Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Clóset
Clóset Çeviri Türkçe
507 parallel translation
Nueve horas en un clóset.
Dokuz saat dolapta kaldım.
Eres como un viejo abrigo colgado en su clóset.
Dolabında asılı eskimiş bir palto gibisin.
Tú crees que soy sólo un viejo abrigo colgado en tu clóset.
Sen beni dolabındaki eski bir palto olarak görüyorsun.
Busqué en cada clóset.
Dolapların hepsine baktım.
habrá una en el clóset.
Klozetin oralarda bir tane olmalı.
Te dije que en el clóset.
Klozetşn ordakini dedim.
Dijo que quería hablar y de pronto lo encuentro husmeando en mi clóset.
Konuşalım diyorsun, etrafı karıştırırken buluyorum.
No queda nada en el clóset.
Dolapta tek bir şey kalmamış.
Si le preocupan sus niños, enciérrelos en el clóset.
Çocuklar için endişe ediyorsan dolaba kapat onları.
Los escondemos en un compartimiento secreto arriba del clóset que Mike hizo.
Bunları, Mike'ın yaptığı dolabın üstündeki gizli bir rafta saklıyoruz.
Sí. Alguien las dejó en mi clóset.
Biri bunları dolabımda bırakmış.
Estaba pensando cómo podía complacer a tu papá. Creo que no le gustó el clóset tanto como a mí.
Baban için ne yapabilirim diye düşünüyordum, bu yüklük olayından benim kadar hoşlanmadığını hissettim de ondan.
Cuando emergiste del clóset con mi hija.
Kızımla birlikte yüklükten çıktığın zaman.
Mejor póngalas en el clóset.
Onları dolaba koysan daha iyi olur.
Hay ropa en el clóset.
Yatak odasındaki dolapta kıyafetler var.
¿ Vas a salir del clóset, Aníbal?
- Makyaj odasında grev mi var Hannibal?
Y si te sirve de algo meterte en el clóset no fue mi primera opción. ¡ Qué grandioso!
Ve eğer yardımı olacaksa seni dolaba kapatmak ilk tercihim değildi.
¡ Mientras tanto, ahí es donde estoy, en el clóset!
Evet bu gerçekten harika! Bu arada neredeyim!
Estuvo encerrada en un clóset una hora.
Sen bir saatçik dolaba tıkılıydın.
Tu regalo de Navidad está en el clóset de tus papás.
Yılbaşı hediyen annenlerin dolabında.
Está en el clóset.
Dolapta!
Estaba en el clóset ; y nosotros, en el pasillo.
O dolaptaydı ve biz koridordaydık!
Luego nosotros estamos en el clóset ; y ella, en el pasillo.
Sonra o koridordaydı ve biz dolaptaydık!
- No quiero asustarlos, niños porque parecen hombres adultos en el cuerpo de unos niños y no hay nada en la Tierra que pueda asustarlos pero podría haber un duppy en el clóset.
- Sizi korkutmak istemem çünkü siz büyümüş de küçülmüş gibisiniz ve bu dünya'da hiç bir şeyden korkmaya gerek yoktur sadece dolaptaki duppy hariç.
Y a veces se esconde en el clóset.
Ve bazen de dolapta saklanırlar.
- Abre el clóset y enséñame.
- Dolabı aç ve göster.
- Abre el clóset.
- O zaman dolabı aç.
El cuarto vacío, el clóset limpio. "Secuestrado".
Yatak odası bomboş, dolap boşaltıImış.
La hallé en el clóset de mi madre.
Annemin dolabında buldum.
Denise, métete en el clóset.
Denise, dolaba gir.
Toma todo esto. Ponlo en el clóset.
Al şunları Dolaba kaldır onları.
Están guardados empolvándose en el clóset.
Sadece dolabın içinde durup tozlanıyorlar.
"¿ Quieres decir la pantaleta que tu madre te sacó del clóset?"
"Annenin senin için seçtiği külot mu yani?" dedim.
¿ "La pantaleta que tu madre te sacó del clóset"?
"Annenin senin için seçtiği külot mu?" mu?
Acaba de comprarme pantaletas nuevas y me las sacó todas del clóset.
Bana yeni külot almış ve hepsini benim için seçmiş.
Pero estoy encerrado en este clóset contigo.
Onun yerine, seninle bir odada kapalı kaldım.
Lo oí desde el clóset.
- Dolapta dinliyordum.
Salió del clóset. - Ajá.
Dolaptan çıktı?
Estoy guardándolo en mi clóset de seguridad con mis otros tesoros.
Diğer değerli eşyalarımla birlikte dolabıma kilitliyorum.
No me meteré en el clóset como en E.T., pero aparte de eso es perfecto.
Okulu bıraktın ve sen masalara bakarken ufaklığa bakması için güvenilir olmayan alkolik annene güvenmek zorunda kaldın. Bunların hiçbiri benim sorunum değil ha?
Marion, Timmy al clóset.
Marion, Timmy... dolaba.
Si necesita otro orinal- - busca en el clóset.
Sürgü gerekirse dolapta var. Kalkma saati 7 : 00.
- Su cuerpo pudo haberse caído del clóset.
- Cesedi bir dolaptan çıkabilir.
Podría estar en un clóset.
Bir dolap olabilir. Gidelim.
¡ Clóset!
Kapalı.
Se metió en el clóset de las animadoras.
- Ponpon kızların dolabına girmiş!
- ¿ Qué deletrea? - Yo creo que está saliendo del clóset.
Bence daha çok, ponpon kızların dolabından çıkmış!
Este clóset no es lo que parece.
Bu süpürge odası göründüğü gibi değil.
Debería de estar en el clóset.
Hayır.
En el clóset del dormitorio.
Yatak odasındaki dolapta.
Anna encontró esto en tu clóset.
İçerideyiz.