Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Altos
Altos Çeviri Türkçe
3,413 parallel translation
En realidad, Majestad, creo que encontrará que ya tienen impuestos muy altos
Aslında Majesteleri, korkarım halk size yeterince vergi ödüyor.
No me había puesto tacones tan altos desde hace un tiempo.
Bir süredir topuklu giymemiştim.
Sabes, llevar tacones altos es un truco.
Biliyor musun? topuklularla daha rahat durmak için bir hile var.
La investigación tuvo como objetivo a altos ejecutivos.
Soruşturmanın hedefinde üst düzey yöneticiler varmış.
Alguien hizo que los brokers elevaran el precio y luego venderlo a precios altos, porque sabían que el proyecto iba a ser aprobado y matarían Tritak.
Birisi önce aracıların fiyatları yükseltmesini sağlayıp sonra da düşeceğini bildiği şey de en yüksek değerden açığa satmış çünkü yasanın geçip Tritak'in boğazına ilmiği geçireceğini biliyorlardı.
Las corporaciones han sido entronizadas y seguirá una época de corrupción en altos puestos y el poder del dinero de la nación se esforzará en prolongar su reinado manipulando los prejuicios de la gente hasta que toda la riqueza esté acumulada en unas cuantas manos
Şirketler tahta çıkartılıyor ve bunu, yüksek mertebelerdeki bir yozlaşma devri takip edecek, ... ülkedeki para gücü.. ... insanların önyargılarına etki edilerek saltanatını devam ettirmeye gayret edecek,
Bien, la segunda prueba de alcohol no dice nada, pero el examen de toxinas señala que la Dra. Nolan tenía altos niveles de Valium y Ambien en su cuerpo.
İkinci alkol testinden bir şey çıkmadı ama toksikoloji testi diyor ki Dr. Nolan'ın kanında yüksek miktarda Valium ve Ambien * varmış.
- incluidos altos cargos de la policía. - Escucha, Audric.
- Polisteki yüksek mevki de dahil.
Eso creo... excepto cuando mis niveles de azúcar están altos o bajos.
Sanırım... Yani, şekerim yükselip düşmedikçe.
Necesitamos traer a uno de los altos en esto.
Yukardaki birilerinide buna dahil etmeliyiz.
Agentes del Verrat, trabajando para las Siete Casas han infiltrado los niveles más altos de los gobiernos.
Yedi Hane için çalışan Verrat ajanları tüm devletlerin en yüksek seviyelerine sızdılar.
Estos matones se infiltraron en los rangos más altos de los monárquicos y del ejército de Franco.
Bu infazcılar monarşistlerin ve Franco'nun ordusunun en üst rütbelerine sızdılar.
Y otros que contengan oxígeno como el nuestro con altos niveles de oxígeno en la atmósfera en realidad podría ser bastante raro.
Atmosferinde yüksek düzeyde oksijen olan bizimkisi gibi oksijen içeren gezegenler evrende çok nadir bulunuyor olabilir.
Sé que le fomentaron una cierta flexibilidad moral cuando trabajó en la CIA, Sr. Reese, pero me gusta pensar que buscamos estándares más altos.
CIA'de çalışırken, onların size değişik bir duygusal esneklik kazandırdığının farkındayım, Bay Reese. Ama bence biz burada, biraz daha yüksek bir standarda ulaşmak üzereyiz.
Estamos algo sorprendidos... tacones altos aquí.
Elimizde fiyakalı yüksek topuklar var.
Los números más altos representan intensidades exponencialmente más altas.
Yüksek numaralar ise ivmeli yüksek gerilimi temsil ediyor.
Apartir de ahora voy a viajar por los caminos altos.
Şu andan itibaren daha yüksek bir yolda yürüyeceğim.
Cherokee es el nombre encubierto de un activo con acceso a los niveles más altos de información sobre el ejército de Irán.
Cherokee, İran'daki en üst düzey askerlere ulaşabilen kod adı.
- ¿ Y los altos mandatarios?
- Peki ya Ulusal Güvenlik Kurumu?
Y puedes hacer pases altos, verdad? Claro.
- Rötuşları sen yaparsın değil mi?
Tengo contactos muy altos.
Benim yüksek kişilerle bağlantılarım var.
¿ Altos contactos?
- Yüksek kişiler? - Evet.
Buen intento, tío, pero la chica tiene altos estándares.
İyi deneme dostum, ama bu kız seni aşar.
Pero eran altos, morenos y sensuales.
Ama uzun esmer ve seksiydiler.
Pero su test da positivo por altos niveles de cocaína.
Ama kanında yüksek miktarda kokain bulunuyormuş.
Phil Taylor tenía niveles muy altos de warfarina en la sangre.
Phil Taylor'ın kanında yüksek derecede varfarin varmış.
Dio positivo para altos niveles de warfarina.
Fazla derecede varfarin içerdiği çıkmış.
