You can eat it Çeviri Türkçe
491 parallel translation
You can eat it in heaven.
Cennette istedğin kadar yiyebilirsin.
You can eat it on the cart later
Daha sonra arabada yiyebilirsin.
You can eat it, you weave it and you wear it.
Yiyebilirsin, dokuyabilirsin, giyebilirsin.
If you're hungry you can eat it
Karnın açsa eğer, onu yiyebilirsin.
I hope you can eat it.
Umarım yiyebilirsin.
You can eat it even if you're not hungry.
Aç olmasan da yiyebilirsin.
You can eat it... It's really good!
Onu yiyebilirsin... çok lezzetlidir!
You put the candy in here and when you lift the head, the candy comes out and you can eat it.
Şekeri buraya koyarsın... ve ucunu yükselttiğinde şeker çıkar ve onu yiyebilirsin.
You can eat it
Yiyebilirsin!
You can eat it, if you want.
İstiyorsan, bunu yiyebilirsin.
- Look, you can eat it raw, first quality.
- Bak, çiğ çiğ yiyebilirsin, birinci sınıf.
It's only because this is a big number ( of rotten ones ), If you look throughly, there are a lot of things you can eat.
Artık küflenmeye başlamış olsalar da iyice bakarsanız yiyecek çok şey çıkar.
If you eat it, you can be as strong as him.
Kazanmak istiyorsan bunu yemen gerek.
No, you can't eat it!
- Hayır! Onu yememelisin!
- You can't eat it.
- Onu yiyemez.
You can't have your cake and eat it...
Pastanı hem yiyeceksin, hem olsaydı demeyip istemeyeceksin.
Eat a lot, you can eat all of it
Çok ye, hepsini yiyebilirsin.
And that you can eat whatever you want as long as it's easy to digest.
Sindirimi kolay olduktan sonra ne istersen yiyebilirsin, derler.
As long as it's easy to digest, you can eat whatever you like.
Sindirimi kolay olduğu sürece... ne isterseniz yiyebilirsiniz.
- Eat it, whether you want it or not.
- Ye ye, canın istese de istemese de.
You gotta eat dirt before you can analyze it, sweets, and I think that quickly eliminates you.
İncelemeden önce pisliği yemelisin tatlım. Bu durumda sen eleniyorsun.
Better, it's hard to eat gold, but cheese you can eat.
Daha iyisi, altını yemek zordur, ama peyniri yiyebilirsin.
Yeah, they say it's the most important meal you can eat in the morning. - But I don't eat breakfast all the time.
Günün en önemli öğünü ama ben yemiyorum.
He will not eat it, my dear any more than you are eating yours.
Yemeyecektir, canım senin yediğinden daha fazlasını yiyeceğini sanmıyorum.
Will you tell it to yourself, Mama, when you're fixing food in somebody's kitchen that your own family can't even afford to eat?
Peki, birilerinin mutfağında kendi ailenin yemeğe bile gücü yetmediği yemekleri yaparken kendine söyleyebilecek misin?
First, you can't decide whether to eat with me, then it's into bed.
Önce benimle yemek yiyip yemeyeceğine karar veremiyorsun. Şimdi de benimle yatağa girmek istiyorsun.
I can't take it any more, you eat
İnat etme! ye!
If you can't stand it, don't eat it.
Beğenmiyorsan, yeme.
What's the sense in being able to order anything you want if the food's so lousy, you can't even eat it?
Eğer yemekler yiyemeyeceğin kadar berbatsa başka bir şey sipariş etmenin manası ne?
It's a pleasure to meet a nice guy like Pete... who thinks that my cooking is the best you can eat.
Pete gibi hoş biriyle tanışmak büyük bir zevk. Aşçılığımın çok iyi olduğunu düşünüyor.
Eat as little of it as you can and gain some time. I'll look after the rest.
Küçük bir parça yerseniz, Hemen istirahate çekilirsin.
Now, I can't pay you much, but there's plenty to eat and if we strike it big, mister, we're both gonna be rich men.
