You owe me an apology Çeviri Türkçe
149 parallel translation
Lieutenant, you say you owe me an apology?
Teğmen, özür borçluyum dediniz.
You owe me an apology.
Bana özür borçlusun.
And a nice dress? You owe me an apology.
Bana özür borçlusun.
You owe me an apology. Me?
- Bana bir özür borçlusunuz.
YOU OWE ME AN APOLOGY.
Bana bir özür borçlusun.
I think you owe me an apology, Barbara.
Sanırım bana bir özür borçlusun, Barbara.
At least, after the way you've behaved, you owe me an apology.
Yaptıklarından sonra en azından bir özür borçlusun.
I think you owe me an apology, you son of a bitch.
Bence sen bana bir özür borçlusun, adi herif.
You bumped into me and I think you owe me an apology.
Bana çarptınız ve bence... bana bir özür borçlusunuz.
Nobody! I think you owe me an apology.
Sanırım bana bir özür borçlusun.
You owe me an apology.
Bana bir özür borçlusun.
And furthermore, I think you owe me an apology.
Ayrıca bana bir özür borçlusun.
You know, I think you owe me an apology.
Biliyor musun, sanırım bana bir özür borçlusun.
I think you owe me an apology.
- Sanırım bana bir özür borçlusun. - Herkül!
- You owe me an apology? - Yes.
- Bana mı, özür borçlusun?
- You owe me an apology!
- Bana bir özür borçlusun!
- Hey, you owe me an apology.
- Hey, bana bir özür borçlusun.
I think you owe me an apology.
Sanırım bana bir özür borçlusun.
- Ah, no. You owe me an apology.
Ah, hayır, hayır, hayır, hayır... bana bir özür borçlusun.
You owe me an apology.
Bana bir özür borçIusun.
I think you owe me an apology, sister
Sanırım bana bir özür borçlusun.
( gasps ) I say you owe me an apology.
Bence, bana bir özür borçlusun.
You owe me an apology.
Bir özür borçlusun.
The way I see it... -... you owe me an apology. - What did you call me?
Bana kalırsa bana bir özür borçlusun.
Now, I think you owe me an apology!
- Şimdi bana bir özür borçlusun.
I think... you owe me an apology.
Sanırım bana bir özür borçlusun.
I said... you owe me an apology.
Dedim ki bana bir özür borçlusun.
You owe me an apology!
Bana bir özür borçlusun!
I think you owe me an apology, Allison.
Sanırım bana bir özür borçlusun, Allison.
I think you owe me an apology.
Bence bana bir özür borçlusun.
And you owe me an apology.
Bana bir özür borçlusun.
I'm not a model, and you're no millionaire, so I'm thinking you owe me an apology.
Ben bir model değilim, sen de milyoner değilsin bu yüzden, bana bir özür borçlusun.
Don't you think you owe me an apology?
Benden özür dilemen gerekmiyor mu?
You don't owe me an apology.
Onun için, buradan siktirip gidiyorum.
- You owe me an apology.
Bana bir özür borçlusun.
I owe you an apology. I didn't want to let it go another minute. You owe me more than that.
Size özür borçluyum ve daha fazla bekleyemedim.
You both owe me an apology.
İkinizde özür borçlusunuz.
I think you owe the lady and me an apology.
Sanırım hanım efendi ve bana bir özür borçlusun.
But I warn you when this is all said and done, you, sir will owe me an apple and an apology.
Ama seni uyarıyorum bütün bunlar olup bittikten sonra bayım, bana bir elma.. ... ve özür borçlu olacaksın.
- No. - You'll owe me an apology.
Bana bir özür borçlu olacaksın.
You don't owe me an apology.
- Bana bir özür borçlu değilsin.
I'm sorry I said you squealed on me I was totally out of line... and I really owe you an apology
Beni ispiyonladın dediğim için afedersin Kendimi kaybettim... sana bir özür borçluyum.
As a matter of fact, uh... you sort of owe me an apology.
İşin aslına bakarsak... bana bir özür borçlusun.
It's not me you owe an apology to, Brisbane.
Özrü bana borçlu değilsiniz.
Look, you don't owe me an apology.
Bak, bana özür borçlu değilsin.
You don't owe me an apology.
Bana özür borçlu değilsin.
You people owe me an apology. We owe you?
Bana bir özür borçlusunuz.
I want to apologize for what I did. You owe me more than an apology, you fuckin'prick.
Pekala önce yaptığım için özür dilemek istiyorum.
You two owe me an apology.
- Ben mi? ! İkiniz bana özür borçlusunuz.
You don't owe me an apology.
Bana özür falan da borçlu değilsin.
Maggie told me that cop drugged you, so I owe you an apology.
Maggie bana polisin sana ilaç verdiğini söyledi, yani sana bir özür borçluyum.