Zero tolerance Çeviri Türkçe
188 parallel translation
Solute zero tolerance.
Yetle sıfır tolerans.
Those men in that room have zero tolerance for showin'off, hot doggin', goin'by your gut instinct or you tryin'to be a hero, you got that?
Çeneni kapa! Bu odadaki adamların, hava atmana, gösteriş budalalığına kahramanlık numaralarına ihtiyacı yok, anladın mı?
However, the Taldor, the judicial body,..... they believe in zero tolerance.
Buna rağmen, Taldor, adli makam,..... sıfır toleransa inanıyorlar.
Zero tolerance shuts witnesses up.
Tolerans göstermezsen tanık konuşmaz.
This school has a'zero tolerance for violence'policy.
Bu okulda şiddete karşı toleransımız yoktur.
We have a zero tolerance policy which means that in addition to your punishment... you're going to have to start alcohol treatment counseling.
Sıfır müsamaha gösteriyoruz yani cezanın yanı sıra alkol tedavisi danışmalığına gideceksin.
And he goes from zero tolerance to OD?
Sıfırdan birden aşırı doza mı çıktı?
'Cause I have zero tolerance for that.
'Çünkü buna hiç tolerans göstermem.
Verbum Dei has a zero tolerance policy in cases of vandalism.
Verbum Dei, yağma olaylarında sıfır hoşgörü politikası güder.
- So it's not exactly zero tolerance.
- Yani pek de sıfır hoşgörü değil.
You're the first casualty of zero tolerance.
Sıfır toleransın ilk şehitleri sizsiniz.
Any suspicion of violence physical or verbal Will result in immediate suspension or expulsion.That is zero tolerance!
Fiziksel ya da sözlü her şiddet şüphelisi anında uzaklaştırılma ya da okuldan atılma ile karşılaşacak.
I tought it might violate zero tolerance policy.
Bence bu sıfır tolerans prensibini ihlal ediyor.
That does not excuse the fact that you made a dead threat which trigger our zero tolerance policy.
Bu senin yaptığın ölüm tehditinin mazereti olamaz, bizim sıfır tolerans politikamıza aykırı bu.
Our zero tolerance policy gives me no choice but to expel you for the rest of the year.
Bizim sıfır tolerans politikamız bana seni okuldan atmak dışında başka bir seçenek bırakmıyor.
Expelled, zero tolerance.
Atıldı, tolerans yok.
I'm sorry, Agent Bristow, but my colleagues and I have zero tolerance for anyone who would lie to their own government, especially in this day and age.
Üzgünüm Ajan Bristow. Ama hükümetine yalan söyleyen birine meslektaşlarımla benim hiç toleransımız yok. Kaldı ki, şu dönemde hiç olmaz!
Zero tolerance for drugs or alcohol.
Uyuşturucu ya da alkole sıfır tolerans.
I have a zero tolerance policy.
Benim bir sıfır tolerans politikam var.
See, I'm a businessman... and my fiscal policy towards crime consists of two words - zero tolerance.
Görüyorsun ya, ben işadamıyım. Ekonomik politikam iki kelimeyle özetlenebilir. Hoşgörü yok.
- I've got zero tolerance for your cons.
Bu dolandırıcılıklarına kesinlikle müsamaha göstermem.
In this climate... we must make it very clear to our community... that we take the policy of zero tolerance extremely seriously... and that we are willing to act accordingly.
Bu şartlar altında... cemaatimiz için bunu bir na önce düzeltmeliyiz... bu konuda sıfır tolerans gösterdiğimizi bilin... ve hemen harekete geçeceğimizi bildirim.
In an election year, there's zero tolerance for serial offenders.
Seçim yılında seri suçlulara hiç af yoktur.
It proves that there is no such thing as zero tolerance.
Sıfır tolerans diye bir şey olmadığını....... kanıtlıyordu.
- I'm a man of zero tolerance today. - I'm listening.
- Bugün sıfır toleransım var.
There is zero tolerance for error.
Hataya yer yok.
Injunctions are zero tolerance.
Emirlerde tolerans yok.
Do you know what "zero tolerance" means?
"Tolerans yok." Ne demek biliyorsunuz herhalde?
- Zero tolerance control!
- Sıfır tolerans uygulanacak.
We have zero tolerance for cellphones in class, so we will get to know each other in detention.
Birbirimizle ceza saatinde tanışırız. Cep telefonu.
And you've had zero tolerance for my witty banter.
Hazmı zor bir durum. Ama anlatmam gerektiğini hissettim.
And you've had zero tolerance for my witty banter.
Esprilerime hiç tahammülün yok.
I think what she would treasure most is a gift bought through honest effort because integrity trust exploitation the golden rule role models seriousrime zero tolerance the Ten Commandments...
Bence namus ile kazınılmış bir hediyeye daha çok önem verir, düzgün çalışmayla çünkü dürüstlük namus istismar altın kural örnek roller ciddilik sıfır tolerans On emir...
I got zero tolerance when it comes to safety.
Güvenlik konusunda hiç göz açtırmam.
And with zero tolerance gun control and a strong, well-funded educational system, there's no street crime.
Ve silah kontrolü ile güç... kullanarak, eğitim sistemini iyi finanse ederek... caddelerde hiç suç olayı yaşanmayacak.
We are talking zero tolerance, you got that?
Sıfır toleranstan bahsediyoruz, anladınız mu?
Zero tolerance.
Hiç tolerans gösterilmez.
Well, our facilities have a zero tolerance policy.
Burada sıfır tolerans politikası uygulanır.
It's too damn hot, and I got zero-fucking-tolerance.
Hava çok sıcak ve sana hiç tahammülüm yok.
The hospital has a zero-tolerance policy against stealing.
Hastane kuralları hırsızlığı hiç hoş görmüyor.
Since last spring's shooting, at Columbine High, schools nationwide have extended zero-tolerance policies, suspending and expelling students for all kinds of behaviour considered unruly, or warning signs of violence to come.
Columbine'da yaşanan olaydan sonra hoşgörü yok oldu. Öğrenciler disiplinsizlik ve şiddete neden olabilecek şeyler yüzünden uzaklaştırma ve ihraç cezaları alıyorlar.
It's called a zero-tolerance policy, not a "maybe-this-once" policy.
Buna "sıfır müsamaha" politikası diyoruz. "Belki bu sefer bir defalığına" politikası değil.
No. Zero-tolerance policy, remember?
Olmaz. "Sıfır müsamaha politikası" unuttun mu?
Are you aware that I ran on a platform of zero-tolerance?
Sıfır hoşgörü temelli programım sayesinde seçildiğimi biliyorsunuz.
Jump-outs rotating from sector to sector, combined with a zero-tolerance approach.
Sıfır tolerans yaklaşımı ile sivil polis arabaları bölgeleri dolaşırlar.
Hannah, as you know, we have a zero-tolerance policy for this behavior.
Hannah, bildiğin üzere, bu tip davranışlara müsamaha göstermiyoruz.
Started off in the Midlands and is credited with the first zero-tolerance policy in the U.K.
Midland'ta göreve başladı ve İngiltere'de sıfır tolerans politikasıyla ünlendi.
I only ask because of the strict zero-tolerance policy you've enacted.
Senin kanunlaştırdığın toleranssız katı kurallara dayanarak soruyorum.
It's a zero-tolerance offence.
Bu müsamaha gösterilemez bir suç.
We have a zero-tolerance policy on theft at Halicorp.
Halicorp'ta hırsızlığa karşı hiç müsamahamız yoktur.
Zero tolerance.
Müsamaha göstermezler.