Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Assad
Assad Çeviri Türkçe
286 parallel translation
Odiaba la monotonía, por lo que tenía una esposa diferente para cada día del año pero ninguna era tan bella como Zarah esposa de Assad, el panadero.
Bununla birlikte monotonluktan nefret ettiği için her yıI farklı bir eşi olurdu ama orada Zarah'dan daha güzeli yoktu fırıncı Esad'ın eşi.
El humo de la chimenea de Assad parecía provocar mala suerte.
Esad'ın bacasından çıkan duman ona kötü şans getirmiş gibi.
¡ Mi querido y loco Assad regresa!
Sevgilim budala Esad geri döndü!
¡ Assad!
Esad!
Cuando salgo a hurtadillas, siempre dejo una figura de cera en mi cama y de esa figura Assad ha robado un anillo de los deseos falso.
Dışarı çıktığım zaman daima yatağıma balmumu figürümü bırakırım ve o figürden Esad sahte dilek yüzüğünü çaldı.
Y también deseo que mi bienamado Assad sea nombrado panadero de nuestro poderoso Califa.
Ve ayrıca diliyorum ki kudretli halifemiz fırıncıyı affetsin.
El presidente Assad de Siria dijo que aún había obstáculos, pero que su país, cito textualmente, "espera lograr una paz duradera con Israel".
Suriye Başkanı Esat, önlerinde hala aşılması gereken engeller olduğunu, ama ülkesinin İsrail'le olan barışının başlaması için sabırsızlandığını söyledi.
¿ Es ella de la que me ha hablado, Assad?
Bahsettiğin seçilmiş bu mu, Assad?
Assad, el Amo desea tu presencia.
Assad, Efendimiz yanında bulunmamızı talep ediyor.
Quizá, Assad.
Belki, Assad.
¡ Más rápido, Assad!
Daha hızlı, Assad! Daha hızlı!
Quedate aquí para proteger a Ilpo y el niño.
Assad, burda kalıp Ilpo ve çocuğu korumanı istiyorum.
Papá aún está triste por la muerte del Presidente Assad.
Babam başkan Esad'ın ölümü nedeniyle hala çok üzgün.
Grandes multitudes esta mañana en la plaza central de Damasco para homenajear al ex presidente y recibir a su hijo Bashar el-Assad.
Şam'ın en büyük meydanı son başkana saygılarını sunmak ve oğlu Beşir el Esad'a hoşgeldin demek isteyen insanlarla hıncahınç dolu.
Nuestro amado presidente Bashar el-Assad pronunciará su discurso en el Parlamento.
Değerli başkanımız Beşir el Esad, parlamentoda bir konuşma yapıyorlar.
Y el Presidente Cheney me dice, " Rob, sé que tienes mucho que hacer, pero pon otra mirada en Assad.
Başkan Cheney, "Rob, çok işin olduğunu biliyorum ama Esad'a bir göz at."
Acompañándome aquí esta Tarik Khoudry, quien es uno de los más críticos en contra del régimen B " athist del dictador Sirio Bashar Assad.
Bu akşamki konuğum Tarık Hudri, Suriyeli diktatör Başer Esad'ın Baas rejimine karşı sözünü sakınmayan eleştirmenlerden biri.
Se que esto se hizo con el consentimiento de Bashar al-Assad.
Bunun Başer Esad'ın bilgisi dahilinde yapıldığını biliyorum.
El diría que los servicios secretos Sirios fueron responsables de arreglar el Superbowl si pensaba que eso haría quitar a Assad más pronto.
Herkes biliyordu. Eğer Esad'ı yerinden edecekse, Suriye Gizli Servisi'nin... Süper Kupa finaline hile karıştırdığını bile söylerdi.
Cheney está obsesionado con Siria, y en quitar a Assad, por varios años.
Cheney Suriye'ye takmıştı. Yıllardır Esad'dan kurtulmaya çalışıyordu.
Bueno, debes admitir que siempre hay tiempo para Tony Blair, siempre hay tiempo para Bashar al-Assad, pero nunca hay tiempo para Jack Donaghy, y eso es un problema.
Şunu kabul et, Tony Blair'e ayıracak zamanın var. Bashar al-Assad'a ayıracak zamanın var. Ama Jack Donaghy için zamanın yok, ve asıl sorun da bu.
Y en ningún lugar esta clase de humanidad es más visible que en la película "Paraíso ahora", escrita y dirigida por Hany Abu-Assad.
Ve böylesi bir insancıllık hiçbir filmde, Hany Abu-Assad'ın yazıp yönettiği "Vaat Edilen Cennet" de olduğu kadar açık değildir.
