You won't understand Çeviri Türkçe
614 parallel translation
Won't you try to understand me?
Neden beni anlamaya çalışmıyorsun?
Why tell you something that you won't understand?
Sana neden anlamayacağın bir şeyi anlatayım ki?
But you wouldn't understand those either, so we won't go into that.
Ama bunları da anlamazdın, o yüzden hiç girmiyorum.
"but you understand me and won't think less of me, " and this is just between us two. "
Ama sen beni anlarsın ve hakkımda kötü düşünmezsin ve bu sadece ikimizin arasında kalsın. "
I can't understand how that idea got around but I'm sorry, but I won't be able to help you.
O dedikodu nasıl çıktı anlamıyorum ama kusura bakma, sana yardım edemeyeceğim.
Now, listen to me, you son of a gun, you won't understand a word of what I'm going to say, but I came to Berlin to find a rat, and I found two of the grandest people I've ever met.
Şimdi beni iyi dinle anasının gözü. Birazdan söyleyeceklerimden hiçbir şey anlamayacaksın ama... Berlin'e bir haini bulmaya geldim ama şimdiye kadar karşılaştığım en asil insanları buldum.
Don't bother your head with things you don't understand and you won't go far wrong.
Kafanı anlamayacağın işlere sokmazsın ve böyle bir duruma düşmemiş olursun.
McPherson, you won't understand this... but I tried to become the kindest, the gentlest... the most sympathetic man in the world.
McPherson, bunu anlayamazsınız ama ben dünyadaki en içten, en nazik ve en sempatik kişi olmayı deniyordum.
But there are things I'm afraid you won't understand.
Ama korkarım anlayamayacağınız bazı şeyler var.
You understand your "no" won't stop The merging of these banks, yours included!
"Hayır" demen seninki de dâhil bankaların birleşmesini durdurmayacak!
You won't get hurt if you keep quiet. Understand?
Kımıldamayın, size bir şey yapmam.
You must understand the rules- - what he'll stand for and what he won't.
Kuralları iyi kavramalısınız. Kocam neye göz yumar, neye göz yummaz.
You do understand I won't be able to spend the whole afternoon with you?
Bütün gün birlikte olamayacağımızı biliyorsun değil mi?
Mr Blasetti won't understand if you say that
Böyle dersen Bay Blasetti anlayamaz.
I don't like it, and I won't have it. You understand?
Hoşuma gitmiyor ve buna izin vermeyeceğim.
You won't understand him, but he will you.
Onu anlayamazsınız ama o sizi anlar.
- She won't give me a real love's proof, do you understand?
- Bana gerçek bir aşk kanıtı veremiyor, anlıyor musun?
Ah, maybe you won't understand this.
Belki bunu anlamayacaksın, ama.
You won't understand these things
Bu şeyleri sen anlayamazsın.
Won't he ever understand that music is born into a man... like a heartbeat and you can't rip it out without killing him?
Bir adam için müziğin doğuştan gelen bir istek olduğunu hiç bir zaman anlamadı... Tıpkı kalp atışı gibi. Onu öldürmeden çıkarıp, atamazsın.
Won't you even try and understand?
Anlamaya bile çalışmayacak mısın?
Start with your left foot otherwise you won't come out right, you understand?
Önce sol ayağını at yoksa kendini kurtaramazsın, anladın mı?
You won't understand it because you're a man, but, believe me, every mother would be on Sissi's side.
Erkek olduğunuz için bunu anlamayacaksınız ama inanın, her anne Sissinin yanında olurdu.
No, you won't understand.
Hayır, anlamazsın.
Won't you understand you're in real danger?
Tehlike içinde olduğunu anlamıyor musun?
But if it's Jane, if... if she'll just understand... how much a little girl needs love and understanding... then I won't mind dying... you know, if she'll just take good care of her for me.
Bunu biliyorum. Ama eğer Jane... Jane, küçük kızımızın sevgiye ve ilgiye ne çok gereksinimi olduğunu anlarsa ölmek umurumda olmaz.
