Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Duran
Duran Çeviri Türkçe
5,783 parallel translation
Pero somos lo único que se interpone entre el y la destrucción.
Ama yıkım ile dünya arasında duran tek şey biziz.
Este es tu corazón sobre cigarrillos.
Bu sigaraların üzerinde duran kalbiniz.
Ve a hablar con la sargento Platt, en recepción.
Bilgi masasında duran Çavuş Platt ile görüş.
Pero... Tus hijos, duran para toda la vida.
Fakat çocuklar, ömrünün geri kalanını alıyor.
Resulta que alguien en este lugar, tal vez alguien a quien estoy viendo justo en frente de mí, tuvo una aventura con él y su esposa se enteró de todo.
Görünüşe göre bu odadaki birinin, belki şu anda karşımda duran kişinin Şef Nicolas ile bir ilişkisi varmış ve karısı her şeyi öğrenmiş.
¿ Sabes? , Duncan siempre quiso pertenecer al servicio secreto. ¿ No es verdad, Duran?
Duran de hep Gizli Servis'te çalışmak istemiştir, değil mi Duran?
Con la ayuda de Fusco, he podido rastrear la matrícula del todoterreno que estaba delante del restaurante hasta una empresa de alquiler de coches.
Fusco'nun da yardımıyla, restoranın dışında duran aracı bir kiralık araç şirketine kadar takip edebildim.
Duran.
- Duran. - Bilmen gereken bir şey var, Memur Bey.
Han visto la prueba de que la mujer ante ustedes era la cabecilla de una organización criminal llamada Aurora Boreal.
Karşınızda duran bu kadının Kuzey Işıkları olarak adlandırılan suç örgütünün lideri olduğuna dair kanıtları gördünüz.
Pero el hada se negó y le enseñó todo el reino que yacía a sus pies y le dijo que todo eso aún podía ser suyo.
Ama peri bunu reddeder. ve önünde duran koca krallığı göstererek hepsinin yine de onun olabileceğini söyler.
La hermosa criatura que está a mi lado... ha aceptado ser mi esposa.
yanımda duran güzel varlık... karım olmayı kabul etti.
Quizá le falte un tubo al televisor de la sala de Archie Bunker pero solo por un tiempo y tenía la máquina de medición de nitrógeno...
Archie Bunker'ın salonundaki televizyonunun bir tüpü geçici olarak eksik olabilir bende de boş boş duran bir likit nitrojen akış cihazı vardı...
Hola, te hemos traído algunas cosas que estaban en el sótano.
Selam, bodrumda duran birkaç şeyi getirdik.
Las emociones... sólo duran un momento.
Hislerde asıl mesele bir an sürmeleridir, bir an.
¿ Porque ese de las coderas, el Dr. Elbow, es el jefe del servicio de medicina forense de la mancomunidad de Massachusetts?
Çünkü şurada duran Doktor Elbow... Massachusetts eyaletinin baş otopsi uzmanı.
Espía o no, no me agrada la idea de que un bruto en la entrada... haga de juez y verdugo.
Casus yada değil, kapıda duran cahillerle hırsız - polis oynama fikrini sevmedim.
Soy la soldado Weaver, estoy allí sentada.
- Şurada duran Er Weaver!
Si estas cosas duran 20 minutos más, me sorprenderé.
20 dakika dayanabilirsek, dişimi kırarım.
No quiero convertirme... en un ama de casa con una cara normal.
- Aslına bakarsan bütün gün evde duran, sıradan suratlı ev hanımı gibi biri olmak istemiyorum.
¡ Golpea a ese niño hasta la muerte!
Önünde duran şu veledi gebert!
Los hombres y las mujeres que se mantuvo firme en el rostro del mal y en los años que han tomado su lugar en la historia.
Kötülüğün karşısında dimdik duran bu erkek ve kadınlar geçen zaman içinde tarihteki hak ettikleri yeri almışlardır.
Sí, que estaba de pie derecho delante de la máquina.
Evet, tam makinenin önünde duran biri.
No. Me refiero a la Beretta negra con cinta en la cacha que ocultas al lado de tu botella de agua.
Suluğunun yanında duran kabzası bantlanmış Beretta'yı diyorum.
Solo tu con esa arma en la mano, una mirada estupida y tus sesos regados por todas partes.
Sadece sen, elinde bir silah, suratında aptal bir ifade ve duvarda duran beyin parçaların olacak.
Pero me pregunto si era yo quien mantenía las distancias con él.