ACN ha descubierto para usted en exclusiva que los altos mandos de BP se debaten para descubrir cómo el pozo que está a miles de metros bajo la superficie del Golfo y derrama petróleo a un ritmo de 17.000...
ACN'nin özellikle öğrendiğine göre, BP içindeki üst düzey yetkililer kuyuyu kapatmanın bir yolunu bulmaya uğraşmaktalar,... kaldı ki bu kuyu Körfez yüzeyinin 5,5 km altında olup günde 460,000 litre hızla denize petrol dökmekte...
Así que pidió dinero prestado con altos intereses para pagarle... las deudas fueron aumentando... al final perdimos la casa y la granja... mi padre fue a prisión...
Bu yüzden babam vergiyi ödemek için yüksek faizle borçlandı. Borç borcu doğurdu. Sonunda evimiz ve tarlamız elimizden alındı.
Presta dinero con altos intereses.
İnsanlara yüksek faizle borç veriyor.
"E inmediatamente fue tratado por presentar altos niveles de intoxicación por monóxido de carbono."
" Yüksek dozda karbon monoksit zehirlenmesi tanısıyla tedavisine derhal başlandı.
No quiero decir que no, pero trabajo con el Dr. Grimes y su equipo, así que los requisitos para ser genial son bastante altos.
Hayır demek istemem ama Dr. Grimes ve ekibiyle çalışıyorum yani seviye oldukça yüksektir söyleyeyim.
La aprobación de Mellie está en los 80 altos. ¿ Sí?
Mellie'nin beğenilirliği yüzde 80'lerde.
50 medios-bajos, 40 altos.
- Yüzde 50'lerde. Yüzde 40'larda.
Se encuentra típicamente en altos niveles en los padres primerizos.
Yeni baba olanlarda oldukça yüksek seviyelerde olabiliyor.
¡ Pantalones altos!
Yüksek bel pantolon!
¿ Y por qué tenía pleno acceso a los altos secretos?
Neden tüm verilere erişim izni vardı?
Hombres altos que conozca. Hágame una lista.
Tanıdığın uzun erkeklerin bir listesini yapmanı istiyorum.
Espero que los índices de credibilidad del Alcalde estén altos en especial si tiene éxito en las negociaciones Mutantes.
Bence Başkan'ın güvenirliği tavan yapacaktır özellikle de Mutantlarla müzakerelerde başarılı olursa.
Has salido con más hombres que son más guapos y más sexies y más fornidos y más musculosos y con mejor tipo y más morenos y con el pelo más largo, y más altos y más ricos y con más éxito, y más divertidos y simpáticos, que tienen más residencias de verano y coches extranjeros y barcos y yates, y que han viajado a más lugares y hablan más idiomas que él.
Bir sürü adamla çıktın, daha yakışıklı olan ve daha seksi ve kaslı ve kuvvetli ve daha tatlı ve esmer tenli ve uzun saçlı, ve daha uzun daha zengin ve daha başarılı, ve daha komik daha cana yakın, daha çok yazlığı ve yabancı arabası olan ve sürat tekneleri ve yatları olan, daha iyi seyahat eden ve daha fazla yabancı dil bilen.
Tenemos varios altos miembros del Parlamento Británico que están dispuestos a ayudarnos en el Reino Unido.
İngiliz Parlamentosu'ndan birkaç üst düzey üye bize yardım etmeyi kabul etti.
Se dice que ella es capaz de imitar algo viéndolo solo una vez. Como los cargueros procedentes de Europa dejaron de entrar... les roban granos de café a los comerciantes... y los venden a precios más altos a los aristócratas.
Avrupa'dan kargo gelişi durunca, onlar da tüccarlardan çaldıkları kahve çekirdeklerini aristokratlara pahalı fiyatlara satmaya başladılar.
Y'no cabe duda de que en este momento la Agencia está muy dañado, sus niveles más altos son diezmados y su reputación se hace añicos.
Teşkilat'ın kötü durumda olduğu, idari kadroda büyük değişiklikler olduğu ve Teşkilat'ın ününün yerle bir olduğu su götürmez bir gerçek.
El lugar está'super protegido, altos muros y guardias...
Burası kale gibi resmen. Duvarlar, güvenlik...
Es grande, es amplio, techos muy altos.
Ana kat. Büyük ve geniş. Tavan oldukça yüksek.
¡ Tacones altos!
Yüksek topuklar!
¿ Acaso dices que son demasiado altos?
Bu topukları çok mu yüksek buldun?
Me gusta llevar tacones altos. Voy bien.
Topuklu giymeyi seviyorum, iyiyim böyle.
Incluso los árboles más altos saben que su existencia depende del suelo debajo de sus raíces y del sol y la lluvia en sus ramas.
En uzun ağaç bile varlığının köklerinin altındaki toprağa ve yapraklarının üstündeki güneşe ve yağmura bağlı olduğunu bilir.
¿ Por qué llevas tacones altos?
Niye topuklu giyiyorsun?
Nick, ponte unos pantalones o, al menos, unos calcetines altos.
En azından uzun bir çorap.