Zest Çeviri Türkçe
146 parallel translation
Well, let's give her some tamarind, with soda water and lemon zest.
Ona biraz sodalı ve limonlu demirhindi verelim.
You seem to have lost your zest for bitterness.
Acımasızlığınız ortadan kalkmış.
The zest does go out of things with the encroachments of old age.
Yaşlılığın getirdiği sıkıntılar varken yapılan şeylerden duyulan haz azalıyor.
The vigor, the zest of him alive.
onun yaşıyor olduğunu hayal etmeye çalış.
No, it adds zest to your work.
Büyük bir hazdır!
Zest!
Hazdır!
I think I've had enough zest for a while.
Yeterince haz aldım sanırım.
You're a big boy, but got no zest.
Büyük bir çocuksun ama tadın yok.
that I have no zest for life.
Sence, hayattan zevk almıyorum.
I must admit that they happen to be agreeable folks, I'd even say, warm ones, with zest.
Kabul etmeliyim ki hepsi de çok uyumlu ve söz dinleyen kişiler, hatta çok sıcak ve tatlı olduklarını bile söyleyebilirim.
" "Yesterday I was seized by reckless gaiety." For the first time this year, I felt a zest for life. "Feeling curious about what the day will bring." "
"Dün ansızın içimi öylesine bir sevinç kapladı ve tüm bir yıl boyunca içimde ilk kez yaşama karşı o eski tutkuyu hissettim ve günün ne getireceğini bilmek istediğimi..."
They no longer have a zest for living like their cousins out in the inhospitable desert.
Yaşaması güç olan çöldeki kuzenleri kadar hayattan zevk almıyorlar.
I have no zest for anything...
Hiç bir şey tad vermiyor...
Plus a zest for experiment.
Ilave olarak deney coskusu.
My niece is the kind of girl that has a certain... zest for living.
Yeğenim, hayatı dolu dolu yaşayan bir kızdır.
So will you, on wisdom's breast, enjoy it daily with more zest.
Aynısıdır bilgeliğin göğsünde olan Geçen hergün istektir çoğalan.
Ah, this incident gives zest to our investigation.
Ah, bu hadise araştırmamıza farklı bir tat getirdi.
You lost your zest for life, playing motorboat in your beer.
Hayata küsmüş gibisin iki periyottur biranla oyun oynuyorsun.
She should be over this by now, it's been weeks. I robbed her zest for life.
Şimdiye dek atlatması lazımdı, haftalar geçti. Yaşama sevincini çaldım.
"Ham is best... when you've still got zest."
"Ağzının tadı varsa jambon en iyisidir."
I always come back with a new zest for life.
Her dönüşümde hayata yeniden sarılıyorum.
All Sicilian men have a zest for is death.
Sicilya'lı erkeklerin ölüme daha yakın olduklarını sanırdım.
It relegates me to cargo carrying, rather than your grand explorations, so I am forced to add some flamboyancy and zest to the doldrums of my existence.
Beni, sizin ulu keşifleriniz yerine, kargo taşımaya mahkum ediyor, o nedenle de, varlığıma biraz renk ve zevk... katabilmek için bunu yapmaya zorunlu kalıyorum.
Let us consecrate ourselves to follow his example of zest for Life... dedication to family... and charity to all.
Yaşamdan almış olduğu keyfi, kendini ailesine nasıI adadığını ve yardımseverliğini kendimize örnek alalım.
He decided that if he retires he will lose his zest for life and die within 48 hours or something.
Emekli olursa yaşam heyecanını kaybedip 48 saat içinde öleceğine karar verdi.
"We got the hairs, but I think we lost the Zest."
"Saçları aldık, ama galiba Zest ( sabun markası )'i kaybettik."
They've lost their zest for work.
Çalışmak için şevklerini kaybettiler.
A zest for life, a je ne sais quoi that was hard to resist.
Yaşama çoşkusu, ne olduğunu bilmediğim karşı konulması çok zor bir şey.
- What's that, Aunt Caroline? - It's an orange... marzipan cake with creme de menthe and lime zest.
- Portakallı badem ezmeli... ve nane limon kremalı kek.
Personality shifts, perceived psychic abilities increased zest for life.
Ne kadar değişmiş? Kişilik değişiklikleri, fark edilir derecede fiziksel kabiliyetler hayattan alınan tadın artması.
As if he were a boy again, agile and slim, with so much zest for life.
Eskisi gibi çevik ve canlıydı, içi yaşam zevkiyle doluydu.
Ever since he was shot, he's softened, with a whole new zest for life!
Hayatın farklı tatlarını keşfetti. Onu hastanede görmüştüm.
"Frisky, cultured and carefree professional with zest for life"
Neşeli, kültürlü, tasasız, hayattan zevk almayı bilen.
"Frisky, carefree, with a zest for..."
"Neşeli, tasasız, eğlence uz..."
Frisky, cultured and carefree professional with zest for life.
Neşeli, kültürlü, tasasız, hayattan zevk almayı bilen.
Zest is yours too?
Bu da sizin kızınız mı? Bir şey çalıyor mu?
For delicate palates we have eel with celery. Tomato and bitter orange zest
Hafif damak tadı olarak kerevizli yılanbalığı domates ve acı portakal tadı var.
This new girl seems to have a lot of zest.
Yeni kız çok hayat dolu görünüyor.
Not only had his dominance returned, so had his zest for the game.
Geriye dönen yalnızca hakimiyeti değildi, aynı zamanda oyundan aldığı zevkti.
He's a schmo... who's got no zest for life.
Safın teki. Yaşama zevki yok.
His zest for life is an affirmation of God's great love within us all.
Onun bizimle olması, Tanrı'nın sevgisini de beraberinde getirir.
It's crackers with ketchup on top for... you know, for zest.
Kraker ile üzerinde ketçap bilirsin, lezzet için.
" Add four cups of cranberries, one cup sugar and orange zest to a heavy stockpot.
" Derin bir kaba dört bardak kızılcık, bir bardak şeker ve portakal kabuğu koyun.
Inflicting pain and pleasure with equal zest until one day Mademoiselle found herself at the mercy of a man every bit as perverse as she.
Acı ve zevki aynı hazda verebiliyordu. Ta ki günün birinde Matmazel kendini en az kendisi kadar sapkın bir adamın merhametinde buldu.
Your youthful zest for food and drink.
Yeme içme konusundaki gençliğine özgü iştahın.
Lemon zest, oregano, a little cream? See, I cook a little.
Limonata vücut dengesini düzenler ve çabuk toparlar.
Finely slice oranges and grate zest.
Portakalları ince ince dilimle ve kabuğunu rendele.
Yeah, but the serranos is too sharp, too sharp. Next time, not so much zest.
Bir dahaki sefere daha az çeşni kat.
We witches will, with these words Waste the warlock's evil zest
Biz cadılar, bu sözlerle Büyücünün kötülüğünü tüketeceğiz
The zest in you. Wrong.
Senin tadın.
Mix it with a little zest...
Yoksa Barabbas Batırır tekneni.