Yourself's Çeviri Türkçe
16,231 parallel translation
And you swear it's never gonna happen to you, and then you find yourself standing there in a tux that you hate when your fiancée calls you to say that the restaurant you booked eight months in advance... eight months... for your rehearsal dinner has a rat problem.
Sonra bir anda kendini nefret ettiği bir smokinin içinde dururken nişanlın sana, 8 ay önce peşin para vererek prova yemeği için ayırttığın lokantada fare sıkıntısı yaşandığını söylerken buluyorsun.
Is there anything you think about other than yourself?
Kendinizin dışında düşündüğünüz başka bir şey var mı sizin?
No matter what, you always have o look out for yourself.
Ne olursa olsun kendi başının çaresine bakmalısın.
Steel yourself for the work ahead, Henry.
Bu zorlu çalışmaya karşı hazırlıklı olmalısın Henry.
You're willing to give yourself over to this, - no matter what may come...
Sonuçları ne olursa olsun kendini bu olaya atmakta kararlı mısın?
Why leave to fate what you can decide for yourself?
Kendi kaderine karar vermek varken neden sırtını dönesin?
Call yourself a copper's son?
Sen de kendine polis çocuğuyum mu diyorsun?
Don't cheek the RSM or you'll find yourself in the Glasshouse quicker than you can say knife.
Komutanlarına saygısızlık etme yoksa kendini anında askeri cezaevinde bulursun.
Well, that's something you'll have to decide for yourself.
Bu, kendin vermek zorunda olduğun bir karar.
I just wish you hadn't judged yourself.
Keşke sende kendini yargılamamış olsaydın.
And he's begging for you to save yourself.
- Kendini kurtarman için yalvarıyor.
You were trying to starve yourself?
- Açlıktan ölmeye mi çalışıyordun? - Evet.
You'll shit and piss on yourself and I'll clean it up.
Altınıza sıçıp işeyeceksiniz ve bunu ben temizleyeceğim.
So when you find yourself locked onto an unpleasant train of thought, headed for places in your past where the screaming is unavoidable... Remember this, there's always madness.
Kendini nahoş bir düşünce treninde kilitli bulduğunda çığlık atmanın kaçınılmaz olduğu, geçmişindeki yerlere doğru giderken şunu hatırla, delilik daima orada durmakta.
But you must not lose yourself in grief, rather, find yourself.
Ama kendini kedere teslim etmemelisin. Daha çok kendini bulmalısın.
I think when you make that connection with somebody, it kind of... gets you outside yourself.
Bence, biriyle o bağlantıyı kurduğunda, insan kendi dışına çıkar.
Your familial bond notwithstanding, you yourself told me that our shared connection as Witnesses means I am the lieutenant's best chance.
Sizin aile bağlarınıza rağmen söylemiş olduğunuz gibi bizim şahitlik bağımız teğmen için en iyi şans.
- that it was your father's place? - I would've told you to knock on the door yourself.
- Kapıyı kendin çal derdim.
You got to live it for yourself.
Kendin için yaşamalısın.
They know you'll never incriminate yourself by digging up their son's body, and without a body it's hard to prove a crime.
Oğullarının cesedini ortaya çıkarıp suçunuzu kabullenmeyeceğinizi biliyorlar. Ceset olmadan da cinayet suçunu ispatlamak çok zordur.
As a genetic Chimera yourself, I would've thought you'd understand how often the body rejects an organ.
Genetik bir Chimera olarak, bedenin bir organı ne kadar sık reddettiğini biliyorsundur diye düşünüyorum.
Maybe it's time to give yourself up.
Belki de teslim olmanın vakti gelmiştir.
Perhaps you should focus on proving yourself essential to my plan.
Belki de planım için yararlı olduğunu kanıtlamaya odaklanmalısın.
Nobody's gonna follow your rules if you can't follow them yourself.
Eğer kendi kurallarını uygulamazsan, kimse uygulamaz.
- I know you can. Can you show me what you've picked out for yourself or is that a state secret?
Kendin için ne seçtiğini bana gösterebilir misin yoksa bu bir devlet sırrı mı?
Well, what's the point of doing it if you lose yourself in the process?
O süreçte kendini kaybedeceksen yapmanın ne anlamı var peki?
Still don't see why you just can't put yourself back in the race, Oliver.
