Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Beau
Beau Çeviri Türkçe
891 parallel translation
¡ Oh, vamos, Beau!
Gel buraya, Beau!
De no ser por Scarlett habría muerto en Atlanta y quizá no tendríamos a Beau.
Scarlett olmasa, Atlanta'da ölürdüm. Belki küçük Beau da olmayacaktı.
Me llaman el Beau Brummell de Montreal.
Bana Montreal'li Beau Brummell diyorlar.
¡ Beau!
Beau!
¡ Ven aquí, Beau!
Buraya gel Beau!
¡ Vamos, Beau!
Beau, haydi gelsene!
¿ Beau?
Beau?
Bueno, si es mi viejo amigo Beau Geste.
Evet benim sevgili, eski dostum Beau Geste.
- Il fait beau aujourd'hui, ¿ ne c'est pas? - Yo no pienso asi
- Aklımdan bile geçmez.
Hola. ¿ Le Bon Accueil en Fresnes?
Merhaba? C'est beau l'accuell...?
¿ Qué cuentas, Beau Jack?
Ne haber Beau Jack? Tony!
Detrás no hay nadie, Tío Beau.
Orada kimse yok Beau Amca.
- Han matado a Tío Beau, robado...
- Beau'yu öldürüp bankayı soydular.
Gracias, Carl. ¡ Beau!
- Sağ ol, Karl. Beau!
- Sé exactamente a quién le hablo. - Beau, Beau. Escuche, escuche.
- Kiminle konuştuğumu iyi biliyorum.
Este proyecto puede darle inmortalidad.
- Beau, bu seni ölümsüz yapacak!
Beau, tengo una idea.
Beau, aklıma geldi.
¡ Sr. Markham, Beau Williamson estuvo aquí!
- Beau Williamson buradaydı.
- ¿ La esposa de Beau Williamson?
- Bayan Beau Williamson mu?
Supongo que porque Beau estuvo ocho semanas fuera del país y volvió por negocios por un día y supongo que volvió a irse.
Beau sekiz haftadır Avrupa'daydı. Bir iş için bir günlüğüne döndü, sonra tekrar gitmiş olmalı.
Eso es. Sé más sobre Beau Williamson de lo que esa mujercita aprenderá en su vida.
Beau hakkında bildiklerimi o küçük hanım asla bilemez.
Beau creyó que necesitaba una mujer más joven y ella es mejor que la mayoría.
Beau öyle bir yere geldi ki, daha genç bir kadın istediğini sandı. - Bu da çoğundan iyi birisi.
Encontraron el auto de Beau Williamson. - ¿ Ve?
- Beau Williamson'un arabasını bulmuşlar...
¿ Uds. Dos no entienden? ¡ Beau desapareció y a nadie le importa!
Beau kayıp ; herkese vız geliyor!
No me puedo imaginar a Beau repartiendo efectivo para una cosa así.
- Evet. Beau böyle bir şeye nakit para yatıracak biri değil.
Beau Williamson.
Beau Williamson.
Sí. Vine porque aún estoy investigando la desaparición de Beau Williamson.
Hâlâ Beau Williamson'un kaybolması olayını inceliyorum.
Beau estaba enojado y con razón.
Beau haklı olarak kızmıştı.
- Como sea Beau regresó de su viaje y vio los planos.
- Sağ olun. Beau döndüğünde plânları gördü.
Beau es un texano volátil y cuando se enoja, bueno, se nota.
Beau, fevri bir Teksas'lıdır. Kızdı mı da, eh, belli eder.
Teniente, Beau es un... Es un magnate de gran poder.
Teğmen, Beau çok nüfuzlu ve zengin bir iş adamıdır.
Quizá debería pasar su tiempo de manera más productiva. Debería estar buscando a Beau Williamson, ¿ no?
Beau Williamson'u aramanız gerekmez miydi?
Se lo diré de esta manera. Si Beau Williamson no viene a verme a mí o a cualquier otro especialista corre un grave riesgo con su salud.
Beau Williamson bana veya başka doktora uğramazsa...
Naturalmente, pero conociendo a Beau Williamson dudo seriamente que se pusiera en las manos de otro desconocido no importa cuán competente fuera.
Ama tanıdığımız Beau Williamson ehil birisi de olsa yabancı birine bu işi yaptırmaz.
Lo mismo que usted, busco a Beau.
Sizin gibi, Beau'yu araştırıyorum.
Le diré a Beau que alguien tiene un negocio para él.
Beau'ya bu işi becerenlerin olduğunu söyleyeyim.
Es el sombrero de Beau.
Beau'nun şapkası.
Dígale que esa sangre en un sombrero no significa que Beau está muerto.
Söyleyin ona, kan lekesi illâ öldüğünü göstermez.
¿ Crees que puedes arreglar para que envíen el testamento de Beau?
Beau'nun Vasiyetini buraya göndertebilir misin?
- ¿ El testamento de Beau?
- Beau'nun Vasiyeti mi?
Dos de los sombreros de Beau de los viejos tiempos.
Beau'nun eski şapkalarından ikisi burada.
Fabricó todo esa escena para respaldar su historia de que Beau está muerto.
Millet Beau'nun öldüğüne inansın diye bu oyunu oynadın.
Es el testamento de Beau.
Beau'nun Vasiyeti.
De acuerdo con esto, en cuanto Beau Williamson esté oficialmente muerto hereda el 25 % de sus bienes.
Buna göre, Beau öldüğünde mal varlığının % de 25 i senin oluyor.
Eso es muy bueno. Obviamente, tomó uno de los sombreros viejos de su esposo añadió sangre de la herida que se infligió y lo dejó cerca de la cancha de tenis. Lo que sea para que parezca que Beau fue asesinado.
Anlaşılan kocasının eski şapkalarından birini aldı üzerine kan sürdü, Beau'nun katledildiği sanılsın diye oraya bıraktı.
Realmente cree que Beau Williamson fue víctima de juego sucio, ¿ no?
Beau Williamson'un gerçekten öldürüldüğüne inanıyor musunuz?
No tengo interés en ver a Beau muerto.
Beau'nun ölmesi işime gelmez.
No encontró a Beau Williamson porque no está aquí y nunca estuvo.
Beau Williamson burada değil ve hiç olmadı.
Significa que Beau aún está vivo.
Demek Beau yaşıyor.
Ven conmigo, Beau.
Hadi gel, Beau.
Hola, Beau.
Merhaba, Beau.