You have to see this Çeviri Türkçe
854 parallel translation
You have to see this place to believe it.
Buna inanmak için bu yeri görmen lazım.
I'm sorry to drag you away from your good family, but you have to see this.
Leo seni ailenden ayırdığım için üzgünüm ama Harry'le bunu görmenizi istedim.
I apologize that you have to see this.
Tüm bunları görmek durumunda kaldığın için özür dilerim.
You see, I have this nephew, he's studying to be an accountant.
Bir yeğenim var ve muhasebeci olmaya çalışıyor.
If you read the contract carefully... you will see I don't have to play after this hour unless I want to.
- Evet.
If you wanna belong to this gang, you gotta have a quarter, see? A quarter?
Bizim çeteye katılmak istiyorsan yirmi beş sent getirmen lazım.
I didn't want to tell you this... but now, you see, I have to.
Sana bunu söylemeyi istemezdim ama artık söylemek zorundayım, anlıyorsun ya.
You have to put a stop to this situation of yours, don't you see?
Bu durumuna bir son vermek zorundasın, görmüyor musun?
I labeled them as you see and left them outside in the sun for several hours. Then I put them in this drawer on photographic plates like this and then I waited to see if they would give out any sunlight they might have absorbed.
Onları gördüğünüz gibi etiketledim ve onları dışarıda birkaç saat güneşte bıraktım sonra onları çekmeceye koydum bu şekilde fotografik plakaların üzerine ve sonucu bekledim.
I can't see you without disturbing my position in this comfortable chair... which I have no mind to do.
Koltuğumda rahatımı bozmadan sizi göremiyorum. Ve rahatımı bozma niyetinde de değilim.
But you didn't have anything to do with all this until he came to see you.
Ama o seni görmeye gelene kadar bu olayla bir alakan yoktu.
So you see we have gone through quite something to get this far, Captain, and nobody is going to make us turn back now, if only for the little old man who didn't get to come with us.
Gördüğün gibi buraya kadar gelebilmek için çok badireler atlattık Yüzbaşı. Bizimle birlikte gelemeyen ihtiyar olmasaydı kimse bizi geri döndüremezdi.
You see... this isn't my day for an interview and I want her to have these.
Anlayacağınız üzere bugün benim görüşme günüm değil ama onun bunları almasını istiyorum.
Oh, we'll have to take dead aim on this one... see if we can get you an "A."
- Pekala, o zaman mükemmel olmalı. Bakalım sana tam not aldırabilecek miyiz.
You know, there's great beauty in this world... if you just have the eyes to see it, isn't there?
Bu dünyada müthiş bir güzellik var, görecek gözlere sahipseniz. - Öyle değil mi, Peder?
You see, Nepeya, just why I have to bring about this alliance.
Neden bu ittifakı kurmak zorunda olduğumu görüyorsun, Nepeya.
This isn't just one of those things where a sailor picks up a girl for just one day. No. I have a feeling I'm going to see you again.
Değil.Bu, denizcinin bir günlüğüne bir kız bulduğu durumlardan değil.
- You have to see it, this...
- Ha? Görmelisin, şimdi neredeyse...
This you have to see
İnanman için görmen gerekir.
You see, I discussed it with Uncle today, and we have to address this to avoid complications later.
Bugün amcamla da bu konuyu konuştuk sonradan sıkıntı yaşamamak için bu konuyu hemen halletmeliyiz.
If I'm gonna save your miserable life for you, you're gonna have to understand this story, see?
Ben seni bu yoksulluktan kurtaracaksam, seninde bu hikayeyi anlaman gerekir, tamam mı?
While you wait to see what possible effect this may have on me... you may watch our dramatization of one of Dorothy L. Sayers'stories.
Benim üzerimdeki etkilerini görmek için beklerken Dorothy L. Sayer'ın dramatik hikayesini izleyin.
A special word to those of you who have been arrested while speeding home to see this show.
Bu gösteriyi izlemek için eve giderken hız yapmaları nedeniyle tutuklananlarınıza özel bir söz.
I can see that this is especially useful when you have a place you want to get away from, but no place you want to go to.
Görebildiğim kadarıyla uzaklaşmak istediğin bir yerin olup da gitmek istediğin bir yer yoksa, bu özellikle yararlı.
AND I HAVE TO GET CLIN ICAL WHEN I SEE YOU BOTTLE YOURSELF IN THIS ROOM AND STOP THE CLOCK.
Kendini bu odaya kapatıp zaman durmuş gibi davrandığında, bakıcınmış gibi davranmak zorundayım.
I have here in my pocket - and thank heaven you can't see them - lewd, dirty, obscene... And I'm ashamed to say this. ... French postcards.
Ceketimin cebinde tanrıya şükür ki siz göremiyorsunuz ahlak dışı, iğrenç, açık saçık bunu söylediğim için utanç duyuyorum..... Fransız kartpostalları var.
