English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Canta

Canta Çeviri Türkçe

8,421 parallel translation
- Canta, alondra, para que todos puedan oírte. - ¡ Alfred!
Sen de söyle çayır kuşu, söyle ki herkes duysun!
- ¡ Canta! Canta alondra.
Söyle, küçük çayır kuşu.
- Canta, para que todos puedan oírte.
- Söyle ki herkes duysun! - İn oradan.
Cantar en la playa, cuando sobre la arena blanca... la primavera canta suavemente.
# Söylensin bu türkü uçsuz bucaksız kıyılarda # Dalgaların usul usul vurduğu # Beyaz kumsallar boyunca
Es porque canta la canción de "Los Cazafantasmas".
Onu mu? Hayalet avcılarının film müziğini söyleyen eleman o.
No me interesa qué canta.
Ne söylediği beni ilgilendirmez.
Se canta una vez por siglo en una ceremonia especial.
Yüzyıl başında özel bir merasimde söylemiştim.
¿ Dónde canta el coro esta noche?
- Koro bu akşam nerede gösteri yapacak?
Sólo cuando canta canciones que le gustan.
Sadece sevdiği şarkılara eşlik ederken.
Luego canta "Ease on Down the Road" de "El Mago".
Sonra The Wiz'den "Ease on Down the Road" şarkısını söyler.
Canta y baila y hace trucos de magia.
Şarkı söyler, dans eder, sihirbazlık yapar.
Cubre tus orejas y canta "Derrumbe".
Kulaklarını tıka ve "Landslide" ı söyle.
Cuando esté en prisión, escribe, baila, canta... vive tu vida.
Ben hapisteyken yazı yaz, dans et, şarkı söyle. Hayatını yaşa.
Estuve despierta toda la noche fingiendo ser un árbol que canta.
Bütün gece şarkı söyleyen bir ağaç gibi davranarak uyanık kaldım.
Cuando canta esa primera línea de "Two-Headed Dog", hombre, Es uno de esos mejores momentos dentro del Rock and Roll.
Two Headed Dog'un ilk dizesini söylemesi rock'n roll'un en müthiş anlarından biri bence.
- ¡ Canta, amante, canta!
- Söyle, âşık, söyle!
¡ Canta, amante, canta!
Söyle, âşık, söyle!
- ¡ Canta, chico, canta!
- Söyle, evlat, söyle!
Capitán Wirt, ¿ sabe usted quién canta?
Kaptan Wirt, şarkıyı kimin söylediğini biliyor musun?
- bueno... canta algo.
- Evet, pekala söyle bir tane.
canta algo de la obra.
Bize oyundan bir şarkı söyle.
"Canta el final", ella dice, "Vamos".
Sonunu söyle. Hadi, dedi.
Canta el final.
Şarkıyı söyle.
Eso que parece una bolsa probablemente sea una capucha.
Çanta gibi duran şey de muhtemelen torbadır.
- Toma una mochila.
- Bir çanta hazırla.
Ni maletas, ni basura.
Çanta yok, çöp yok.
En la caja fuerte había una caja de metal con una etiqueta que pone "Marv".
Kasanın içinde üzerinde "Marv" yazan bir metal çanta vardı.
Qué bolso más bonito.
Çok güzel bir çanta.
Booth... Esa correa.
- Çanta askısı, Booth.
Ahí está el maletín.
İşte çanta orada.
Lo único que sé es que tendré un caso mucho mejor una vez el equipo de Scarlotti llegue hasta Beckers.
Scarlotti'nin ekibi Beckers'a ulaştığı zaman hazırlayacağım güzel bir çanta daha var, tek bildiğim bu.
Tengo una bolsa de metanfetamina en mi ropero.
Bir çanta dolusu methim var.
- ¿ Mal gusto, cierto?
- Kötü fikir, değil mi? - Bir çanta methin nerede...
- ¿ Dónde está la bolsa con meta, tontita?
- Bir çanta dolusu meth nerede, seni şapşal?
- Cece, rápida pregunta. ¿ Cómo puedo deshacerme de una bolsa con meta?
Hemen soruyorum. İnsan bir çanta methten nasıl kurtulur?
¿ En la fiesta de bolsos de Sherri Shepherd?
Ya Sherri Shepherd'in çanta partisinde?
Tú coge el pavo de la mochila.
Siz çanta hindisini alın.
¿ Dónde está la bolsa azul, Frankie?
Mavi çanta nerede Frankie?
- tengo que entregarle un caso, y luego...
Ben Ben ona bir çanta vermeliyim ve sonra...
Pero los testigos que han visto correr a Mercer... han dicho que no había ninguna mochila.
Ama görgü tanıkları Mercer koşarken sırtında çanta görmediklerini söyledi.
Cuando oiga ladrar a los perros después de unas horas en el coche y una bolsa en la cabeza no os vais a creer lo dispuesto que va a estar a hablar.
Duyunca köpek havlaması arabada bir kaç saat sonra, kendi başının üzerinde bir çanta ile, şaşarsınız istekliler konuşmak.
Un bolso manchado de sangre.
Burada kanlı bir çanta var.
El bolso podría ser de ella.
Çanta onun olabilir.
Coge unas bolsas. Vamos a llevarnos los libros.
Birkaç çanta bulun, kitapları alalım.
El maletín lleno de diamantes.
- Elmasla dolu bir çanta.
Llevaba un portafolio con dinero.
Yanında bir çanta vardı. Sanırım içi para doluydu.
Digamos que llevaba uno y un maletín con dinero. ¿ Qué diablos hacía?
Diyelim ki mikrofonu takıp elinde de para dolu çanta vardı. Böyle ne yapıyordu ki?
- Lance no traía maletín.
- Lance'in yanında çanta yok.
Dios mío, ¿ nos has subido como maletas?
İnanamıyorum! Bizi buraya çanta gibi taşıdınız mı?
Me dieron esta gorra pero no me pareció suficiente así que les robé una caja de maníes.
Bu şapkayı verdiler ama yetmedi. Ben de bir çanta dolusu fıstık çaldım.
Detuvieron a tu abuela en el aeropuerto llevando una bolsa de marihuana mía.
Anneannen bir çanta dolusu benim otumu taşırken havaalanında tutuklandı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]