You shouldn't even be here Çeviri Türkçe
86 parallel translation
I shouldn't even be talking to you, coming here with him.
Buraya onunla geldiğin için seninle konuşmamalıyım bile.
You shouldn't even be in here.
Hele sizin buraya hiç gelmemeniz lazım.
You shouldn't even be wearing them here in 1955.
1955'te bile giymemen gerekir.
But I wanted him to know that even without his patronage... we'd still be the talk of the town here in Beijing. You shouldn't exert yourself like that.
Ama onun patronluğu olmadan da, hâlâ Pekin'de kasabanın konusu olduğumuzu bilmesini istedim.
You shouldn't even be here.
Burada bile olmamalısın.
You shouldn't even be here.
Buraya hiç gelmemeliydin!
You're not even Catholic, so you really shouldn't be here.
Maggie. Maggie. - Sen Katolik bile değilsin.
- In fact, you shouldn't even be here at all.
- Grr! - Aslında burada bile olmamalısın.
You shouldn't even be here. Let me help you leave this place.
Burada hiç bulunmamalıydın Buradan gitmen için sana yardım ememe izin ver.
I know I shouldn't even be here telling you this.
Buraya gelip sana bunu söylememem gerektiğini biliyorum.
I know I shouldn't even be here telling you this.
Ve biliyorum, sana bunu söylemek için buraya gelmemeliydim bile.
- You shouldn't even be here to see it. Fuck it. Why is it always the same with you?
Yine aynı şeyler.
I mean, everybody else is on lunch break and you're stuck here fielding random questions from people who shouldn't even be asking them in the first place...
Demek herkes yemeğe çıkmış ve sen burada sıkışmışsın burada olmaması gereken kişilerden gelen sorularla çevrilmişsin...
- And I shouldn't even be here with you.
Seninle olmamam gerekir. - Neden?
- You shouldn't even be here.
- Burada bile olmamalısın.
If you can't do that, even with Jaz Hoyt, you shouldn't be here.
Bunu yapamıyorsan, Jaz Hoyt'a karşı olsa bile, burada çalışmamalısın.
He shouldn't even be here. You want to walk me out?
Benimle dışarıya kadar gelmek ister misin?
You shouldn't even be here right now.
Şu anda burada olmamana gerekiyor.
You shouldn't even be here!
Kapa o amcık ağzını! Gelmen bile hataydı!
You shouldn't even be here.
Burada olmaman gerekirdi.
- You know, House shouldn't even be here.
- Biliyorsun, House burada olmamalı.
You know, I mean, I shouldn't even be here.
Yani, burada olmayabilirdim de.
- You shouldn't even be here.
- Burada olmaman yetiyor.
Sherri. You-You shouldn't even be back here.
Sherrie, burada ne işin var?
And you shouldn't even be in here right now.
Ve şu an burada olmamanız gerekli.
You shouldn't even be here at all.
Burada bile olmamalısın.
You shouldn't even be back here, all right?
Burada olmaman gerekirdi, tamam mı?
And you, you shouldn't even be here.
- Birkaç dakika daha. Senin burada işin hiç yok zaten.
Then you shouldn't even be here if they're looking for you.
Madem seni arıyorlar, o halde burada bulunmamalısın.
- You shouldn't even be here!
- Burada bile olmaman gerekirdi!
I shouldn't even be here after what you said in health class
Sağlık sınıfında söylediklerinden sonra burada olmamam gerekirdi.
You guys shouldn't even be here.
Sizin burada olmamanız lazım.
I mean, you all shouldn't even be here.
Yani sizler burada olmamalısınız bile.
No, you shouldn't even be here.
Hayır, burada olmamalısın.
You shouldn't even be in here.
Senin burada bile olmaman gerekir.
And Andrew, you shouldn't even be down here.
Andrew senin burada olman bile doğru değil.
Because, I mean, if you do, you shouldn't even be here.
Çünkü, öyleyse, burada olmamanız gerekiyor.
If you don't wanna take any chances, then you shouldn't even be here.
Riske girmek istemiyorsaniz, O zaman işiniz ne burda!
You know, I shouldn't even really be sitting up here.
Burada oturması gereken kişi ben değilim.
You shouldn't even be here.
Burada bile olmamalıydın.
I shouldn't even fucking be here. You can't hit someone in a wheelchair.
Tekerlekli sandalyedeki birine vuramazsın.
And you shouldn't even be here. God damn Macavire
.. ve sen de burda olmamalıydın..
You shouldn't even be here.
Sizin burada olmamanız gerekiyordu.
You shouldn't even be here.
Burada olmamalısın bile.
You shouldn't even be in here, Leonard.
- Burada olmaman gerekiyor Leonard.
I refuse to get in to this when you shouldn't even be here.
Burda olmaman bile gerekirken bu tartışmaya giremem.
She shouldn't even be back here, you know.
Buraya geri bile gelmemeliydi.
You shouldn't even be up here.
Buraya gelmeye zahmet bile etmiyorsun.
You shouldn't even be here! Whoa!
Burada işin yok senin!
You shouldn't even be here.
Buraya gelmemliydin.
You shouldn't even be here with us.
Hatta bizimle burada durmamalısın.