No, you don't understand how I feel, and you Won't Watch out for him like he's your own son, because he's not your son.
Hayır, beni anlamıyorsunuz Bay LeGrand. Ona kendi oğlunuz gibi bakamazsınız. Çünkü sizin oğlunuz değil.
I KNOW YOU WON'T UNDERSTAND THIS, BUT I THINK I'M IN BAD TROUBLE.
Anlamayacağını biliyorum ama sanırım başım büyük belada.
It won't just end here, You understand?
Bu iş burada bitmeyecek, anlıyorsunuz, değil mi?
You won't understand.
Anlamayacaksın da bu gidişle.
I won't have you seeing her. Understand?
Senin yüzünden boynuzlu olamam anladın mı?
But what i was going to say before you hit me and hurt me was... well, now, i'll bet - i'm not accusing, you understand - but i'll bet that you won't call on pinto tonight.
Ama bana vurmadan önce şöyle söyleyecektim... Şey Elbette seni suçlamıyorum ama iddiaya varım bu gece Pinto'nun mezarına gitmeyeceksin.
Maimiti, there must be some way to make you understand that I won't be back.
Maimiti, bunu anlamanın bir yolu olmalı ki geri dönmeyeceğim.
Won't you understand?
Anlamayacak mısın?
You won't need it, but I'll understand.
Ona ihtiyacın olmayacak, ama sen bilirsin.
I understand. We won't stand in your way. Do anything you like.
Anlıyorum, ne dersen yapacağız, delice bir şey yapma.
Just as long as you understand I won't follow your orders blindly.
Emirlerini körü körüne uygulamayacağım.
She won't be like you she won't understand a lot of things... but she's good.
Senin gibi olmayacak. Olayları çok fazla anlamayacak ama o iyi.
You won't understand, will you, baby?
Anlamıyorsun, değil mi bebek?
It's you who won't understand.
Sen anlamıyorsun.
I mean, it's something that you won't understand and Susan sure as hell won't, but those five or six weeks, I really felt alive.
Aslında, anlayamayacağın bir şey ve Susan da anlayamaz zaten, ama bu beş ya da altı hafta gerçekten yaşadığımı hissettim.
Go ahead, but you won't understand it.
Oku bakalım, ama hiçbir şey anlamayacaksın.
I don't know about MPs, but if you won't understand, I guess there's no point being here. Good-bye.
İnzibat erlerini bilmem de anlayış göstermeyecekseniz burada kalmanın anlamı yok sanırım.
I won't tolerate it from you or from anybody else. Understand?
Sende ya da bir başkasında bunu hoşgöremem.
And, if it isn't too late, Corbett you must stop running. Don't think, it won't happen to you. Understand?
Beni dinle, Corbett silahla haydut kovalamayı bırakmalısın, anladın mı?
Why won't you speak to me? Yes, I understand.
Hiç değilse bir kelime konuşun!
You'll never understand why I won't get a girl for you guys.
Size bir daha neden kız bulmayacağımı hiç anlamayacaksınız.
Now won't you understand that you threw away your own money?
Şimdi sen, kendi paranı sokağa attığını anlamadın mı?
If Mr. Pick says the president won't see you, it means you ain't going anywhere, understand?
Bay Pick başkan sizinle görüşmeyecek diyorsa, bu hiçbir yere gitmiyorsunuz demektir. Anladınızmı?
When we make them understand, as I understand, they won't take you to Marcos. - They will!
Anladıklarında ise, sizi oraya götürmeyecekler.
You won't be able to make the slightest movement you understand.
Senin anlayacağın ufak bir hareket yapman mümkün değildir.
you won't be alone 42
you won't believe it 101
you won't get away with it 31
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't see me again 20
you won't be disappointed 56
you won't say anything 21
you won't do it 38
you won't die 48
you won't believe it 101
you won't get away with it 31
you won't regret it 135
you won't get it 34
you won't see me again 20
you won't be disappointed 56
you won't say anything 21
you won't do it 38
you won't die 48