Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Dígame
Dígame Çeviri Türkçe
8,612 parallel translation
Bien, entonces dígame. ¿ Qué debe hacerse?
O zaman bana ne yapılması gerektiğini söyleyin.
Por favor, dígame que encontró algo, padre.
Lütfen bir şeyler bulduğunuzu söyleyin, Peder.
Solo dígame a dónde tengo que ir a hacer mi propio pis.
Kendi çişimi nereye işeyeceğimi söyleyin yeter.
Dígame lo que sepa sobre Ella Hayes.
O zaman düzeltin. Bize Ella Hayes hakkında ne biliyorsanız anlatın.
Dígame dónde está. ¿ O qué?
- Bana nerede olduğunu söyle.
Dígame, Graham Trevorrow.
Bana Graham Trevorrow'dan söz edin.
Dígame, ¿ qué piensa de esta música de rock and roll?
Söyler misin, rock'n'roll müzikten ne anlıyorsunuz?
Claro. Dígame, ¿ el Sr Summers era fumador?
Söyler misiniz, Bay Summers sigara içer miydi?
Dígame, ¿ usted cree que Lundqvist era en su apellido real?
Söyler misiniz, sizce Lundqvist onun gerçek adı mıydı?
! Dígame, padre.
Söyleyin, Peder!
- Dígame.
- Efendim?
Por favor, dígame que esta es la entrada de servicio.
Lütfen buranın hizmetli girişi olduğunu söyleyin.
Dígame usted.
Siz söyleyin.
Ahora, cojones, dígame por qué.
Şimdi sebebini söyleyeceksin.
Cómico, sí. Dígame, ¿ qué cuarto está justo al final del pasillo de su escritorio?
Söylesene, onun masasının hemen aşağısındaki oda hangisi?
Muy bien, Babs, dígame si siente cualquier dolor o malestar.
Acı ya da rahatsızlık hissedersen söylemeni istiyorum Babs.
Dios, dígame algo porque ahora mismo todo lo que puedo decirme a mí misma es que nunca debí dejarla.
Tanrım, bir şey deyin artık çünkü şu an kendime tek söyleyebildiğim onu asla terk etmemem gerektiği.
Dígame que tiene la matrícula.
- Lütfen plakanız olsun. - Var.
Dígame, ¿ van a recibir más Osos Harrison?
Elinize yeni Harrison Ayıları geçecek mi?
Dígame.
Dinliyorum.
Pero dígame que tienen alguna otra pista sólida, también, ¿ verdad?
Ama Bana siz söyleyin, tamam da, bazı gerçek yol üzerinde çalışıyoruz?
Entonces, por favor dígame lo que debo hacer.
O halde lütfen ne yapacağımı söyleyin bana.
Dígame, ¿ cómo puedo ayudarle?
Söyleyin. Nasıl yardımcı olabilirim?
Dígame con sus propias palabras cómo me llegó a entregar esa información.
Kendi sözlerinle o doğrulamayı nasıl yaptığını söyle.
Dígame lo que necesito saber o apago ese fuego antes de irme. ¿ No?
Bana bilmem gerekenleri söylemezsen gitmeden evvel ateşi söndürürüm.
Dígame la verdad. Si es un Patriota, ¿ por qué no se enrola con la milicia y lucha por tu país como un hombre?
Söyle bakalım, bu kadar vatanseversen niye milis olup da ülken için adam gibi savaşmadın?
Solo dígame verbalmente la lista de sospechosos.
Sadece şüphelilerin isimlerini ver.
Por favor, dígame que hay una píldora.
Lütfen bunun bir ilacı olduğunu söyleyin.
Sí, de acuerdo, pero... se hicieron arreglos, y entonces, no lo sé, dígame usted.
Tamam planlar yapıldı ve sonra... -... ne bileyim. Anlaşmazlık mı çıktı?
Dígame algo Vibert.
Biraz muhabbet edelim, Vibert.
¡ Dígame como conoció a Vibert, coño!
Vibert'i nereden tanıdığını söyle lanet olası!
Así que, dígame que sabe.
Hadi bildiklerini anlat.
Dígame, Srta. Mills, ¿ hay más televisión de realidad que este programa?
Söyle bana, Bayan Mills televizyonda bundan başka reality programı varmı?
- Mire, lo entiendo. Solo dígame... ¿ Cuál es la cifra para su salida?
Şunu söyleyin, fiyatı nedir?
Por favor, dígame que hemos venido por uno de los médicos.
Lütfen doktorlardan biri için geldigimizi söyle.
De acuerdo, tan solo dígame qué pasó.
Pekala, bana neler olduğunu anlat.
- Dígame un nombre.
- Söyle birini. - Amy Poehler büyük bir müşterimdi.
Por favor, dígame, Alférez Baker.
Lütfen söyleyin, Teğmen Baker.
Dígame lo que sepa de Benjamin Tallmadge y Caleb Brewster.
Benjamin Tallmadge ve Caleb Brewster hakkında bildiklerinizi anlatın.
Ahora, dígame quién lo contrató. Hablaré bien de usted al fiscal.
Bana seni kimin tuttuğunu söyle, ben de Savcılığa hakkında iyi şeyler söyleyeyim.
Dígame la verdad.
- Bana gerçeği söyle.
Y ahora dígame dónde está escondida.
- Onu nereye gizlediğinizi söyle şimdi.
Dígame quién y no tendré que matarlo.
Bana kim olduğunu söyle, seni öldürmeyeyim.
Observe esto, y dígame lo que ve.
Burada çok fazla bilgi var.
Pero dígame, Canciller.
Fakat söyleyin Şansölye, diğer Jedi kimdi?
Dígame dónde lanzó su cuerpo.
Cesedini attığın yeri göster bana.
Dígame, Sr. Ajay, lo que le hizo pensar de mí?
- Hey.
¿ Quiere por favor, hablarme? Dígame qué pasa.
Neler olduğunu söyle yeter.
Dígame... ¿ qué le sucede?
Anlat bana Onun neyi var
Bueno, entonces, dígame :
Pekâlâ, söyle bana :
Y dígame...
- Söyle.