Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Faire
Faire Çeviri Türkçe
34 parallel translation
Tus modales son... uh, la la
[Your savoir faire is ooo la la.]
Cuando estés casada tu pourras faire ton mari cocu, pas ton frère.
Evlendiğin zaman kocan şerefsiz olsun... Kardeşin değil!
Para esta clase de cosas, hace falta "savoir-faire". Y tú no tienes de eso.
Bütün bunlar biraz maharetle ele alınması gerekir... ve bu da sende yok.
Pero ahora en el laissez faire tengo actitud de mi delantal.
Ama bak, önlüğümün şeklini düzeltmiyorum.
Acabas de estropear mi savoir-faire
Oyunumu mahvettin, Dean, adamım.
J'ai pensé me le faire tatouer sur le bras.
Koluma dövmesini yaptırmayı düşündüm.
# Por favor señora, me derrite...
~ Well, for savoir faire, more derrière... ~
Perdona mi savoir faire. ¿ Por qué estás tan tenso?
Kusura bakma. Neden gerginsin?
Pareces muy "laissez-faire" al respecto.
Bu konuya ilgisiz görünüyorsun.
Pero uno debe cenar con cierto savoir-faire.
Ancak bu tür yemekleri yerken kültürü göz ardı etmemeli.
Por último, quería alguien a quien pudiera pegarle cuernos hasta el momento indicado para... ¿ cómo diríamos? ... un coup de marteau sur des fesses...
Sonuç olarak, kendisinin de utanmadan boynuzlayabileceği zamanı geldiğinde de, şey yapacağı faire un coups de marteau sur des fesses, kucağa oturtacak biri.
¿ Qué podemos hacer?
Hé, que devons-nous faire?
Tengo lo que llaman "savoir-faire".
Buna beceriklilik derler.
Entonces comienza a responder mis preguntas porque puedo hacer esto todo el día.
Alors réponds à mes questions parce que je peux faire ça toute la journée.
Después de dos semanas en París... ya era hora de lo más sofisticado de la cocina francesa... almorzar con mi pareja y su ex-esposa.
Paris'te geçen iki haftanın ardından Sofistike Fransız faire beklenen an gelmişti sevgilinin ve onun eski eşiyle öğle yemeği.
Keith, ¿ podrías llevar a los chicos, mientras llevo a Sissy al médico?
Ben Sissy'yi doktora götürsem, sen de çocukları Laissez-Faire'e götürebilir misin Keith?
Aunque no haya un impuesto a la hierba... no significa que exista en... un paradigma de laissez faire.
Sırf ot vergilendirilmediği için "bırakınız yapsınlar" paradigması içinde.. ... var olacağı anlamına gelmez.
Laissez-faire Una política de inmigración así el lo que Rush Limbaugh dice que llevó a la mayor crisis económica en la historia de nuestra nación.
Serbest ekonomi, göçmen politikası Rush Limbaugh'un dediği gibi, en büyük ekonomik krizlerin harika ülkemizin tarihine girmesine neden olmuştur.
S'il te plait, laisse-lui faire ce qu'elle veut. - J'en ai ras le bol!
Sandrine, lütfen onu rahat bırak.
Los Walker, no sé qué hacer con ustedes.
Les Walker, je sais pas quoi faire avec vous.
Me fui por las ramas en algunas cosas sobre la violación de Roosevelt del laissez-faire.
Roosevelt'in "Bırakınız yapsınlar" tipi ekonomiyi ihlal etmesiyle ilgili alakasız bazı şeyleri atladım.
No sólo nos vas a librar de esto aquí mismo sino que también llamarás a tus jefes en Washington para asegurarte de que el camino al éxito de nuestra empresa esté pavimentado con el favor de los federales muchas desregulaciones, y una sensación laissez-faire de que nos dejen hacer nuestro maldito trabajo.
Bizi sadece serbest bırakmakla kalmayacaksınız aynı zamanda başkentteki patronunuza şirketimizin başarılı olmasının sizin de işinize geleceğini ve işimize burnunuzu sokmamanız gerektiğini söyleyeceksiniz.
Debe haber un nudo. â ™ ª Clip, clip here, clip, clip there â ™ ª â ™ ª we give the roughest claws â ™ ª â ™ ª that certain air of savoir faire â ™ ª
Biryerlerde düğümlenmiş olmalı. â ™ ª Clip, clip here, clip, clip there â ™ ª â ™ ª we give the roughest claws â ™ ª â ™ ª that certain air of savoir faire â ™ ª â ™ ª in the merry old land of Oz â ™ ª
¿ Malabarista?
Ren-Faire sirk cambazısın?
Comportándome con clase y savoir faire.
İncelik ve maharetle ortama ayak uydurmak.
Adam Smith, la economía del laissez faire.
- Görünmez el. Adam Smith, serbest piyasa ekonomisi.
Bueno, hay un sitio anexo donde las guarrillas se reúnen libres de escrutinio, lo llamamos el sitio sin restricciones, pero no puedo dejarlo ir allí sin una orden, así que va a tener que esperar aquí.
Şurda ek bir bina var Orda punkin'ler denetim olmadan takılır. Oraya laissez-faire bölgesi diyoruz
Chicos, ¿ me echáis una mano? Sabéis, nos conocemos de antes, de Lilith Faire, en la isla de Lesbos.
Beyler bana bir yardım eder misiniz? Seninle daha önce Midilli adasında karşılaşmıştık.
- Uno no va a la Feria Renacentista todos los fines de semana de su juventud sin aprender a lidiar con la hidromiel.
- 20li yaşlarda alkolle nasıl baş edeceğini bilmeden her hafta Renaissance Faire'ye gitmenin imkânı yok.
LA 6x17 Savoire Faire
NCİS : Los Angeles 6. Sezon 17.
Savoir faire, viejo.
Savoir faire, aslanım.
Escucha, antes de que se vayan, dejen que les de los boletos para la Feria del Renacimiento.
Dinle, gitmeden önce sana Wicked Winter Renaissance Faire biletlerini vermek istiyorum.
Lo siento, es el único francés que conozco.
Enchanté de faire votre connaissance. - Üzgünüm, ama Fransızcamın hepsi bu kadar.
¿ "Laissez faire"?
İlgisiz mi?