Estamos casi seguros de que Assad está detrás de esos ataques, ¿ verdad?
Bu Assad denen adamın, tüm saldırılardan sorumlu olduğuna eminiz değil mi?
Y no olvidemos que Assad a estado invocando a la destrucción de los Estados Unidos durante los últimos veinte años.
Ve şunu da unutmayalım : Assad, 20 senedir ABD'nin yok edilmesi için çalışmakta.
Sr. Presidente, mis analistas creen que la organización de Assad no puede sobrevivir si él y que una vez que esté muerto, esos ataques se detendrán.
Sayın Başkan, analistlerim Assad Örgütü'nün, o olmadan devam edemeyeceğini ve onun ölümüyle bu saldırıların sona ereceğine inanıyorlar.
Entonces se da por hecho el éxito de la operación para matar a Assad.
Bu hüküm, Assad'ın yok edilme operasyonunun başarısına bağlı.
Las contingencias se pronostican como buenas, Tom. Pero la CTU debe eliminar a Assad.
Beklenmedik olaylar karşı hazırız Tom, ama CTU Assad'ı safdışı etmek zorunda.
¿ De qué estás hablando? Ni sabemos donde está Assad.
Sen ne diyorsun, onun yerini bile bilmiyoruz.
Encontramos una forma de ubicar el paradero de Assad.
- Assad'ın konumunu öğrenmenin bir yolunu bulduk.
¿ Assad tiene que ver con los ataques?
Bunun, saldırılarla bir ilgisi var mı?
¿ Cómo creen que Jack nos llevaría Assad?
Jack bizi Assad'a nasıl götürecek?
Hamir Al-Assad.
Hamri Al-Assad.
Assad está aquí, Jack.
Assad burada, Jack.
Hace cuatro días uno de los hombres de Assad nos contactó.
Dört gün önce, Assad'ın adamlarından biri bizimle irtibata geçti.
Dice que nos dará a Assad por 25 millones de dólares.
25 milyon dolara karşılık Assad'ı bize getireceğini söyledi.
Pero sólo aceptó darnos a Assad a cambio de ti.
Ama Assad'ı, ancak senin karşılığında bize teslim etmeyi kabul ediyor.
Te pedimos que te sacrifiques para que podamos eliminar a Assad.
Senden, kendini feda etmeni istiyoruz. Böylece, Assad'ı yok edebileceğiz.
Ofreció darnos la localización de Assad a cambio de una lista de demandas y una de ellas era Jack Bauer.
Assad'ın yeri karşılığında bize bir liste verdi. O listede Jack Bauer da var.
- Tenemos que detener a Assad.
- Assad'ı durdurmak zorundayız.
¿ Pero por qué no estamos organizando un rescate? No podremos tener a Jack una vez que Fayed nos de la ubicación de Assad.
Neden Fayed, Assad'ın yerini söylediğinde Jack'i kurtarmak için bir plan yapmıyoruz?
Primero, dígame dónde está Assad.
- Önce, Assad'ın yerini söyle.
Si quiere a Assad deje a Bauer allí, vuelva a su auto y váyase.
Assad'ı istiyorsan Bauer'ı bırak, arabana bin ve buradan git.
Assad debe ser eliminado extremando precauciones.
Assad kesinlikle yakalanmalı.
Tan pronto como los militares tengan la ubicación de Assad trabajaremos con una agencia local para limitar el daño colateral.
Ordu, Assad'ın yerini alır almaz yerel birimlerle çalışarak munzam zararı en aza indirmeye çalışacaklar.
Por más que estemos intentando prevenir la pérdida de civiles nuestra prioridad es eliminar a Assad.
Sivil kayıpları önlemeye ne kadar çalışsak da, önceliğimiz Assad'ı yakalamak.
Pero si no redirecciona ese satélite en 30 segundos perderá a Assad.
Uyduyu 30 saniye içinde çevirmezseniz Assad'ı da kaybedeceksiniz.
Podemos haber perdido nuestra única oportunidad de encontrar a Assad.
Assad'ın yerini öğrenmek için tek şansımızı kaybedebiliriz.
Debido a su engaño tendré que pensar acerca de darle la ubicación de Assad.
Bu dalavereniz yüzünden, Assad'ın yerini size verme konusunu düşüneceğim.
Si no sacamos a Assad, entonces- -
Assad'ı yakalayamazsak- -
Tienes que darle a la CTU la ubicación de Assad.
CTU'ya Assad'ın yerini söylemelisin.
Assad.
- Assad.