You tell me the truth Çeviri Türkçe
1,693 parallel translation
AND IF YOU TELL ME THE TRUTH, THEN YOU AND I ARE DONE.
- Neden olayım? Bana inanmıyorsun! Bana kim yardım edecek?
- Captain, he hit me! You will not get out of here until you tell me the truth!
- İnandırıcı bir şeyler söylemeden buradan çıkmayacaksın.
Why didn't you tell me the truth, elliot?
Neden bana gerçeği söylemedin, Elliot?
Will you tell me the truth?
Bana gerçeği söyleyecekmisin?
Jason, you look me in the eye and you tell me the truth.
Jason, gözlerimin içine bak ve bana doğruyu söyle.
I don't care if you tell me the truth about your brother.
Kardeşin hakkında anlatacağın gerçekler umurumda değil.
- Would you tell me the truth?
- Bana gerçegi söyler miydin?
! And I will keep at it, Mrs. Lacey, until you tell me the truth.
Yapmaya devam edeceğim Bayan Lacey ta ki siz gerçeği söyleyene kadar.
Why didn't you tell me the truth?
Neden bana yalan söyledin?
Now you're gonna tell me the truth.
Şimdi bana gerçeği söyleyeceksin.
You ask me who your father is and you don't tell him the truth?
Bana babanın kim olduğunu soruyordun ve ona gerçeği söylemiyorsun?
- Never mind, you just tell me the truth this time.
- Boşver, sen bana bu sefer doğruyu söyle.
Sir, you told me to tell the truth.
Gerçeği söylememi söylediniz, efendim.
But you've got to tell me the truth, okay?
Ama bana doğruyu söylemelisin tamam mı?
They're not watching anymore, so you can tell me the truth.
Artık izlemiyorlar. Doğruyu söyleyebilirsin.
Yeah, I need you to tell me the truth.
Şey, Bana doğruyu söylemelisin.
unless you tell me the whole truth right now.
Tabii, bana bütün gerçeği hemen şimdi anlatmazsanız.
You guys, tell me the truth.
Beyler, bana doğruyu söyleyin.
Okay, you, for once in your life, are going to tell me the truth!
Tamam, hayatında bir kere olsun bana gerçeği söyleyeceksin!
If you don't tell me the truth, I am gonna start handing out shovels and getting people to dig until I can prove that your sister killed him.
Bana gerçeği söylemezsen, kardeşinin onu öldürdüğünü ispatlayana dek elime küreği alıp her yeri eşmeye başlıyacağım.
You made it impossible for me to tell the truth without getting you in trouble.
Seni belaya sokmadan gerçeği söylememi imkansız kıldın.
AND YOU CAN TELL ME THE TRUTH THIS TIME.
Bunu yapmış olamam. Tamam, o halde.
What did you want me to tell him, the truth?
Ona ne söylememi isterdin? Gerçeği mi?
You know you can tell me the truth.
İyi. Bana gerçeği söyleyebilirsin.
I want you to tell me the truth.
Gerçeği söylemeni.
Tell me the truth, do you act in the college.
Doğruyu söyle, okulda tiyatroda oynuyor musun?
Tell me the truth or else I will hypnotize you.
Bana doğruyu söyle, yoksa seni hipnoz ederim.
You promised me that you were going to tell me the truth and I believed you!
Bana doğruyu söyleyeceğine söz verdin ve ben sana inandım. - Üzgünüm.
I need to ask you something, and I want you to tell me the truth, okay?
Sana bir şey sormam lazım, ve bana doğruyu söylemeni istiyorum, tamam mı?
Was the only way you couldmake me tell you the truth.
Bana doğruyu söyletebilmek için kullanacağın tek şey oydu.
She was the only way you could make me tell you the truth.
Bana doğruyu söyletebilmek için kullanacağın tek şey oydu.
Daniel, Why Didn't You Just Tell Me The Truth?
Daniel, neden bana gerçeği söylemedin?
I want you to tell me the fucking truth.
Bana gerçeği söylemeni istiyorum.
If you really want to prove that lex is the one lying... Then just tell me the truth.
Eğer Lex'in yalan söylediğini kanıtlamak istiyorsan bana doğruyu söyle.
To tell you the truth... it kind of scared me.
Doğruyu söylemek gerekirse biraz korkmuştum.
And I need you to tell me the truth.
Doğruyu söylemeni istiyorum.
You've asked me to always tell you the truth.
Benden her zaman doğruyu söylememi istedin.
This way you could come and eat with us and then you could, like, tell me if you think he's telling the truth, you know?
Bu yolla sen de gelir, bizimle birlikte yer ve sonra bana dürüst olup olmadığı konusunda fikrini söylesin.
I can't tell if he's telling me the truth, and... if you came, it would be so great.
Dürüst mü değil mi anlayamıyorum. Gelebilirsen çok iyi olacak.
To tell you the truth, you kind of remind me of my son.
Doğrusunu söylemek gerekirse bana oğlumu hatırlatıyorsun.
But the truth is that I was coming to you with this file. To tell me that you are a big lier.
Ama gerçek şu ki, onlara gerçek planı gösterecektim ne söylüyorsun?
To tell you the truth, me neither.
Doğruyu söylemek gerekirse ben de.
I cannot help you unless you tell me the truth.
Bana gerçeği anlatmadan sana yardım edemem.
I can't protect you from the Norwegians... -... if you don't tell me the truth.
Bana gerçeği söylemezsen seni Norveçlilerden koruyamam.
Don't you have the fucking balls to tell me the truth?
Bana gerçeği söyleyecek cesaretin var mı?
And to tell you the truth, it really scared me.
Ve doğrusunu isterseniz, beni gerçekten korkuttu.
But I want you to be brave enough to tell me the truth.
Fakat yeterince cesur olup bana gerçeği söylemenizi istiyorum.
You can tell me the truth.
Bana gerçekleri söyleyebilirsin.
You don't want to tell me the truth, You can tell it to the police.
Bana gerçeği söylemek istemiyorsanız, derdinizi polise anlatırsınız.
To tell you the truth, it made me want her even more.
Doğruyu söylemek gerekirse, onu daha çok istememi sağladı.
Hey, and I also hope you'll let me know when you wanna tell me the truth.
Aynı zamanda bana gerçeği söylemek istediğinde haber verirsin umarım.