Ama şimdi acaba uzak duran ben miydim diye düşünüyorum.
Millones de hombres muertos, milord, ¿ y los recordaremos con una cruz de piedra donde las mujeres se detengan a chismear?
Milyonlarca insan öldürüldü lordum ve onları kadınların durup dedikodu yaptıkları yerin karşısında duran bir taşla mı hatırlayacağız?
La joven detrás del mostrador de la farmacia... confirmó que regularmente buscas los remedios usados para tratar su trastorno bipolar.
İlaç tezgahında duran eleman düzenli olarak West'in bipolar ilaçlarını yazdırdığınızı söyledi.
Excepto el fanfarrón humilde.
Kendini övüp duran kız hariç.
Leonardo, la mujer que está en la cubierta de pie junto al príncipe otomano.
Leonardo, güvertede Osmanlı şehzadesinin yanında duran kadın.
Ese es tu nombre. al observar al anciano que se suponía debía rendirse.
Meruem... Adın bu. Netero, Kral'ın adını söylerken önünde duran ve sözde teslim olması gereken yaşlı adamı izlerken Kral'ın bunu düşünecek vakti yoktu.
Por supuesto, para cuando llegue ya se habrán ido y solo quedará él allí colgado con los pantalones por los tobillos, porque lleva ese tipo de pantalones que se han puesto de moda, por debajo del culo.
Tabii ben geldiğimde hepsi gitmişti, sadece adam vardı onun da pantolonu bileklerine kadar düşmüş böyle çünkü o belaltı olanlardan giymiş, var ya hemen kıçın üstünde duran.
Quizás, pero lo mejor que puedes esperar... es algo con aire a una matrícula de coche muy vanidosa.
Ama oradan gösterişli bir plakadan daha ağırbaşlı duran bir şey çıkmaz.
Las cabalgatas no duran para siempre.
Geçit törenleri sonsuza kadar sürmez.
Un hombre estaba frente a mí, sangrando.
Önümde duran adam kan kaybediyordu.
Estúpido concierto de Duran Duran.
Aptal Duran Duran konseri.
¿ Fui concebida en un concierto de Duran Duran?
Bana Duran Duran konserinde mi hamile kaldın?
! Esos sujetos de allí con esposas están esperando para llevarte.
Şurada ellerinde kelepçelerle duran adamlar seni götürmek için bekliyorlar.
Gracias. ¿ Alguna rata te ha ofrecido algo?
Sıçan kuyruk saçlı, deli duran herif senle mi ilgilendi?
Veo a un hombre de pie detrás tuyo.
Arkanda duran bir adam görüyorum.
Amantes desesperados errando sobre un páramo desolado.
Issız kırlarda gezinip duran umutsuz aşıklar.
Un tipo llamado... Standing Bear.
"Ayakta Duran Ayı" isminde bir adam.
Henry Oso Permanente?
Henry Ayakta Duran Ayı mı?
Y sería bastante más fácil concentrarse si alguien fuera a apagar el pitido de la bomba nuclear!
Eğer ötüp duran bu nükleer bombayı kapatacak biri olsaydı konsantre olmak çok daha kolay olurdu.
Hemos trabajado por mucho tiempo y arduamente para poder tener hoy ante nosotros, hermanos el objetivo de devolverle la magia al mundo.
Kardeşlerim. Bugün önümüzde duran büyüyü dünyaya geri getirme amacıyla çok ve uzun süre çalıştık.
- Mira los hechos que se nos presentan.
- Önümüzde duran gerçeklere bak.
Veo un arco iris lunar en el cielo
Gökyüzünde asılı ay kuşağını görebiliyorum Gökyüzünde asılı duran
¿ Te acuerdas, oso de la situación, Cuando esa joven Cheyenne fue violada por esas dos manos?
"Ayakta Duran Ayı", Genç Cheyenne... kadınına iki adam tecavüz etmişti, hatırladın mı?
Ves ante ti... Robert...
Aslında şu an karşında duran kişi Robert...
En el asunto del estado vs Henry Standing Bear, la defensa está buscando la libertad bajo fianza?
Henry "Ayakta Duran Ayı" nın savunma makamı, kefalet ile serbest bırakılmasını mı talep ediyor?
Mira, Henry Standing Bear no tiene esposa y sin hijos.
Bak, Henry "Ayakta Duran Ayı" nın ne eşi ne de çocuğu var.
Esos tipos no duran mucho.
Onlar muhasebe defteri tutmaz.