Neden belediye başkanlığı yarışına katılmadığını anlayamıyorum Oliver.
Heh. I'm sorry. I just got to know did you sew that in yourself, or do you have some kind of lip-sewing guy?
Kusura bakma da bunu kendi kendine mi diktin yoksa sırf dudak dikmek için özel adamın mı var?
All right, John. As the... World's leading expert in blaming yourself, please don't do it.
- Pekâlâ John, dünyada kendini en çok suçlayan adam olarak söylüyorum, yapma bunu.
You'll only kill yourself in the attempt.
Beni öldürmeye çalışırken ölecek olan siz olacaksınız.
- I haven't. - You shouldn't be down at the river right now by yourself.
- Bu sıralar nehrin kenarında tek başına dolanmamalısın.
There's no question you can take care of yourself.
Kendi başına idare edebildiğine eminim.
All the more reason to treat yourself.
- Kendinizi şımartmanız için bir sebep işte.
"I think it's lovely that you could see yourself " having a family and having children and I think you'd be really fucking great at it. "
"Sanırım kendini görebilseydin, aile kurmanın ve çocuk sahibi" olmanın ne kadar sevecen olduğunu anlardın ve sanırım bunda çok harika olurdun. "
Well, I really think it's lovely that you can see yourself having kids someday and...
Gerçekten bir gün kendini... Well, I really think it's lovely... çocuk sahibi olarak görürsen çok sevgi dolu olur.
But you have to calm yourself, be measured in your thoughts and your deeds.
Ama sakin olmalısın, düşüncelerinde ve eylemlerinde ölçülü ol.
If you want the Waverider for yourself, there's no way you'll fire on us.
Dalgagüdücü'yü kendine istiyorsan bize ateş etmeyeceksindir.
- you should just pace yourself, that's all.
-... birazcık hızını ayarlamalısın, hepsi bu.
I mean, being in an insane asylum by yourself in the middle of the night?
Gecenin bir yarısı tımarhanede yalnız başına kalmaktan yani.
And that's gonna cost you that much in legal fees to defend yourself in court, that much in wages lost when you end up serving jail time, versus the bargain price of that much to walk out of here and comply with our demands.
Bu yüzden de kendinizi mahkemede savunmak size bu kadara patlar. Hapiste geçireceğin sürede bir bu kadar daha kaybedersin. Ya da bu cüzi miktarı öder, dediklerimizi yapar ve buradan yürüyerek gidersin.
And as for you, you're not doing yourself any favors with me coming up here trying to get my partner killed.
Sana gelince, buraya gelip ortağımı öldürtmeye çalışarak bana iyilik yapmış olmuyorsun.
It's about doing the right thing, standing up for yourself.
Doğru olanı yapmaktır, kendinizi savunmanızdır.
You opened the wrong door and found yourself face to face with some visitors to our museum.
Yanlış kapıyı açtınız. Ve müzemize gelen bazı ziyaretçilerle karşı karşıya kaldınız.
I may actually be more handsome, but keep that to yourself.
Daha bile yakışıklı olabilirim ama bunu kendinize saklayın.
In the past nine months you have never shown yourself to the faithful, you have not recited a single Angelus in St. Peter's Square, you have not communicated with anyone, you have simply retreated into your palace on the hill
Geçtiğimiz 9 ay kendinizi inananlara hiç göstermediniz. Aziz Peter Meydanı'nda tek bir dua dahi okumadınız. Kimseyle iletişim kurmadınız.
He's Portuguese like yourself.
O da sizin gibi Portekiz li.
I think you must be speaking of yourself.
Sanırım kendinizden bahs ediyor olmalısınız.
It's about getting in touch with yourself.
Kendinle iletişim kurmaktır.
You got to put yourself out there.
Kendini oraya çıkarmalısın.
But you just said yourself that we don't know what's out there.
Dışarıda ne olduğunu bilmediğini kendin söyledin.
But you have to keep telling yourself that you did what you had to do.
Ama şunu unutmamalısın ki sen yapman gerekeni yaptın.
yourself 387
yours 1007
yours sincerely 37
yours too 49
yourself included 25
yours and mine 62
yours or mine 22
yours truly 54
yours is 24
yours 1007
yours sincerely 37
yours too 49
yourself included 25
yours and mine 62
yours or mine 22
yours truly 54
yours is 24