Should you see him again, perhaps you'd have the goodness to give this.
Bir daha onunla görüştüğünüzde bunu ona verebilirsiniz sanırım.
"I know you'll see this through to the bitter end" - might as well have been a bullet from a high-powered rifle.
"Biliyorum ki, sen bu acının sonunu getireceksin"... tıpkı güçlü bir tüfekten çıkan mermi gibi.
Oh, you see, you're going to have a ride in this car.
Gördün mü? Bu arabaya bineceksin işte.
Still, I'm glad to see you have listened to me just this once.
Bir seferlik dahi olsa beni dinlediğini görmek güzel.
I see. What collateral do you have to offer? On what do you propose to borrow this money?
Ne gibi bir teminat teklif edebileceksiniz bu parayı borç olarak almak için?
You see, we've just picked your name from this enormous drum full of names, only you had to be there to win, and you are, so you have.
Adınızı bir dolu ismin arasından seçtik, kazanmak için orada olmalıydınız, oradasınız ve kazandınız.
I can see to it that you never have to leave this jungle.
Bu ormandan asla ayrılmaman gerektiğini görebiliyorum.
I fail to see what my... What our movements should have to do with you or with this woman's death.
Nasıl olur da benim bizim hareketlerimizin bu kadının ölümüyle bir ilgisi olabilir?
You see, we have to make this whole affair look like an accident.
Bütün bu olayı bir kaza gibi göstermek zorundayız.
You see, what I have in mind is to recreate what it must've felt like to be a prisoner in this place.
Kafamda canlandırdığım şey burada bir mahkum olmanın nasıl bir his olduğunu yansıtmak.
- Before I do, I would like you to know that I have never let anyone see this before.
- Şunu bilmelisin ki daha önce kimseye göstermedim.
I'm sure I don't have to tell you this, but you won't, of course, try to see Caroline again after today, will you?
Biliyorum bunu söylemem gereksiz, Caroline'ı bugünden sonra tekrar görmeye çalışmayacaksın, değil mi?
Well, let me tell you that you have never seen a compact car... until you see what I'm going to do with this.
Pekala, sana söyleyeyim ki bununla ne yapacağımı görene kadar... asla sıkı bir araba görmemişsindir.
When you awoke in this body, Thalassa you said how good it was to breathe again to have eyes and to see again, to feel to live and feel again, Thalassa.
Bu vücutta uyandığında, Thalassa, tekrar nefes almak ne kadar güzel dedin. Gözlerinin olması ve görmek. Hissetmek.
You do appreciate, Dowding... that Churchill will have to see this?
Churchill'in bunu görmesi gerektiğinin farkında mısınız, Dowding?
If you'd come to see me earlier, perhaps we could have avoided all this bloodshed.
Daha önce bana gelmiş olsaydın belki de bu kadar kan dökülmezdi.
Rosa, then he's going to start thinking maybe this isn't all the wine we have, you see?
İşte o zaman bütün sahip olduğumuz şarabın... bu kadar olmadığını düşünmeye başlayacak, anladın mı?
I have to stick this charm up the door, see you.
Şimdi tılsımımı kapıma yapıştırmalıyım! Güle güle!
Now, I've asked you to see me this morning because I'm afraid we're going to have to let one of you go.
Bu sabah sizi buraya çağırdım çünkü korkarım içinizden birini işten çıkarmak zorundayız.
You see, I have this long zipper and it's hard to do up alone.
Bu uzun fermuarı çekmek çok zor oluyor.
So you see, as three warriors have paid their lives to present this Declaration I must now exercise my official right to inspect your shrine.
Gördüğün üzere, 3 savaşçı bu bildirgeyi sunmayı hayatlarıyla ödediğinden tapınağını aramak için resmi yetkimi kullanmalıyım.
You see, you have this way of making everything sound reasonable and then rooms begin to burn, people start to chase people...
Bir şekilde her şeyi mantıklı gösteriyorsun... sonra odalar yanıyor, insanlar birbirini kovalamaya başlıyor...
I have to ask a fee of 1,000 pounds for this kind of a job you see and, say another 100 or 200 pounds for the raw materials.
Böyle bir silahın maliyeti 1.000 sterline çıkar. Ayrıca yaklaşık... 100 veya 200 sterlin de malzemelere gider.
I see. I'll have to ask you to come back tomorrow... as this is not a very good time.
Anlıyorum.Sorularınıza cevap almanız için yarın gelmelisiniz....... şu an bunun için pek uygun bir zaman değil.
You ladies listening in on radio will have to see the newsreel for this big event to really know what I mean... Another car is driving up!
Siz radyo başındakiler, bu büyük olayı görmeden ne demek istediğimi anlayamazsınız...