You didn't have to Çeviri Türkçe

So that Christmas, I didn't have any family to be with... but you guys were there for me.

Ve o Noel ailem olmayacaktı ama siz yanımdaydınız.

you didn't have to do that.

bunu yapmana gerek yoktu.

I didn't wanna have to do this but I guess we're gonna have to go back to the beginning so you can understand everything.

Bunu yapmak zorunda kalmak istemiyordum ama sanırım her şeyi anlayabilmen için başlangıca dönmemiz gerekiyor.

You didn't have to drive me.

Beni getirmene gerek yoktu.

I didn't say anything to you as I have conscience at least. But it is quite hilarious to hear it from you who is hendpecked by concubine.

Vicdanlı olduğunuzdan size hiçbir şey söylemedim ama bunu senden duymak çok komik cariyenin kılıbığı olduğun için.

You didn't have to do that, honey.

Bunu yapman gerekmezdi tatlım.

I'll tell him you told me all your little secrets and I didn't even have to ask! The leaves in the locked room.

Ona, sormama bile gerek kalmadan bütün küçük sırlarını anlattığını söylerim.

I didn't have any other way to impress you.

Sizin kafanızı karıştırmak istemezdim.

After all our years of friendship. After everything you and I have been through, why didn't you just come to me?

Yıllar süren dostluktan, seninle geçirdiğimiz şeylerden sonra,

I have half a mind to wonder if you didn't orchestrate this whole thing to your advantage.

Durumu kendi lehine çevirmek için, bunu sen bile yapmış olabilirsin.

What if you didn't have to go anywhere?

Ya bir yere gitmen gerekmese?

Lucky for you, your prick was so small, they didn't have the heart to press charges.

Şanslısın ki penisin o kadar küçükmüş ki seni dava etmeye yürekleri dayanmamış.

Where he said I have to drop you - I didn't like it.

Seni bırakmamı söyledi oyun - hoşuma gitmedi.

I would have to told you about her sooner, but you said you didn't want to talk about the past, so.

Sana onun geçmişini anlatırdım ama sen geçmişten bahsetmek istemediğini söylemiştin. Bu yüzden.

You didn't have to come get me. Hi.

Hadi ama.

Um, I'm sorry I didn't give you back the kimono or resist giving you back the kimono, or whatever it was, but I have a gift that might make it up to you.

Kimonoyu geri vermediğim veya kimonoyu verme konusunda direttiğim için, artık her neyse özür dilerim ama bunu telafi edebileceğim bir hediyem olabilir.

So I-I realize it's yours, but just, like... investment-wise... if you didn't have to sell it, would you buy this place?

Bunun senin olduğunu biliyorum ama yatırım deneyimlisi olarak bakarsak... Eğer evi satmak zorunda olmasaydın sen burayı alır mıydın?

What do you mean, if I didn't have to sell it?

Ne demek eğer satmak zorunda olmasaydım?

You didn't have to

Zorunda değildin

I could have lied to you right now, but I didn't.

Sana yalan söyleyebilirdim ama söylemedim.

I always envied you didn't have to.

Ben de her zaman bunları umursamamana gıpta etmişimdir.

You didn't have to come in the rain.

Bu yağmurda getirmeseydin.

You didn't have to help.

Yardım etmene gerek yoktu.

You didn't have to see your loved ones burnt at the stake.

Sevdiğiniz insanların kazıklara bağlanıp yakıldıklarını izlemek zorunda kalmadınız.

You didn't seem to care that much when I begged you not to let my father have me.

Babamın bana sahip olmaması için sana yalvardığımda o kadar da önemsiyormuş gibi görünmüyordun.

That one that you had your mommy tell them to tell you that you didn't have donkey brains.

Annene onlara benim oğlumun eşek beyni yok diye söylettirdiğin okul mu?

Hitch was right, you didn't have to build suspense anymore, they were...

Hitch haklıydı, artık gerilimi inşa etmek zorunda değildiniz. Seyirci, su katılmamış salak gibiydi.