Çok bir şey ödeyemem, ama yiyecek bol ve şansımız yaver giderse bayım, ikimiz de zengin oluruz.
My God, you don't eat cucumber, everyone loves it.
Yemiyor musun? Allah Allah hıyar yenmez mi be? Herkes buna can atıyor, can.
Eat what you like, then, and may it choke you!
O halde canının istediğini ye, umarım boğazında kalır!
And don't think I'm watching you eat it if I can't!
Ve ben yemiyorsam seni de yerken seyretmeyeceğim!
You can't have your cake and eat it too in life.
- Hem pastam dursun, hem karnım doysun olmaz öyle.
You can't have your cake and eat it too.
Hem pastam dursun, hem karnım doysun olmaz.
Nonsense. You saw him eating it. But we can't eat it.
saçma onu yerken gördün ama onları yememeliyiz
Yes, I brought the chocolate chip ice cream home and you can't have it until you eat all your dinner- -
Evet, dondurmayı getirdim ve yemeğini bitirmeden yiyemezsin.
Hope I didn't hit anybody. But over here, at Camp North Star this morning, we're gonna be having a delicious gruel breakfast, and don't forget to ask for seconds, because it's all the gruel you can eat.
Umarım kimseyi vurmamışımdır....... ama bizler, bu sabah Kuzey Yıldızı Kampında enfes bir kahvaltı yapacağız ve sakın kahvaltı saatini kaçırmayın çünkü yiyebileceğiniz sadece son kırıntılar burada.
In the pizza business, when it's slow... you tend to eat the inventory. Yeah, well, what can I tell you?
Ne yapalım yani?
Therèse, the surprise on the chair, can you eat it?
Therèse, sandalyedeki hediye yenen bir şey mi?
You got yourself an intelligent rat, he'll snatch the food from the trap... eat it and run around here creating general havoc.
Senin başındaki zeki bir sıçan, yemeği çalacak yiyecek ve burada hasara neden olacaktır.
It's a fun little Chinese place, where you sit down on the floor and you can eat with your hands or chopsticks or anything you want.
Zevkli, küçük, yere oturup ve elinle çubukla ; ya da neyle istersen onunla yediğin bir Çin lokantası.
It would be better for you to eat this can than what is inside of it.
İçinde ne olduğunu bilmediğin şeyden ziyade bunu yemen senin için daha iyidir.
Of you can't sing anything else, at least cut it out while we eat.
Başka şarkı bilmiyorsanız bari biz yerken kesin şunu.
Don't, in future, bite the family hand when you can eat out of it.
Asla, ileride, içinden yemek yiyeceğin tabağa sıçayım deme.
you know how it is, when i can't sleep,... i eat.
- Nasıl olduğunu bilirsin... uyuyamıyorum... ve birşeyler yiyorum...
Marty, I'm Sorry I'm Late, But It Was All-You-Can-Eat Night Down At The Pit, And I Couldn't Resist The Opportunity To Pig Out.
Marty, geciktiğim için üzgünüm ama Pit'te Açık Büfe gecesiydi ben de dayanamadım, şişene kadar yedim.
Can I get you something to eat? I can fix it in no time.
Size yiyecek bir şeyler getireyim mi?
I trust you, man, it's just that I can't eat something that looks like a cesspool.
Sana güveniyorum ama bu fosseptik çukuruna benziyor.
you can do it 1412
you can 2818
you can't 4106
you can't miss it 64
you can't be serious 595
you can't beat me 46
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can 2818
you can't 4106
you can't miss it 64
you can't be serious 595
you can't beat me 46
you can't kill me 112
you can talk to me 162
you can't fool me 70
you can't beat that 16
you can't go wrong 20
you can't make me 84
you can't help me 85
you can't understand 78
you can trust me 449
you can't stop me 130
you can't have it 85
you can't do it 187
you can't leave me here 50
you can't have it all 17
you can't make me 84
you can't help me 85
you can't understand 78
you can trust me 449
you can't stop me 130
you can't have it 85
you can't do it 187
you can't leave me here 50
you can't have it all 17