Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Caminó
Caminó Çeviri Türkçe
588 parallel translation
Pensé que Klara podría caminar si quería. ¡ Y caminó!
Ben de Klara'ya eğer isterse yürüyebileceğini öğrettim ve o da yaptı.
El monstruo caminó.
Canavarın yürüyüşünü.
Luego vino aquí, entró aquí adentro, abrió el grifo de esta manera... se lavó las manos, agarró una toallita, caminó hacia aquí... hablando del tiempo, como si nada.
Sonra buraya doğru döndü, şurada durdu ve suyu açtı. Ellerini yıkadı. Buradan bir havlu aldı, ve buraya doğru yürüdü, hala hava durumu hakkında konuşuyorduk, sadece hazırlıksız yakalandık.
" Caminó dos cuadras hasta la calle Karto, donde tomó un taxi.
Karlo Sokağı'na kadar yaklaşık 2 blok yürüyüp daha sonra bir taksiye bindi.
- Un gato caminó sobre mi tumba.
- Azrail yokladı sanki.
¿ Caminó muchas horas?
Çok mu yürüdünüz?
Cargó el cuerpo sobre sus hombros de esta manera, caminó hacia atrás y limpió la habitación.
Ceseti bu şekilde omuzuna aldı görüyorsunuz, odayı temizleyerek geri geri yürüdü.
El acantilado está muy cerca y ella caminó hacia el borde,
Uçurum buraya çok yakın ve onun ucuna kadar geldi.
No lo va a creer, pero la niña caminó.
İnanmayacaksınız ama çocuk yürüdü.
Se levantó y caminó.
Ayağa kalktı ve yürüdü.
La pequeña Marsh se levantó y caminó, de veras lo hizo.
Küçük kız ayağa kalktı ve yürüdü, gerçekten ayağa kalktı ve yürüdü.
- La pequeña, no caminó mucho.
- Küçük kız. Çok uzağa gidemedi.
- Caminó pisando fuerte.
- Sert adım atmış.
Caminó por la muralla del pueblo.
Surlar boyunca yürümüştü.
Ahora, digamos que caminó seis manzanas antes que encontrara dónde esconderse.
Şimdi, saklandığı yere gelmek için 6 blok yürüdüğünü söylüyor.
Porque las persianas estaban levantadas y caminó por el corredor, por la calle y por el jardín trasero.
Gördün, çünkü panjurlar açıktı, koridorda yürüdü, sokağa, arka bahçeye çıktı.
Él tenía una enfermera privada que dijo él caminó hasta ese descanso.
Yukarıya kadar yürüyerek çıktığını söyleyen bir özel hemşiresi vardı.
Cuando bajó, caminó unos pasos... hacia donde estaba un caballero con quien tenía obviamente una cita, aunque fingieran un encuentro por sorpresa.
Otobüsten indiğinde biraz yürüdü... ve muhtemelen önceden konuştuğu bir beyle buluştu. Tabii karşılaşmışlar gibi yaptı.
Caminó con ella durante un rato.
- Kesinlikle, o hanımla... -... bir süre yürüdü.
Polly caminó con cuidado sobre la dura nieve.
" Polly sert karın üstünde zorlukla yürürken...
Luego abrío la puerta y caminó calle abajo y era el mediodía Sra., el mediodía.
Sonra kapıyı açtı ve katillerle yüzleşmek için sokaktan aşağı doğru yürüdü Ve öğle vaktiydi bayan, tam öğle vakti.
PEREGRINARÁN A LA TIERRA POR LA QUE CAMINÓ MOISÉS
HZ. MUSA'NIN 3000 YIL ÖNCE DOLAŞTIĞI TOPRAKLARA
Que quede constancia de que la testigo bajó del estrado, caminó hasta el acusado y le puso la mano en el hombro.
Tanığın kürsüden indiği ve davalının yanına yürüyüp elini omzuna koyduğu kayıtlara geçsin.
Caminó por aquí.
O buraya kadar yürüdü.
Caminó hacia el bosque como un oso!
