Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Abrir
Abrir Çeviri Türkçe
15,563 parallel translation
Prefiero intentar abrir una bolsa de maní en un avión.
Bir uçakta bir torba dolusu yer fıstığı açmayı tercih ederim.
Seguro. Déjeme abrir la puerta, Su Alteza.
Tabii, izin verin kapınızı açayım, Ekselansları.
Ciertos inversores le preguntaron para ir a California. Y explorar la idea de abrir un club nocturno en Hollywood.
Bazı yatırımcılar ona Kaliforniya'ya gitmesini ve Hollywood'da bir gece kulübü açma işini araştırmasını istedi.
Es ilegal abrir abrir el correo de otras personas.
Başkalarına gelen bir mektubu açmak yasa dışı bir davranış.
Paul, ¿ puedes abrir los ojos?
Gözlerini açar mısın Paul?
Uh... Me gustaría re-abrir el diálogo sobre el gerente de oficina.
Şu ofis müdürlüğü olayını tekrar konuşmak istiyorum da.
Debía cerrar ese capítulo antes de abrir otro.
Yenisini açmadan o bölümü kapatmam gerektiğini hissetim. O yüzden onu ben aradım.
Policía. Abrir.
Polis, kapıyı açın.
Feo grande lata de gusanos nadie quería abrir.
Kimse kirli çamaşırlar ortaya dökülsün istemedi.
En el ínterin, Tengo una carta de recomendación firmado por el director. Eso debería abrir un par de puertas.
Sicilinizdeki kayıt silinene kadar müdür tarafından imzalanmış tavsiye mektubu birkaç kapıyı açmaya yetecektir.
Sí. ¿ Cómo puedo abrir una cuenta?
Hesap açmak istiyorum.
Ahora, ¿ qué tipo de cuenta le gustaría abrir?
Nasıl bir hesap açmak istiyorsunuz?
- Abra la puerta, abrir la puerta.
- Kapıyı aç, aç kapıyı!
Yo lo obligué a abrir a tu madre para sacarte de su vientre.
Babanın seni annenden kesip çıkarmasını sağladım.
Lo encontramos. ¿ Hay algún truco para abrir esta caja? ¿ Qué estás haciendo?
Buldum. Bunu açmanın kolay bir yolu var mı? Ne yaptığını sanıyorsun?
Definitivamente está ahí. No quiere abrir la puerta.
- Kesin içeride ama kapıyı açmıyor.
Tuve que abrir todas las ventanas.
Bütün camları açtık koku çıksın diye.
¿ Puedes abrir el portón?
Giriş kapısını açabilecek misin?
Porque llevamos un rato intentando abrir...
- Açmakta zorlanıyoruz da. - İt işte!
Puedes abrir esta puerta y morir rápidamente o puedes demorarlo y agonizar de dolor.
Şimdi, ya bu kapıyı açar ve çabuk bir şekilde ölürsün ya da kurtulmaya çalışırken acı içinde çekişirsin.
Más de la que los seres humanos son capaces de crear hoy en día, y abrir una especie de grieta en el tiempo y espacio para así...
İnsanların yaratabileceğinden çok daha fazlasını. Böylece zamanda ve mekânda bir yırtık oluşur.
Para mí, fue como un abrir y cerrar de ojos.
Benim için gözümü açıp kapatmak gibiydi.
Bien, ¿ podemos abrir las puertas?
Kapıyı açabilir miyiz, lütfen?
Y quiero que sus chicos de Homicidios me dejen tranquila y poder abrir otra vez.
Bronx cinayet masasının beni rahat bırakmasını ve kulübümü yeniden açmasını istiyorum.
- Puedes abrir un café ahí.
- Tabii. - O kısmı kafe yapabilirsin.
Primero te hace mudarte lejos para abrir su negocio nuevo.
Önce, seni şehirden uzaklaştırdı. Kendi işini kurabilsin diye.
Con todo lo que ocurre, ¿ quieres abrir una tienda?
Uğraştığımız onca şey varken, bir dükkan açmak iyi bir fikir mi sence?
Me acaba de abrir un recipiente de preparación.
Biraz önce demledim.
¿ Abrir una nuez?
Ceviz mi kırıyordun?
Es el momento de abrir el kimono.
Kimonoyu açma zamanı geldi.
La tienda de tallado acaba de abrir.
Çadır kurma yarışı açıldı.
¡ Es automático! ¡ Abrir la cápsula!
Hareketlerimi kontrol edemiyorum!
¡ Abrir la cápsula!
Kapsülü açmalıyım!
- ¡ Abrir la cápsula!
- Kapsülü açmalıyım!
Apenas lo empecé a decir, me arrepentí de abrir la boca.
Tamam, bunu söylerken çenemi kapalı tutmam gerekirdi.
Bien, tengo 15 minutos para desayunar y luego debo abrir la veterinaria.
Pekala, kahvaltı etmek için 15 dakikam var sonra gidip veteriner kliniğini açmam gerek.
Cuando nos graduemos, iremos a Los Ángeles a abrir un camión de tacos de pescado.
Mezun olduktan sonra, balıklı tako kamyonumuzu işletmek için LA'e taşınacağız.
Para que pudieran meter sus dedos debajo de la pieza principal para abrir el ataúd, habían pequeñas cuentas de plástico bajo la tapa, ¿ cierto?
Önceden yerleştirilmiş küçük plastik boncuklar sayesinde parmaklarınızı baş parçasının altına sokup kapağı açabiliyordunuz öyle değil mi?
Yo también quise abrir la puerta, pero...
Kapıyı açmak istemiştim ama...
Cualquier tribunal te absolvería por no abrir la puerta tan tarde.
Hangi mahkeme olsa o saatte kapıyı açmadığınız için sizi suçsuz bulurdu.
¿ Puedes abrir la puerta?
Camı açar mısın?
¿ Puedes abrir esto?
Bunu açar mısın?
Así que, la negación es una elección para deshacer la cerradura. Para abrir la puerta a otra cosa.
İnkar, başka bir yere açılan kapıların kilitlenmesi amacıyla yapılan bir seçimdir.
Bueno, si se trata de bolsillos de lo que estamos hablando, tal vez puedan explicar por qué los británicos... encuentran el suyo tan difícil de abrir.
Peki, madem cepler hakkında konuşuyoruz,... belki de bana İngilizlerin neden ellerini ceplerine atmadıklarını anlatabilirsiniz.
Acabo de abrir... esta botella bastante decente de vino rojo.
Az önce oldukça güzel bir şişe kırmızı şarap açtım.
Hubo una época en la que hablábamos de mudamos a Saint John o a alguna otra isla tropical, abrir una tienda de buceo y vivir en el paraíso el resto de nuestras vidas.
Zamanında St. John'a ya da tropik bir adaya taşınmaktan, bir dalış dükkanı açmaktan hayatımızın geri kalanını cennette geçirmekten bahsederdik.
- Seguro que no fue el único en abrir con una palanca la máquina de tabaco.
- Şey, ilk olmadığından eminim. Sigara makinesini zorla açmaya çalışıyordu.
¿ Alguien puede abrir?
Biri kapıya bakabilir mi?
Ojalá estén listos para abrir sus chequeras.
Çek defterlerini açmaya hazır olurlarsa daha iyi olacak.
Ella acaba de abrir sus ojos.
Gözlerini açtı.
Abrir nuestros corazones y escuchar de verdad.
Belki biz de peygamberler gibi kalbimizi açıp gerçekten dinlemeliyiz.