaşabilmem.
How is it you don't have a clue who you were before you came to us, but you can remember all that?
Bunca şeyi anımsıyorsun ama, nasıl oluyor da kim olduğuna ilişkin hiçbir bilgin yok?
Unless he can prove that you are you and that you have heard what it ´ s all about, it won ´ t count.
Tebliğ, senin kim olduğunu kanıtlayana kadar geçerli değildir.
And well it's true, we all do have our little fantasies, you were wrong to think that men like you can't be in them.
Hepimizin küçük fantezileri olduğu doğru olduğuna göre, senin de erkekleri, onlardan biri olamazmışsın gibi düşünmen yanlıştı. Seksi.
Isn't it weird how parents have all these expectations for you... before you can even have them for yourself?
Ailelerin çocuklarından beklentileri ne kadar garip değil mi hem de daha senin kendinden bir beklentin yokken.
In fact, you can't help but have starships and holodecks and chicken soup, because it was all determined 20 billion years ago!
Gerçekte sen yardım edemezsin ama yıldız gemileri ve sanal odalar, tavuk çorbası,... Çünkü tümü 20 milyar yıl önce olmuştu.
bah, anyway, i should have done it myself - above all, when you get to Paris, call your mom.It's important to have a mom, as it's wonderful to have kids can i drive you?
Her neyse, benim yapmam gerekiyordu aslında. - Onunda ötesinde, Paris'e vardığında anneni ara. Bir anneye sahip olmak önemlidir, tıpkı bir evlada sahip olmanın harika bir şey olması gibi.
Because I have my own life, and I can't live it when I'm busy trying to prove myself to you all the time, trying to prove I won't betray you!
Çünkü benim kendi hayatım var ve her zaman sana kendimi ispat etmeye çalışarak, Sana ihanet etmeyeceğimi göstermeye çalışarak yaşayamam.
You can't have it all, Mahmud.
Hepsini birden alamazsın Mahmut.
It's all you can do, or else you wouldn't have brought me here.
Ya da tek yapabileceğin, yoksa beni buralara getirmezdin.
I can't tell you how amazing it is to have dinner with my son after all that's happened.
Olan biten her şeyden sonra oğlumla yemek yiyebilmenin ne kadar harika olduğunu söylemeliyim.
I may have gone a little overboard but I figure we can afford it because of all the money we're gonna save growing our own food Well, you don't eat vegetables so unless we can grow a Ring-Ding bush
Dersimizin devamında, İsa'nın doğumundan sonra iç tasarımdan kısaca bahsedeceğiz.
But what makes us think we can understand all the complexity of the universe, let alone reduce it to a single theory of everything? We have R mu nu minus a half g mu nu R - you remember how this goes - equals eight pi g T mu nu.
Ve biz, böyle bir ana denklem olduğunu düşünüyoruz çünkü yaklaşık son ikiyüz yıldır evreni anlama çabalarımız bizi, hepsi de çok çeşitli yönlerden aynı hedefi gösteren sonuçlara ulaştırdı.
All you have to say is, "I don't feel up to it."
tek söyleyeceğin canım istemiyor demek.
Who's married. - Well, you can't have it all.
Ve evli. — Her şeye aynı anda sahip olamazsın.
I've got some milk but I can't let you have it all.
Südümün tamamını alamana müsade etmeyeceğim
Joe can't go, and I have all this work I have to do, but it would really help everyone out if you would take her.
Joe gidemiyor, benim yapacak bir sürü işim var. Onu götürürsen herkes için iyi olur.
You can't have it all.
Hepsi birden senin olamaz.
But, gentlemen, what we can't forgive... what I can't forgive ever is how we... you, me, this administration, all of us... how we turned away from those streets in West Baltimore... the poor, the sick, the swollen underclass of our city trapped... in the wreckage of neighborhoods which were once so prized... communities which we've failed to defend... which we have surrendered to the horrors of the drug trade... and if this disaster demands anything of us as a city... it demands that we say "Enough."
