You don't want to go there Çeviri Türkçe
260 parallel translation
- Then you don't want me to go there?
- O zaman gitmemi istemiyorsunuz.
There's no hard feelings if you don " t want to go, but just let me know now.
Gelmek istemezseniz anlarım. Yeter ki şimdi söyleyin.
I went right over there, I told him what you said, but he don't want to go.
Oraya gittim. Söylediklerini ona ilettim.
- There is no plan. If you don't want to go, that's fine.
Bizim işteki tek plan plan olmamasıdır.
You don't want to go in there.
- Oraya gitmek istemezsin.
You don't want to go there.
Oraya gitmek istemezsin.
You want me to go out there, don't you?
Benim oraya gitmemi bekliyorsunuz, değil mi?
Hit me if you want to, but please don't go in there.
Tamam, Zelda, istiyorsan bana vur ama lütfen içeri girme.
I don't want you to go there.
Oraya gitmeni istemiyorum. Benimle gel.
I don't want you to go out there any more, do you understand?
Buradan daha fazla dışarı çıkmanı istemiyorum, anladın mı?
I just don't want you to go out there, that's all.
Yanımdan ayrılmanı istemiyorum, hepsi bu.
You don't want to go in there right now.
Oraya hemen girmesen iyi olur.
You want me to think that you don't want me to go down there, but the subtle truth is you really don't want me to go down there.
Oraya inmemi istemedigini düsündürmeye çaIsyorsun. Ama gerçek su ki, oraya gerçekten inmemi istemiyorsun.
I don't know, but I want you to go down there and tell everyone everything is going to be all right.
Bilmiyorum, ama senden gidip herşeyin yoluna gireceğini söylemeni istiyorum.
That's the launching tube. You don't want to go in there.
Oraya gitmek istemezsin.
You don't want to go in there. It's dark and cold, and it's a...
Orası karanlık ve soğuk ve...
Are you sure you don't want me to go in there and just hang out?
Dinle, benim de içeri gelip takılmamı istemediğine emin misin?
- You don't want to go in there!
- Görmek istemezsin!
You don't want to go in there alone, not unless you really know the territory.
Oraya yalnız gitmek istemezsin, bölgeyi bilmiyorsan.
Wait, you don't want to go in there.
Bekle, oraya gitmeni istemiyorum.
We don't want you to go on up there unarmed.
Oraya silahsız gitmeni istemiyorum.
You and I both know they don't want to go back there.
İkimizde oraya dönmek istemediklerini biliyoruz.
- You don't want to go in there.
- Oraya gidemezsiniz efendim.
- You don't want to go there.
- Oraya gitmek istemezsin.
You don't want to go down there at this time of night.
Gecenin bu saatinde oraya gitmek istemezsiniz.
You don't want to go in there.
Berbat kokuyor.
For example, you go back to my earliest articles and you will find that I say that even to enter into the arena of debate on the question of whether the Nazis carried out such atrocities is already to lose one's humanity. So I don't even think you ought to discuss the issue, if you want my opinion. But if anybody wants to refute Faurisson, there's certainly no difficulty in doing so.
Sorumlu ve ilgili bir vatandaşın yapması gereken politik eylem gerçekten de doğrudan direniş, savaş suçlarına dahil olmamayı ve ABD'nin deniz aşırı saldırılarını reddetmeyi gerektirir.
- You don't want to go there.
- Oraya girmek istemezsiniz.
There is a cart coming to pick you up later The charms tell me I should stay home tonight I don't want to go
Sizin için bir araba gelecek taşlar bana ; bu gece evde oturmamı söylüyor gelmeyeceğim
Honey, I don't want you to go there.
Canım, oraya gitmeni istemiyorum.
It was waiting out there on a deal that didn't go through, Harry, one that you don't want to know about.
Daha önce yürümeyen bir anlaşmadan kaldı. - Onu bilmek istemezsin.
You don't want to go there.
- Oraya gitmek istemezsiniz.
I don't want you to go in there and then decide that you like it again.
Oraya gitmeni istemiyorum ya sonra... tekrar hoşuna gittiğine karar verirsen.
- You don't want to go in there.
- İçeriye girmemelisiniz.
Tiff, I really don't want you to go up there.
Tiff. Gerçekten oraya çıkmanı istemiyorum.
Look, you don't want to climb the rope, you can go sit over there with the girls.
Tamam, bak, eğer tırmanmak istemiyorsan, git kızlarla otur.
You don't want to go in there.
Girmeseniz daha iyi.
You don't want to go in there.
Oraya girmek istemezsin.
You don't want to go in there!
Oraya girme sakın!
- You don't want to go there.
- Onu içmek istemezsin dostum.
Oh. You don't want to go there.
Bu noktaya gelmesini istemezsin.
You don't want to go in there.
İçeri girmesen daha iyi olur.
- Don't go in there. She doesn't want to talk to you.
- İçeri girme, seninle konuşmak istemiyor.
I don't want you to go there.
Bu konuya girmeni istemiyorum.
- You don't want to go there.
- Neyse ne ama oraya gitmek istemezsin.
I think it's in the bathroom but you don't want to go in there, it's scary!
- Sanırım banyoda. Ama oraya girmek istemezsin. Çok korkunç.
There's always a door... you do not want to open... or a place you don't wanna go... or a question you don't wanna answer... or one word... that you just don't wanna hear.
Her zaman açmak istemediğiniz bir kapı veya gitmek istemediğiniz bir yer ya da cevaplamak istemediğiniz bir soru veya duymak istemediğiniz bir kelime vardır.
No, you don't want to go down there.
Hayır, sen oraya inmek istemiyorsun.
Don't you want to go to that great city over there, where the sun don't ever go down?
Oradaki güneşin hiç batmadığı o harika şehre gitmek istemiyor musunuz?
You don't want to go there.
Bana inanın, bunu istemezsiniz.
You don't want to go there.
O konuya girmek istemezsin.