Ormandan ayı gibi ağır ağır yürüyerek çıktı.
Quiero caminar donde caminó Aristóteles.
Aristo'nun yürüdüğü yerlerde yürümek istiyorum.
Ernst Janning, quien convirtió su vida en podredumbre porque caminó con ellos.
Ernst Janning, onlarla birlikte olduğu için kendi hayatını... .. mahfeden adam.
Caminó.
Yürüdü.
El abuso fue recordado y caminó.
Tecavüzü hatırladı ve yürüdü.
Caminó mucho y llegó al sitio en el que había dejado al viejo sabio.
Çok yol gitmiş ve yaşlı bilge adamı bıraktığı yere varmış.
El asesino llegó en auto. Y caminó por la ladera hasta la casa.
Katil arabayla geldi ve aşağıya, eve doğru yöneldi.
Caminó sobre el agua.
Suyun üzerinde yürümüş.
" Charlotte Corday caminó sola
Charlotte Corday yürüdü...
" Charlotte caminó por calles de piedra
Charlotte patikadan geçti...
Soltando su cayado caminó hacia la visión, que empezó a ascender y la impulsó a saltar hacia ella, hasta que desapareció entre las nubes.
Elindekileri bırakıp ona doğru gitti. Bu görüntüyü takip ederek gökte kaybolana dek yukarı çıktı.
Caminó a través de una ventana y se mató.
Pencereye doğru yürüdü ve kendini öldürdü.
Así que caminó por meses para ver al hombre más viejo.
Adam aylarca dağlarda daha yaşlı olan keşişi aramış durmuş.
Mire usted pensó que su hermano caminó por el costado de la casa, así.
- Şimdi... - Anlattığınıza göre, kardeşiniz evin bu kısmını bu şekilde dolaşmak zorunda kalmış.
Grandes ruedas y motores entraron en movimiento y el Dr. Phibes una vez más caminó sobre la tierra.
Çarklar ve motorlar yeniden harekete geçtiler ve Dr. Phibes bir kez daha dünyaya gözlerini açtı.
- ¿ Caminó sonámbula?
O da öyle. - Uykusunda mı geziyor?
l caminó alrededor del campo desnudo.
Kampın etrafında çıplak bir hâlde dolaştım.
Las escuelas estaban cerradas... y las calles bloqueadas, cuando el joven ex prisionero de guerra... caminó por una alfombra roja hacia la escalinata del ayuntamiento.
Okullar kapatıldı ve genç eski savaş mahkumu kırmızı bir halı üzerinden belediye binasına yürürken insanlar caddeleri hıncahınç doldurdu.
Hubo una dama que abrió la puerta, pero no sé cuál, y caminó en dirección al baño al final del corredor.
Evet, bir de tanıyamadığım bir bayanı gördüm, koridorun sonundaki lavaboya doğru gitti.
Tu gente caminó mucho para estar contigo.
Efendimiz, halkınız sizinle olmak için kilometrelerce yürüdü.
Caminó hasta aquí... ¿ y me dice que me ama?
Yani, buraya gelip... ve beni sevdiğini söylemeye başlıyorsun?
Salió de su lado, caminó hacia el de ella.
Arabadan inip, kızın kapısına gelmiş.
Champollion caminó por estas salas y leyó tranquilamente aquello que había intrigado a todos.
Champollion bu koridorlarda yürürken,... kendinden öncekileri de büyüleyen yazıtları okuyordu.
Caminó media hora antes de ser capaz de bajar al niño.
Çocuğu bırakabilecek gücü, ancak yarım saatlik yürüyüş sonunda bulabildi.
La nuera de Saliho caminó dos horas, pero con las prisas, sudaron..
Yolun uzun, 5 saat çeker en azından. Dikkat et. Saliho'nun gelini iki saatlik yolda donmuş.
Le ha puesto bueno con su rayo. Después de irse usted, se levantó y caminó.
Sen gittikten sonra kalktı ve yürüdü.
Caminó hacia adelante sin parar hasta que, agotado, se sentó a descansar.
Dur be!