- Yes. You didn't have to, Julián.

- Evet, Buna gerek yoktu, Julián.

You didn't have to do that.

- Bunu yapmana gerek yoktu.

You didn't have to bring the liquor.

İçki getirmenize hiç lüzum yoktu.

You didn't have to accompany me.

Bana eşlik etmenize gerek yoktu.

You didn't have to do that.

Bunu yapmaya mecbur değildin.

And I didn't think anyone would have had the time to phone you and that's so impersonal, isn't it?

Kimsenin seni aramaya vakit bulamadığını düşündüm. Kişisel değildir tabi.

Ugh. Look, if you didn't want to be on call 24-7 for emergencies, then you should not have gone into the high-stakes world of banner making!

7 gün 24 saat her acil durumda aranmak istemiyorsan pankart imalatının zorlayıcı dünyasına adım atmayacaktın!

You knew that I would be furious, and you didn't have the guts to tell me yourself.

Bunu duyunca sinirden köpüreceğimi biliyordun. Bana söylemeyi yüreğin yemedi!

Have I ever said anything to you in secret that you didn't immediately tell everyone?

Benim sana sır olarak söylediğim halde anında herkese söylemediğin bir şey var mı?

- Oh, you didn't have to do that.

- Bunu yapmana gerek yoktu.

Well, you didn't have to say all those nice things about me to Katya, either.

Senin de Katya'ya benim hakkımda o güzel şeyleri söylemene gerek yoktu.

You know, I didn't force them to get in the cab, and now they're acting like it's my fault, like I should feel so bad they're gonna have to spend a couple nights in jail.

Taksiye binsinler diye zorlamadım onları. Şimdi de suç benimmiş gibi davranıyorlar. Nezarethanede iki gece geçirecekler diye kendimi çok kötü hissetmem lazım sanki.

And if I didn't tell you where to go and what to do, you would have no self at all.

Sana nereye gideceğini ya da ne yapacağını söylemesem kendin hiçbir şey yapamazsın.

I knew I didn't have to,'cause you were gonna butt in anyway.

Sen araya gireceğin için gelmeme gerek olmadığını biliyordum.

If you didn't want to add fuel to the rumors, then you shouldn't have made it common knowledge that you were under the full moon, dancing naked and burning effigies.

Söylentileri alevlendirmek istemediysen o hâlde dolunayın altında çıplak dans edip kukla yakarak bunu herkesçe bilinen bir gerçek hâline getirmemen gerekirdi!

But you guys didn't have to come.

Ama gelmenize gerek yoktu.

I'm not... I don't know what it was, but it was inappropriate, and I just... I don't think we need him as a client, and I'm sorry that you didn't have your shit together to deposit this when I gave it to you.

Ne için olduğunu bilmiyorum ama bu uygunsuz bir davranıştı ve ona öğrenci olarak ihtiyacımız yok ayrıca sana bu çeki verdiğimde depozitoyu almak için bozdurmadığın için de üzgünüm.

( LAUGHING ) You didn't have to do this. ( SNIFFS )

- Zahmet etmene hiç gerek yoktu.

Look at her! You didn't have to Chris Brown the bitch!

Chris Brown'a bağlaman gerekmiyordu şıllık!

I never told you because I didn't think that I would ever have to revisit this part of my life.

Sana bunu hiç anlatmadım çünkü hayatımın bu yanını tekrar ziyaret edeceğimi düşünmedim.

You didn't have to help me. I know.

- Bana yardım etmek zorunda değildin.

I could have beat that guy to death because he didn't tip you.

Sabahki adamı sırf sana bahşiş vermedi diye öldürene kadar dövebilirdim.

You didn't have to scoop vomit out of your glove compartment.

Torpido gözünden kusmuk temizleyen sen değildin tabii.

You know... you didn't have to tell him we're divorced or that you didn't have money when the boys were young.

Boşandığımızı ona söylemen gerekmezdi ya da çocuklar küçükken paran olmadığını.