Ama beyler, affedemeyeceğimiz şey ise benim affedemeyeceğim şey ise nasıl siz, ben, bu yönetim, hepimizin West Baltimore'daki bu sokaklara sırt dönmemiz. Şehrimizin fakir, hastalıklı bir kısmı bir zamanlar çok değerli olan bu mahallelerin enkazına sıkışıp kalmış. Korumayı başaramadığımız uyuşturucu ticaretinin korkulu dünyasına teslim ettiğimiz topluluklar.
Hey, if you think about it, she appreciates you so much that she can't wait to have a bunch of little Roberts running all over the place.
Hey, aslında bir düşünürsen, bütün bunları evin içinde küçük Robert'lerin koşuşturmasını daha fazla bekleyemediğinden yapıyordur.
Because you're like all the others..... when you get horny, you have to fuck someone..... and if you can't do it with me, you'll do it with someone else.
Çünkü hepiniz aynısınız azdığınız zaman, becerecek birini bulmanız gerekiyor ve bunu benimle yapamayacağın için, hemen başkasını bulacaksın.
Lindsay, the only reason you want Tobias is because you can't have him, and the second that you can have something, all of a sudden you don't want it.
Lindsay, Tobias'ı istemenin tek nedeni ona şu anda sahip olmaman. Eğer birşeyi elde edersen birden onu istememeye başlıyorsun.
I wish to hell that you didn't have to be part of this, that I could just make it all stop, but I can't.
Bunun bir parçası olmamanı, tüm bunları durdurabilmeyi çok isterdim, ama yapamam.
I can help you guys fight the demons. You don't have to do it all the time.
İblislerle savaşmanıza yardım edebilirim hep yapmanız gerekmez.
You tell them they can't have something, and it's all they want.
Bir şeyi alamayacaklarını söylersen, tek istedikleri o olur.
man, if my fucking ex-wife asked me to take care of her fucking dog while she and her boyfriend went to honolulu, i'd tell her to go fuck herself. why can't she board it? first of all, dude, you don't have an ex.
Dostum, kahrolası eski karım, erkek arkadaşıyla Honolulu'ya giderken benden kahrolası köpeğine bakmamı isteseydi ona, git kendini becer derdim.
You can't teach it to us, ma'am because we have to find our Heartsongs all by ourselves.
Bize öğretemezsiniz ; çünkü hepimiz gönül şarkımızı kendimiz bulmalıyız, öğretmenim.
- You can't have it all, baby.
- Herşeye birden sahip olamazsın bebek.
But you can't have it all.
Ama hepimize birden sahip olamazsın.
You can't have it all.
Onu alamazsın.
To have worked so hard, against all the obstacles of no money and with people saying : "You can't make that movie. It makes no sense", getting the audiences to love it, at that point... And then, they have this unknown board - that was apparently doing it for the filmmaker...'cause that's kind of the whole mantra - saying I couldn't have my meaning.
Parasızlık gibi, insanların "böyle film mi olur, hiçbir anlamı yok" sözleri gibi engellere rağmen bu kadar çok çalışmışken o sırada seyircilere filmi sevdirmişken..... meçhul bir kurul çıkıyor ortaya, görünürde bunu filmin yapımcısı için yaptıklarını papağan gibi tekrarlayarak benim istediğimi ifade edemediğimi söylüyor.
Since you work like a slave all day and don't have any time to enjoy your own money, can I have it?
Madem her gün kölelik yapıyorsun ve kendi paranı harcamaya zamanın yok ben alabilir miyim?
Yeah, well, we have to do it in court all the time. If you can't explain it to a jury, then the bad guy usually walks, and we don't like it when the bad guy walks.
Eğer jüriyi ikna edemezsek, o zaman kötü adamlar serbest kalır, ve biz de kötü adamların serbest kalmasından hoşlanmayız.